Barışın elçisi katledildi.

İlk haberi aldığımda keskin bir sancı karnıma saplandı. Yara yara yukarılara tırmandı, nefesim kesildi.

İyi de olamaz böyle bir şey, olmamalı diyorum kendi kendime.

Bir müddet sonra otopsideki halini gördüm. Kör oldum! Morarmış tek göz, şişkin bir yüz, kana bulanmış saç, sakal...

Ne bu şimdi o gülen adam mı bu!

Bir yanı evlat, bir yanı hasret kokan bu günde olmamalı diyorum. Kürtlerin ecel günün olan cumartesi, kıymamalı barışın elçisine.

Kendi ellerimle yazıyorum; "Tahir Elçi öldürüldü... Çok üzgünüm" diye.

Onurlu insanların yüzünü ne diye yere düşürüyor ki bu ülke! Onursuzlar sefa sürsün diye mi?

Hrant Dink ve Tahir Elçi... İki resim yan yana, iki koca gövde yüzüstü uzanmış. İki koca yürek alçaklar tarafından sırtından kurşunlanmış.

Aklımda deli sorular... Barışa yürekten inanan insanları öldürenler, savaşın sürmesini kararlı bir şekilde savunanlar değil midir?

Savaşın ve kanın sermayesiyle ihya olanlar, "hey gidi 90'lar" diyerek Kürtlere satır sallayanlar değil midir, barışın elçilerine kurşun sıkanlar?

Yok diyorum yok kesin ölmemiştir, yaralıdır... Birazdan çıkacak o yiğit duruşuyla "barışa kurşun sıkmayın" diyecek.

Korkusuz olmanın erdemli olduğuna hep inanmışımdır. Şimdi diyorum keşke bu kadar korkusuz olmasaydı "barışın elçisi", keşke korkakların üzerine bu kadar gitmeseydi.

O yiğit adam, o güzel insan düşüncelerime bile müdahale ediyor. Korkma diyor, korkmak alçalmaktır.

Yazdıklarına bakıyorum, hiçbir şey anlamadan hızlı hızlı okuyorum:

"PKK terör örgütü değildir" demişti. Uslanmaz bir cesaretle ben sözlerimin arkasındayım demişti.

"CNNTÜRK'teki sözlerimiz nedeniyle öldürme biçimiyle birlikte tehdit edenler: sizden korkan sizin gibi alçak olsun."

"1990'lı yıllardan bu güne JİTEM'ci ağababalarınız ve Generallerinize boyun eğmedim, sizden mi korkacağım."

"Masum insanların gözaltında kaybedilmesine, öldürülmesine sesini etmeyen yargı, Devleti kızdıran bir sözümüze karşı nasıl da hızlı davranıyor."

"Dün beraat ettirilen JİTEM'ciler masum insanları eş ve çocuklarının arasından alıp kapı önünde kurşuna dizenlerdi."

"Biz tek başına iktidar olmazsak, Doğu’da beyaz toroslar dolaşır diyenler iktidara gelir gelmez beyaz torosçular sokağa salındı."

O uslanmaz deli yürek bir alçağın kurşununa denk geldi işte. Kurşun aradı buldu onu. Tarihi minarenin sütunlarına kurşun sıkanların kurşununa hedef oldu.

Cizre'de gözaltında kaybedilen 21 kişinin, Lice'de öldürülen 16 kişinin, Roboski'de bombalarla paramparça edilen 34 insanın dava avukatıydı.

Devletin utancını korkusuzca yüzüne vuran hukuk adamıydı.

En son Şırnak'ın Kuşkonar ile Koçağılı Köyü'nün 1994 yılında savaş uçaklarının bombalaması sonucu 38 kişinin ölümüyle ilgili davada AİHM'de Türkiye'yi mahkûm etmişti.

Türkiye'de yıllardır bekletilen ve cezasız bırakılan pek çok faili meçhul, bombalanma ve işkence davası onun girişimiyle yeniden başladı.

Mücadeleden yılmayan, haksızlık karşısında devlete diz çöktüren biriydi. Ama naifti, güleryüzlü ve nazikti. Karıncanın hakkını karıncaya teslim ederdi. Bundandır devlet hiç sevmezdi onu.

Haber bültenleri Erdoğan'ın bu husustaki demecini veriyor. Akıl alır gibi değil açıklamalar.

"Az önce Diyarbakır’da yaşanan bir çatışmada Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin öldüğünü, bir polisimizin de şehit olduğunu öğrendim."

“Sayın Elçi’ye ve şehit polisimize Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diliyorum. Bu olay Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlığının ne kadar doğru olduğunu göstermiştir.

“Bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Buradan durmak yok, yılmak yok. Aynı kararlılıkla buna devam edeceğiz.”

Herhalde iyi değilim söylenenleri yanlış anladım diyorum. Yok aynı baş, aynı dudaklar, aynı kelimeler dökülüyor ağızdan.

Tahir Elçi'nin Diyarbakır'ın ortasında katledilmesi, terörle mücadeledeki kararlığın ne kadar doğru olduğunu kanıtlamış!

Sözüm ona Kürtleri korumak için başlatılan savaş her gün onlarca Kürd'ün canını alıyor, bu yetmezmiş gibi bu yapılanların doğru olduğunu söylüyorlar.

1990'lı yıllarda JİTEM'cilere ve Generallere boyun eğmeden korkusuzca direnen bu yiğit insanı yeni nesil JİTEM'ciler katletti. Bu utanç yetmezmiş gibi bir de iyi oldu, hoş oldu diyorlar.

Bu pervasızlıkla ülkeyi bölmeyi başardınız. Sınırlar iç içe olsa da yürekler ve niyetler bir değil. Kürtleri küstürdünüz. Biz duyguda bölündük.

Cemal Süreya: Sizin hiç babanız öldü mü? Benim bir kere öldü kör oldum" demişti zamanda.

Barışın Elçi'si öldü bugün, hepimiz kör olduk.