Dersim katliamı tartışmaları Türkiye’nin gündemine oturunca bu konudaki kitaplar, belgeler, belgeseller de ilgi odağı olmuştu. “Dersim’in Kayıp Kızları” belgeseli de bunlardan biriydi.

 

Belgesel gündeme geldikten sonra bu konuda bilgi, belge ve tanıklık da yağdı. Böylece belgesele konuşanların sayısı ikiye katlandı. Belgesel genişleyerek tamamlandı ve şimdi DVD olarak yayınlandı. Tüm müzik marketlerde bulabileceğiniz “Dersim’in Kayıp Kızları” belgeselini hazırlayan Nezahat ve Kazım Gündoğan çalışmalarının hikayesini şöyle anlattı:


Dersim...

 

Kürtlerin, Zazaların, Türkmenlerin, Ermenilerin beraberce yaşadığı, dağlarla çevrili bir yurt. Çoğunluğu Alevi Kızılbaş olan halkıyla, her taşın ve dağın, suyun ve ağacın kutsal sayıldığı, kültürü derinlere kök salmış bir yuva.

 

Cumhuriyet Hükümeti, 1937-38 yıllarında Dersim’e “medeniyet götürme” adı altında bir harekat düzenledi. Ve bu harekat, fetih duygusuyla yapıldı.

 

Dersim’de olanlar son zamana kadar yüksek sesle konuşulmadı. Dersim Katliamı, yutkunması zor bir sözcüktü hep. Açığa çıkan belgelere göre 13.000’den fazla insan öldürülmüş, 12.000 civarında insan sürgüne gönderilmişti. Kurbanların sayısı hala kesinleşmedi…

 

Harekat sonrası rütbeli asker ailelerine ve eşrafa pay edilen kızları ise ailelerinden başka kimse merak etmedi;

 

2005 yılında “isyan” olarak bilinen Dersim Katliamına dair araştırmaya başladığımızda henüz hiçbir şey bu kadar net değildi. Dersim’38 sürecinin ve katliamın niteliğini belirlemek ve yeni bir tanımla yapma ihtiyacı vardı. Resmi tarih tezine karşın halkın gerçek tarihini açığa çıkararak tarihin yeniden yazımına katkıda bulunmayı amaçlıyorduk. Katliamın yaşayan tanıkları ve mağdurlarıyla röportajlar yapmaya başladığımızda “kayıp kızlar” gerçeğini biz de bilmiyorduk. Kadınlı, erkekli yaklaşık 150 katliam tanığı ve mağduruyla yaptığımız “ görüntülü sözlü tarih çalışması” kapsamında sürecin niteliğini açığa çıkaracak bir soru sorduk. “Dersim’38 de kadınlara ve çocuklara ne yapıldı?” Biliyorduk ki bu sorunun yanıtı bizi yeni bir bilgiye ve yeni bir tanımlamaya götürecekti.

 

Dersim’in Kayıp Kızları bir soruyla ortaya çıktı ve bir belgesel filme dönüştü. O belgesel film ise “isyan” olarak bilinen Dersim’38’in aslında bir katliam olduğunu açığa çıkardı. Deyim yerindeyse 2009 yılında Dersim tartışmalarını başlatan işaret fişeği oldu.

 

Cumhuriyet Devletinin karakutusunun kapağı açılmış oldu. Böylelikle 38 katliamından sonra ilk kez “Dersim” gazete manşetlerine taşınmış oldu.

 

Devletin tek dil, tek din ve tek millet yaratmak amacıyla gerçekleştirdiği Dersim harekatı sadece katliamla sınırlı kalmaz. Türkleştirmek ve Sünnileştirmek amacıyla köklerinden koparılan Dersim’in kız çocuklarının bir kısmı “yatılı okullar”a yerleştirilir, diğer kısmı ise katliama katılan rütbeli askerlere pay edilir.

 

“İlkel” ve “vahşi” olarak tanımlanan Dersim kızlarının kılık kıyafetleri değiştirilerek asimilasyonun ilk adımı atılır… Sonra dilleri, inançları, kimlikleri ve bütün yaşamları değiştirilir… “Medeniyete kazandırmak” amacıyla köklerinden koparılan bu kızların hemen hiçbirinin, kaldıkları evlerde medeni haklardan yararlandırılmamış ve okullara gönderilmemiş olması bize “medeniyet”le anlatılan şeyin ne olduğu hakkında da yeterince fikir vermektedir…

 

Türkiye’nin 30 ilinde ve Avrupa'da yaklaşık 4 yıldır devam eden “Dersim’in kayıp kızları” araştırmasının ürünü olan, “İki Tutam Saç-Dersim’in Kayıp Kızları” belgesel filmi iki öyküden oluşmaktadır.

 

Bu kızlardan bazıları, silik anıların peşine düşerek köklerine dönebildi;

 

Fatma ve Huriye, amca torunları... Biri, köklerinden koparıldıktan 10 yıl, diğeri 65 yıl sonra ailelerine kavuşan Dersim Katliamının tanıkları… yıkılan dünyalarını, köklerinden ve ailelerinden koparılışlarını ve kayboluşlarını… Götürüldükleri evlerde karşılaştıkları sorunlarını, bu evlerden kaçma düşünceleri ve kaçışlarını, isyanlarını, çaresizliklerini… Dramatik ve travmatik yaşamlarını, ilişkilerini, sevinçlerini, üzüntülerini ve öfkeli hüzünlerini… 70 yıl sonra buluştuklarında anlattılar...

 

Ama bazıları, geriye iki tutam saç bırakarak hiçliğe karıştı. Aileler, hiç dinmeyen bir hasretle kayıp kızları aramaya devam ediyor;

 

Şemsi ile Sakine, amcakızları… 1938’de köklerinden koparıldığından beri aileleri tarafından aranıyorlar. Anne ve babalarının son nefeslerine kadar hasretlerini çektikleri kızlarını arama sorumluluğu, kardeş Şemsi ve Erdal’ın omuzlarında… Ellerinde, onlardan geriye kalan iki tutam saçla hasretin dineceği günü bekliyorlar…

 

Yanınıza yörenize yeniden bir bakın. Tanıdığınız ihtiyar bir kadın, kökünden koparılmış Dersimli bir kızın son hali olabilir!

 

2010 yılında Belgesel film gösterime girdiğinde yaklaşık 72 kişinin öyküsünü kayıt altına alabilmiştik. Ancak film Gazetelerde yazılmaya, Televizyonlarda konuşulmaya başlandıktan sonra bu sayı neredeyse ikiye katlandı. Bugüne kadar yaklaşık 150 civarında köklerinden koparılan Dersimli kızın ismini tespit ettik ve bunların büyük bölümüyle görüşmeler yaptık. Bazıları kendi ve ailelerinin çabaları sonucu aileleriyle buluşabildiği halde, bir kısmı hala aileleri tarafından aranıyor. Diğer bir kısmı ise ailelerini arıyor...

 

Bu araştırma kapsamındaki bütün öyküler bir kitapta toplanacak…