Ülkede mevcut ekonomik durgunluğun daha derinleşeceği, işsizliğin daha artacağı, enflasyonun kısa sürede ve hızla düşmeyeceği günleri yaşadığımızı yeminli iktidar yanlıları dışında hemen herkesin kabul ettiği bir hakikat ile karşı karşıyayız. Nüfusun yüzde seksenini teşkil eden yoksul halk ise bunu en çok gıdada, alış verişlerde, yeme içmede hissediyor. İktidar, bu olumsuz koşulları kısa sürede değiştiremeyeceği gerçeğinden dolayı, hiç değilse seçime kadar günü kurtaracak birtakım geçici tedbirlere ve söyleme ihtiyaç duyuyor.

Tedbir olarak öncelikle tanzim satış uygulaması başlatıldı. Bu uygulamadan bile kötü kokular geldiği ortalığa yayılmış durumda.

Gazetelerden okuduğumuza göre sebze ve meyve fiyat artışlarını önlemek amacıyla hayata geçirildiği ileri sürülen ve İstanbul ve Ankara'da kurulan tanzim satış noktalarındaki ürünlerin zararına satıldığı iddia ediliyor. Hükümetin, “aracı firma ve kişileri aradan çıkarıyoruz” diye duyurduğu tanzim satış noktalarındaki ürünleri, üreticilerden, birinci elden değil, ikinci elden, tedarikçilerden temin edildiği söyleniyor. Yani aracı firmalardan alınan ürünlerin faturası Tarım Kredi Kooperatifleri'ne kesiliyor. Ürünler, yüzde yetmişe varan zararla tanzim satış noktalarından satışa çıkıyor.Konuya ilişkin Ankara Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Ceyhan Gündüz'ün açıklaması aynen şöyle;

“Ürünlerin alındığı şirketleri biliyoruz. Antalya'nın Kumluca ve Serik hallerinden TIR'lara yüklenen ürünler, tanzim satış noktalarına kadar getirildi. Tarım Kredi kooperatifleri bu ürünleri üç gün vadeli olarak aldı. Şirketlerin hesaplarına para yatacak. Üstelik bu ürünleri, bizim halde pazarcılara ve marketlere sattığımız fiyattan daha yükseğe aldılar.” Gündüz, bu yöntemin zor durumdaki yandaş tedarikçileri düzlüğe çıkartacağını belirterek, tanzim satış noktalarındaki fiyatlarla ilgili detaylı bilgi veriyor. Gündüz ; “2 TL'ye sattıkları ürünü 4 TL'ye, 4 TL'ye sattıkları ürünü ise 5,30 TL'ye aldılar. Bazı ürünlerde zarar oranı yüzde yetmişe kadar yükseliyor. Zararı, Tarım Kredi Kooperatifleri ödeyecektir. Aracıları aradan çıkartıyoruz diyerek aracıdan mal alınca sonuç bu oldu” demektedir.

Şimdiye kadar ekonomik kriz ve sosyal çalkantıları, geçmişten gelen yönetim zafiyetlerini çok iyi kullanarak seçimleri kazanan bu iktidar döneminde ilk kez bir seçime ağır ekonomik kriz koşullarında giriyoruz. İktidarın içine düştüğü bu kadar yoğun ekonomik ve yönetememe krizine rağmen muhalefetin varlığını yeterince hissettiğimiz söylenebilir mi? TEKEL'i özelleştirerek tütüncülüğü bitiren, şeker fabrikalarını satarak şekerde de dışa bağımlığa yol açan, fındık, fıstık ve kayısı hariç buğdayı, samanı, et dahil olmak üzere hemen her türlü gıdayı ve tohumu ithal eden, bir zamanlar dünyada kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan tarım ülkesini uluslararası tarım tekellerinin çıkarları doğrultusunda sebze tezgahlarının önünde kuyruklara girilen bir memleket haline getiren AKP iktidarı, tüm bunların sorumlusu başkasıymış gibi, yüksek fiyat artışlarını pişkinlikle “pazarcı, marketçi terörü”ne, halcilerin üstüne yıkabiliyor. Muhalefet de “Kars'a giden Doğu Ekspres'te vatandaş neden bilet bulamıyor” diye önerge vermekle meşgul olsun...

Türkiye'nin ağır bir arz krizinin, üretim krizinin içinde olduğu inkar edilemez bir gerçek olduğunu iktidarın kendisi de çok iyi biliyor. Bu yüzden en ufak bir kıpırdanışı en ağır bir şekilde cezalandıracağından dem vurmaktadır. Ülkedeki tarlalar, meralar tarım ve hayvancılığa değil, gayrimenkul zenginliği yaratacak arsalar olmaya yönlendirildi. Kentler ve birçok doğal sit alanları bile imar izinleriyle gayrimenkul zenginliğinin yaratılacağı ve paylaşıldığı rant merkezlerine dönüştürüldü. Kır da, kent de üretimden kopartıldı. Sonuçta üretimin yapısı ithalata ve borca bağımlı hale geldi. Beraberinde döviz ve faiz tüm üreticiler için çok ağır birer maliyete dönüştü. Elektrik, doğal gaz, yollar ve köprüler de zamlanınca zor durumdaki üreticilerin dayanacak güçleri kalmadı.

İktidar tanzim satışlarla seçime kadar deyim yerindeyse, durumu idare edeceğini sanıyor belki. Öyle olsa bile hayat devam ediyor, seçimden sonra her şeyin düzelme sürecine gireceğinin bir emaresinden bahsedebilir miyiz? Yoksa seçimden sonra tufan mı?