SERDAR KORUCU / Agos

Bizans İmparatorluğu’nun 567 yılında başkenti Konstantinopolis’te Hıristiyan dünyasının sembollerinden biri olarak inşa ettirdiği Ayasofya’nın bir kez daha camiye çevrilmesi gündemde. Nedeni eski Türk Tarih Kurumu Başkanı MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu’nun önerisi.

Halaçoğlu, 7 Kasım’da Ayasofya’nın cami olarak açılmasını isteyerek bunun sebebini Twitter üzerinden “Müze yapılması hususunda çıkarılan 7.11.1934 tarihli kararname sahte çıktı. Resmi Gazete'de yayımlanmamış. ‘Atatürk’ adı verilmeden onun adı kullanılmış. Bu soyadı verilmeden adı böyle kullanılmış” sözleriyle açıkladı. Ancak bu tartışma yeni değil aslında.

Akdeniz’i 1000 yıldan uzun zaman yöneten Bizans İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’in en görkemli kilisesi ‘Hagia Sophia’, 29 Mayıs 1453’te şehrin el değiştirmesinin ardından camiye çevrildi. Osmanlı İmparatorluğu yıkıldığındaysa müzeye…

MÜZE TEKLİFİ ÇANKAYA SOFRASI’NDAN ÇIKTI

Genç cumhuriyetin Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen’in anılarına göre Ayasofya’nın müze yapılması konusu ilk kez Mustafa Kemal’in sofrasında bir fikir olarak ortaya atıldı. Özmen bu konuşmayı ertesi gün dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye bildirdi. Bunun üzerine ibadethanenin müze yapılması için ilk resmi girişimlere başlandı.

Bakanlar Kurulu’nda kabul edilen kararnamede, “2/1589 sayısı 24/11/1934 tarihli kararname Maarif Vekilliğinden yazılan 14.11.1934 tarih ve 94041 sayılı tezkerede eşsiz bir mimarlık sanat abidesi olan, İstanbul’daki Ayasofya Camiinin tarihi vaziyeti itibariyle müzeye çevrilmesi bütün Şark âlemini sevindireceği ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı…” ifade ediliyordu.

1 Şubat 1935’te müze olarak açılan Ayasofya, 1935 Haziran’ında son halini alsa da bunun Mustafa Kemal’in emrinin olup olmadığı hep tartışma konusu oldu. Özellikle de 1976’da…

İstanbul Vakıflar Başmüdürü Rıfat Tandoğan 1976’da, 1934’te Ayasofya’nın müze haline dönüştürülmesinde Mustafa Kemal’in emri olmadığını söylüyor, “Kararın gerekçesi o günkü ve bugünkü kanunlara aykırıdır. Meseleyi Atatürk’e izafe ederek onun kalkanına sığınarak meseleye demagojik bir hava verilmek istenmektedir” diyordu. Diyanet İşleri Başkanı Lütfi Doğan ise, “Müze’nin ibadete açılması bugün dini konu olmaktan uzaklaşarak siyasi bir konu haline geldi” sözleriyle polemiğe tepkisini koyuyordu.

AK PARTİ KADROLARINI YETİŞTİREN MTTB EYLEMDE

Eylemlerin başını bugün AK Parti kadrolarının büyük bölümünü yetiştiren Milli Türk Talebe Birliği çekiyordu. “Ayasofya’nın Milliyetçi Cephe iktidarı zamanında açılmasını istiyor ve bekliyoruz” deniliyordu Ankara ve İstanbul’daki mitinglerde. Mehteran ekiplerinin önünü çektiği protesto yürüyüşlerine ‘Müslüman Türkiye’, ‘Kurtuluş İslam’da’ ve ‘Patrikhane Defol’ sloganları atılıyordu.

MÜSLÜMAN POLİSLE DÖVÜŞMEYİZ

Milli Türk Talebe Birliği Genel Sekreteri Kasım Yapıcı, “Biz şimdi Ayasofya’ya gireriz ama Müslüman polis kardeşlerimizle dövüşmek istemiyoruz” diyordu. 1969’da Meclis’e girdiği günden itibaren Ayasofya’nın statüsünü Genel Kurul gündemine taşıyan, 1974’te CHP’nin, 1976’da ise Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi’nden oluşan Milliyetçi Cephe’de iktidar ortağı olmasının ardından sesi daha güçlü çıkan Necmettin Erbakan ise Ankara’da yaptığı konuşmasında “10 gün önce 19 Mayıs kutlandı, şimdi Fetih Günü’nü kutluyoruz” diye sesleniyordu.

Yasal olarak yapılamayan, zaman zaman ‘de facto’ uygulama ile gerçekleşti. 1967’de Ayasofya’da Papa VI. Paul’ün dua etmesi üzerine de, 1976’da ‘Fetih Eylemi’ öncesinde de namaz kılanlar oldu.

Konu Milliyetçi Cephe hükümetindeyse çatlak yarattı. Tartışmalı ‘Fetih Eylemi’nden bir yıl sonra, 1977’de Milli Selamet Partili Devlet Bakanı Hasan Aksay, Başbakan Süleyman Demirel’e bir telgraf gönderdi, Ayasofya’nın açılması için…

“Sayın Süleyman Demirel, Başbakan, Ankara.

Şehitlerin taleplerini dile getiriyorum.

İstanbul’umuzun fethinin sembolü olan Ayasofya’nın eskiden olduğu gibi ibadete açılmasını temin bakımından, ilgili Devlet Bakanı olarak yaptığım müracaatı daha fazla geciktirmeden kanunları uygulamanızı ve caminin ibadete açılmasına mani olmamanızı son bir defa talep ediyorum. Gereğine tevessül edeceğinizi umarım.

Saygılarımla.”

1980 yılında Adalet Partisi hükümeti Ayasofya’yı kısmen cami olarak açtı. Darbeden yaklaşık bir ay önce. 8 Ağustos 1980’de dönemin Kültür Bakanı Tevfik Koraltan’ın da katıldığı törenle Hünkâr Mahfili’nde ibadet edilmeye başlandı. 45 yıl sonra ilk kez Ayasofya’nın kubbesi altında Müslümanlar dua ediyordu. Ta ki darbeye kadar. 12 Eylül darbesinden sadece iki gün sonra, 14 Eylül 1980’de restorasyon nedeniyle hünkar mahfili kapatıldı. Açılması ise 1990’ları buldu.

1989 yılında Ayasofya için imza kampanyası açıldı, bir milyon imza toplanarak ‘Ayasofya Cami Olsun’ dendi ve talep 3 Ocak 1990 günü TBMM Dilekçe Komisyonu’na verildi. ANAP içinde polemik yaratan öneri hızla gündeme alındı. Sonunda 10 Şubat 1991’de Hünkâr Mahfili’nin yeniden namaza açılmasıyla Ayasofya tartışılır olmaktan çıktı.

Şimdiyse gözler, Meclis’te başörtüsü ve ‘öğrenci evi’ tartışmasının ardından MHP’nin gündeme taşıdığı Ayasofya’nın statüsünün camiye dönüştürülmesi önerisinin, 1976’daki eylemlerin başını çeken Milli Türk Talebe Birliği’nin kadrolarını yetiştirdiği AK Parti tarafından nasıl karşılanacağı ve İstanbul’daki Ayasofya’nın, freskleri üzerine korniş takılmak için çivilerin çakıldığı Trabzon’daki ve Hıristiyanlıkla ilgili önemli kararların alındığı 7. Konsil’in yapıldığı İznik’teki aynı adı taşıyan kiliselerin akıbetine uğrayıp uğramayacağında…