Elif İnce / Radikal

Anadolu ’da neolitik çağın (Cilalı Taş Devri) ilk ve en önemli arkeolojik buluntularından biri kabul edilen Çatalhöyük’ü, 1993’ten beri kazı başkanlığı yapan İngiliz arkeolog Ian Hodder’dan; Kaman-Kalehöyük buluntularını da 1985’ten beri kazıları yürüten Dr. Sachihiro Omura’dan dinledik. Her iki kazının da ana sponsoru Boeing’in Türkiye ve Kuzey Afrika Başkanı Bernard. J. Dunn ile birlikte Haber Müdürümüz Ömer Erbil’i ziyaret eden kazı başkanları yeni sezon çalışmalarını anlattı.

HODDER: ÇATALHÖYÜK’TE SINIF VE CİNSİYET AYRIMI YOKTU

“Çatalhöyük kazılarından öğrendiklerimiz bize modern toplumla ilginç karşılaştırmalar yapma olanağı sunuyor. Neolitik dönemde yerleşkeler genelde 20-30 haneden oluşurken Çatalhöyük’te 8 bin kişinin yaşadığını biliyoruz. Buna rağmen Çatalhöyük’te merkezi güç olmadan; idari yetkililer ve çeşitli otoriteler kurmadan bir yaşam sürüldüğünü görüyoruz. Eşitlikçi ve lidersiz bir toplum, herkes aynı sosyal statüde, kadın-erkek, genç-yaşlı ayrımı yapılmıyor.”

“Toplum burada bildiğimizden farklı şekillerde birbirine bağlanmış. Örneğin Çatalhöyük’te 9 bin yıl önce doğmuş olsaydınız, biyolojik ailenizle yaşamıyor olabilirdiniz. Yeni doğan bebeklerin yerleşimdeki diğer evlere, ailelere verildiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu topluluğun karmaşık biyolojik bağlar kurarak büyük bir aile gibi yaşadığını söylemek mümkün. Onları bir arada tutan, belki de garipseyeceğiniz başka gelenekleri de var. Cenazeler kafa, kol, hatta diş gibi parçalara ayrılarak farklı evlere dağıtılıyor ve evlerin altına gömülüyor. Doğumda da ölümde de bu gelenekler sayesinde 8 bin kişi kuvvetli sosyal bağlar kurmuş.”

“Öğrendiklerimizden biri de kadın ve erkeklerin aynı şekilde beslendiği oldu. Kadın ve erkek arasında neredeyse hiçbir sosyal ayrım yapılmıyor. İşbölümü ve toplumsal roller konusunda bir ayrım olmadığını söyleyebiliriz. Biliyorsunuz Çatalhöyük kazılarında sanat ve sembolizm konusunda öğrendiklerimiz çok öne çıktı. Kazıların ilk zamanlarında bazı buluntuların ‘ana tanrıça’yı temsil ettiği düşünülüyordu. Artık bu şekilde düşünmüyoruz. Çıkan sanat eserlerinde kadın ‘anne’ olarak yer almıyor. Daha önce de belirttiğim gibi Çatalhöyük’te kadın ve erkek arasında böyle bir ayrım yok, dolayısıyla bir ‘ana tanrıça’ figürü de yok.”

“Bu yıl bizi çok heyecanlandıran bir bulgu da geniş bir kumaş parçası oldu. 9 bin yıl önce insanlar ne giyer pek bir fikrimiz yok, çünkü organik malzemeler çoğunlukla günümüze ulaşamıyor biliyorsunuz. Fakat bu kumaş kilden bir kütlenin içindeymiş ve evde yangın çıkınca bu kil pişerek içindeki kumaşı korumuş. Ketenden, ince dokunmuş çok güzel bir kumaş bu ve Levant- Suriye ’den gelmiş. Demek ki o zamanlarda bu geniş coğrafyada ticaret yapılıyordu.”

OMURA: 26 YILDA KAÇAK KAZIYI BİTİRDİK

1985’ten beri Kırşehir’in Kaman ilçesindeki Kalehöyük kazılarını yürüten Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü Müdürü Dr. Sachihiro Omura, bilimsel çalışmaları anlattı:

“Yerelle bağlantı kurmak çok önemli. Arkeoloğun iki işi vardır, biri kazı yapmak ve araştırmak. İkincisi ise o buluntular, çıkarılan sonuçları halka anlatmak... Bunu anlatmanın en iyi şekli müzedir, ayrıca kazı alanında da anlatmak önemlidir. Ben her cumartesi-pazar saat 4-5 arasında Kaman-Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’nde civardan gelen 40-50 kişilik çocuk gruplarına ders veriyorum. Ama buraya gelen çoğu yabancı arkeolog yalnızca araştırma yapmak istiyor, müzeye gelmiyor, öğrendiklerini anlatmıyor. Sana bu kazıyı yapman için en büyük yardımı sunan kimdir düşünmen lazım, bunlar bölgeden vatandaşlar, çocuklar. Kaman’da bu sayede artık kaçak kazı kalmadı. Bu, kanun çıkarmaktan 10 bin kat daha etkili bir yöntem. Kaman’da 26 yılda 4 bin yıllık tarih bulduk. Fakat burada en az en az 10 bin senelik tarih olduğunu biliyoruz. Daha yeni yeni Neolitik dönemin izleri çıkmaya başladı. Bunların çıkması için en az 60-70 sene daha kazılması gerekiyor.’’