SERDAR KORUCU / Agos

Türkiye Rumları askerdeki en trajik kayıplarından birini 1960’ta vermişti. İsmi Vasil Harizanos’tu. Erzurum’da askerliğini yaparken çıkan yangında alevlerin arasına dalıp üç arkadaşını kurtarmıştı. Dördüncü arkadaşını kurtarmak isterken de dumandan boğulup hayatını kaybetmişti. Ay-yıldızlı bayrağa sarılı olan tabut, tören için Kurtuluş Aya Dimitri Kilisesi’ne getirilmiş, tabutun etrafında aynı zamanda İstanbul Valisi olan Tümgeneral Refik Tulga, Merkez Komutanı Tuğgeneral Yusuf Alpmansu, Sıkıyönetim Komutanı Tuğgeneral Cemal Tural ve diğer resmi görevliler de gelmişti.

Ancak bu olaydan 16 yıl sonra, askerdeki Amaslidis’in ölüm haberi geldi cemaate. Ancak bu kez bir kahramanlıkla anılmayacak, üstü şüphelerle dolu ölüm cemaate korku salacaktı… Öyle ki, bu olay nedeniyle bazı Rumlar Türkiye’den ayrılacak, iş ya da eğitim nedeniyle yani geçici olarak Yunanistan’a gidenlerse dönmeme kararı alacaktı. Hem bu olayı, hem de 1960-70’lerin İstanbul’unu Azınlık Vakıfları Temsilcisi ve Yeniköy Rum cemaati başkanı Laki Vingas’ın katkılarıyla Türkiye’ye gelen Atina’daki İstanbul Musiki Sevenler Derneği Başkanı Stamatis Kissas ile konuştuk.

  • Siz nasıl bir İstanbul’da doğdunuz?

1954 yılında Çengelköy’de doğdum. O zamanlar, bugünkünden çok farklıydı. İlçe çok sakindi. Ben daha 18 aylıkken, 6-7 Eylül yaşandı. Bu nedenle ailemin anlattıklarıyla yaşananları biliyorum. Evimiz kilisenin yanındaydı. Hem kiliseye hem de evimize saldırı olmuş. Evimize girmiş, yağma yapmışlar. Olaydan sonra camları kırılan evimize bir ay boyunca cam bile taktıramamışız. Kartonlarla yaşamak zorunda kalmışız. 

  •  Ama aileniz o dönem İstanbul’da kalmayı tercih edenlerden.

Evet, biz Türkiye’de kaldık. Çocukluğumda, 5 yaşımdayken muganniliğe (kiliselerde dini müzik icra edenlere verilen ad) başladım. Ardından 10 yaşında Beyoğlu’na taşındık. Oradaki kilisede devam ettim. İlkokul 5. sınıftan liseye kadar bütün eğitimimi Zoğrafyon’da tamamladım. Patrikhane’ye de muganni olarak gitmeye başlamıştım. Patrikhane’de iki sene kaldıktan sonra Yunanistan’a gittim. 1971 Eylülü’nde, Atina Hukuk Fakültesi’ne yazıldım.

  • Neden geri dönmediniz?

O dönem Türkiye ile Yunanistan arasında gerginlik vardı. Tam da bu dönemde Amaslidis adında bir gencin başına kötü şeyler geldi. 1975 senesinde askere gitmişti. Doğu’da görevini yapıyordu. Ardından bize öldüğü söylendi. Bir cip onu ezmiş. Tabii, bu şüpheli bir ölümdü. Sonrasında kaza dediler, fakat dönemin Rumları için bu tartışmalı bir ölüm oldu, sis perdesi hiç kalkmadı. Bizim ailemiz içinde de etkili oldu.

  • Size nasıl yansıdı?

Ben, o dönem İstanbul’da değildim. Fakat ailem, çocuğu ve yakınlarını tanıyordu. Özellikle de babam etkilendi. “Benim bir tek oğlum var, onun da ölmesini istemiyorum” dedi. Ben de, eskiden askere gitmek istesem de, artık kararımı değiştirmiştim. Böylece Yunanistan’da kalmaya karar verdim. Ayrıca o dönem, Kıbrıs olaylarından da çok korkmuştuk.

  •  Siz, o dönem dönmeyi düşünmediniz mi?

Bilakis ailem de peşimden Yunanistan’a taşındı. Zaten babam emekliydi, çalışmıyordu. Benim de Atina’da kalmamı istedikleri için tamamen taşındık. Ancak 10-12 sene sonra yeniden Türkiye’ye geldim.

  • Ne değişmişti?

Artık bir turisttim, çünkü vatandaşlığımı kaybettim. Hâlâ Yunan tebaalı olarak geliyorum. Şimdi vatandaşlıklar geri verilmeye başlandığı için ben de dilekçe vereceğim. Türkiye vatandaşı olmak istiyorum, çünkü kendimi buralı hissediyorum. Sürekli İstanbul’u konuşuyoruz. Zaten herkes hem bana hem aileme neden sürekli İstanbul’u konuşuyorsunuz diye soruyor sanki yarın gidecekmiş gibi. Ömrümün büyük bölümünü Yunanistan’da geçirsem de orada kalıcı değilim. Ben son nefesimi burada vermek istiyorum.

Bir başka hikaye: Kore Savaşı’nın Sevag’ı: Jak Arad