Gezi davasının dün görülen karar duruşmasında Osman Kavala hakkında hükümeti kaldırmaya teşebbüsten ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, casusluk suçlamasından beraat kararı verildi.

Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’ye 18’er yıl hapis cezası verildi. Hepsinin tutuklanmasına karar verildi.

Pek çok kentte eylem yapılırken İstanbul'da da Taksim Dayanışması'nın çağrısıyla Makine Mühendisleri Odası'nın önünde yüzlerce kişi toplandı. Eylemciler, ''Her yer Taksim her yer direniş'' sloganı atarken; Gezi Direnişi sırasında hayatını kaybedenlerin isimleri okundu. Polis, eylemden önce bölgede ve Gezi Parkı önünde etten duvar ördü.

DURUMUMUZ BUDUR ARTIK"

Eylemde basın metnini Mimarlar Odası İstanbul Buyukkent Şube Başkanı Esin Köymen okudu. Köymen, "İşçilerin ekmeğine, köylülerin ürününe sahip çıkmasının istenmediği, hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bu düzenin sorgulanmasının, emeğinin karşılığın talep etmek için ses çıkaranların vatan haini olarak görüldüğü bir ülke haline geldik" dedi.

Basın açıklamasının tamamı şöyle:

"Durumumuz budur artık

Hukuka güvenin iyice azaldığı, mahkemelerden adalet çıkacağına dair inancın zayıfladığı ülkemiz, Gezi davasında açıklanan kararlar sonrasında dün itibariyle, ranta karı çıkıp, doğanın talanına itiraz edenlerin, hayatımıza müdahale etme diyen milyonların sesine ses olanların, Gezi Parkı park olarak kalsın diye çabalayan mimar, şehir plancı ve avukatların “Ağırlaştırılmış müebbet ve ağır hapis” ile cezalandırıldığı bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

Gezi parkı park olarak kalsın diye, Taksim Dayanışması bileşenleri ile birlikte ilk günden itibaren Mimarlar Odası adına mesleki ve yasal girişimleri başlatan Mimarlar Odası Çevre Etki Değerlendirme Kurulu Sekreteri Mimar Mücella Yapıcı, mevcut yasa ve yönetmeliklere uymayan kararlara karşı Şehir Plancıları Odası Başkanı olarak itiraz dilekçeleri yazan Şehir Plancıları Odası dönem Başkanı Tayfun Kahraman ve Mimar Odası’nın yetkili avukatı olarak Gezi parkına dair bütün davaları açan ve takip eden avukat Can Atalay ile birlikte bu hukuksuz davada yargılanan Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin 18’er yıl ağır hapis ile cezalandırıldığı, 4,5 yıldır kanıtsız, tanıksız hapis yatırılan ve hepsinin ötesinde Gezi sürecinde parka birkaç kez uğradım diyen Osman Kavala’nın ise Gezi üzerinden “Darbeye teşebbüs” gibi absürd bir itham ile “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezası aldığı bir ülkenin yurttaşları haline geldik.

Durumumuz budur artık

Polis tutanaklarına göre en az üç buçuk milyon insan, yani Gezi’ye gelen, destekleyen, mesaj atan, börek getiren, revir kuran, kütüphane yapan, yeryüzü sofrası açan, şarkı söyleyen, tiyatro sergileyen, dans eden hatta ağaçlara sarılan milyonların “Müebbet ve ağır hapis cezaları” ile korkutulmaya çalışıldığı bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

Tek adam rejimini ihtiyaçlarına göre karar veren mahkemelerin hukuksuz, tanıksız, kanıtsız, keyfi ve tutarsız kararlar aldığı bir rejimde, demokrasinin kuvvetler ayrılığının ve en temel anayasal hakların yok sayıldığı bir ülke haline geldik.

Sadece Gezi parkına değil Kazdağları’ndan Cerattepe’ye, Kuzey Ormanlarından Salda Gölü’ne kadar yeşile, doğaya sahip çıkan gençlerin ve çevre örgütlerinin düşman görüldüğü bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

Gezi parkına sahip çıktığı için yaşamıma daha fazla karışma dediği için Gezi direnişi sırasında polis şiddeti ile hayatını kaybeden gençlerin katillerinin aklandığı, bu vahşete isyan edenlere hapis cezaları verilebildiği bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

Gezi’de gür sesleriyle biz de varız diyen kadınların, LGBTİ+ bireylerin taleplerinin yok sayıldığı, cinayetlere kurban gitmelerine ses çıkarılmasının engellendiği bir ülke haline geldik.

Durumumuz budur artık

İşçilerin ekmeğine, köylülerin ürününe sahip çıkmasının istenmediği, hayatın pahalı, emeğin ucuz olduğu bu düzenin sorgulanmasının, emeğinin karşılığın talep etmek için ses çıkaranların vatan haini olarak görüldüğü bir ülke haline geldik."

POLİS MÜDAHALESİ

Açıklama bitiminde dağılan kitlenin İstiklal Caddesi'ne çıkışına izin verilmedi. Kalabalık, izdiham oluşmasına rağmen Sıraselviler tarafına yönlendirildi.

İstiklal'e girişlerine izin verilmeye kitle sloganlar eşliğinde Beyoğlu sokaklarında kararı "Her yer Taksim, her yer direniş", "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sloganlarıyla yürüyerek protesto etti.

İstiklal Caddesi'ne çıkan yürüyüş koluna polis müdahale etti. Yaklaşık 20 kişi yerlerde sürüklenerek ve darbedilerek gözaltına alındı.

Evrensel muhabiri Eylem Nazlıer de defalarca basın olduğunu söylemesine rağmen polis müdahalesine maruz kaldı.

Kaldırımda beklemenin suç olduğunu dahi öne süren polisler "Neden? Ben kaldırımda duruyorum şu anda, neden duramıyorum" sorusu karşısında ise sessiz kaldı.

Gözaltına alınan bir kadının "Kolum acıyor, bırakın, yeter!" çığlığı karşısında bir yurttaş polislere "Gözaltına alıyorsun, niye kolunu bacağını kıra kıra alıyorsun bu çocukları!" diyerek tepki gösterdi.