Serdar Korucu / Agos

Başbakan Ahmet Davutoğlu seçim mitingleri sırasında HDP’yi Ermeni Soykırımı üzerinden de eleştirmeye devam ediyor. Özellikle de doğu illerinde.

Son olarak Bitlis mitinginde bir kez daha hedefine HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı alan Davutoğlu, “Bugün HDP’nin eşbaşkanı CHP’nin de eşbaşkanı yurt dışına gidiyor, yurt dışında Ermeni diasporasıyla Bitlis’i de Ermenistan’ın içinde gösteren haritalar önünde konuşmalar yapıyor” dedi.

Başbakan ardındansa Bitlis’te 100 yıl önce yaşananlarda Ermenilerin hedef olmadığını savundu: “Bitlis’i böyle yakıp yıkanların yaptığı zulmü unutup sizin dedelerinizin bizim bütün Türkiye’de yaşayanların dedelerinin soykırım yaptığı iddiasına destek verenlere bu meydanları bırakacak mısınız? Onlara Bitlis tarihi şahittir ki zulmü biz gördük.

Osmanlı İmparatorluğu’nun 1914 sayımına göre, 117 bin 492 kişilik nüfusuyla Bitlis Vilayeti’nin nüfusunun dörtte birini oluşturan Ermeniler, Merkezi Londra’da bulunan Gomidas Enstitüsü’nün direktörü Ara Sarafian’a görey “tehcir” olmadan yok edilmişti. Sarafian, “Soykırımda Bitlisli Ermeniler ‘tehcir’ süsü vermeye bile gerek görmeden hemen oracıkta sözcüğün tam anlamıyla kesildi. Öyle ki, bugün dünyanın dört bir yanında yaşayan Bitlis kökenli Ermenilerin çoğu soykırım öncesi daha iyi bir yaşam için başka ülkelere göç edenlerin torunları” derken bölgede hayatta kalmayı başaranların hafızalarında da benzer izler bulunuyor.

Prof. Verjine Svazlian'ın derlediği Ermeni Soykırımı'ndan kurtulanların hatıralarından biri, kendini “Bitlis’in yerlisi” olarak tanıtan Ağavni Mıkırtiç Mıkırtıçyan’a ait: “Dışarı çıktık; sokaklar hep öldürülmüş insanların cesetleriyle doluydu; bütün Ermenileri katletmişlerdi. Geri kalan bizleri de sürgüne gönderdiler; ama nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Yolda bir gürültü patırtı koptu, feryatlar duyuldu, kargaşalık oldu… Geceleri de kızları ve kadınları kaçırıyorlardı.”

Sadece Bitlis’in merkezinde değil, vilayetin tamamında benzeri olaylar yaşanıyordu. O dönemde hayatta kalmayı başaran Bitlislilerin arasında, Osmanlı dönemindeki vilayet sınırları içinde de yer alan Khılat’ın (Ahlat) Pırkhus (Ovakışla) köyünde 1901’de doğan Sokrat Hakte Mıkırtıçyan da vardı: “Hiçbir kurşun boşuna harcanmıyordu. Hızla sokaklarda ve evlerin içinde cesetler üst üste yığılmaya başladı. Damların ve yolların üstünde de cesetler vardı.

Mıkırtıçyan, katliam sonrasında bölgede Ermeni yerleşiminin kalmadığını söylüyordu: “Eskiden Ermenilerin yaşadığı bizim Khılat bölgesinde tek bir Ermeninin nefesi dahi hissedilmiyordu. O bölgedeki bütün köylerin sakinlerini kılıçtan geçirmişlerdi.”

Bitlis’e bağlı bir başka bölgede Khizan’ın (Hizan) Surp Khaç köyünde 1911 yılında doğan Sırbuhi Mıkırtiç Muradyan da doğduğu bölgedeki dehşeti aktarıyordu: “Yolları kapattılar ve dehşet verici katliam başladı… Kadın, çocuk ayrımı yapmıyorlardı; herkesi öldürüyorlardı.”