Twitter’de Leyla isimli bir hesap Hasan Ali Toptaş’ın bir videosunu paylaşarak, “Bu adamın heyecanla ifşalanmasını heyecanla bekleyen kaç kişiyiz? Ben ve pek çok arkadaşımın kendisi ile nahoş anıları var üniversite yıllarına ait. Şu anki bilinç ve cesarete sahip olsam kesinlikle ifşa ederdim. Klasik orta yaş üzeri cis erkek edebiyatçı. Gerçekten büyük bir hayal kırıklığıdır kendisi” yazdı. Bu tweet’in altına 20’ye yakın kadın Hasan Ali Toptaş’ın kendisini taciz ettiğine ilişkin anılarını paylaştı. Bu isimlerin arasında yazar Pelin Buzluk da vardı. Pelin Buzluk’un yazdıklarının ardından yazar Aslı Tohumcu ve Nermin Yıldırım ve çok sayıda yazar birbirlerine “yalnız değilsin” diyerek kendilerini taciz eden yazarları ifşa etti.

Hasan Ali Toptaş, sosyal medyada ifşaların artmasıyla “İnsan eril failliğin ne olduğunu anlayana kadar karşı tarafta ne büyük yaralar açtığını bilmeden, fark etmeden, düşünmeden hatalar yapabiliyor. Failliğin ne olduğunu bugün kadınlardan öğreniyoruz. Bilmeden, farkında olmadan yaptığım davranışlar nedeniyle kırdığım, üzdüğüm, yaraladığım bütün insanlardan samimiyetle özür diliyorum” ifadelerini kullandı.

En son kendisiyle yapılan bir röportajda ise “Ben onları ifşa değil iddia olarak görüyorum. Benim sırrım olarak kalacak herhangi bir şey yok. İnsan bir insanı incittiğini, kırdığını, yaraladığını fark ettiğinde özür diler elbette. İstemeden de olsa birini kırmış olabileceğimi düşünerek bir özür metni yayımladım. O da yanlış anlaşıldı. İddiaları kesinlikle kabul etmiyorum. Vicdani hesaplaşma yapacağım bir durum yok, benim vicdanım rahat, çünkü kimseyi taciz etmedim ve iddia edildiği gibi kimseye cinsel saldırıda bulunmadım. Bunu nasıl yaparım, deli miyim? İnsan, etmedim, bulunmadım derken bile utanıyor. Beni, edebiyatımı sosyal medya faşizmine kurban etmeye çalışan herkesle hukuk önünde hesaplaşacağız” dedi.

Hasan Ali Toptaş inkar yolunu seçip kadınları suçlamaya çalışırken Nazlı Karabıyıkoğlu‚ “Biz, bizlere yaptıklarının taciz olduğunu anlayıp kendimize bile söyleyemedik” isimli bir yazı paylaştı ve Hasan Ali Toptaş’ın kendisini taciz ettiğini belirtti.

Tacizi ifşa edenler linç etmekle suçlanırken, yazarlığını kullanarak genç kızlar dahil birçok kadını taciz eden Hasan Ali Toptaş gibi birçok erkek kendilerini mağdur gibi gösterip taciz edilen kadınları suçlamaya, karalamaya kalkışmaya devam ettiler ama bunu da yüzlerine gözlerine bulaştırdılar ve iyice kokuşmuş ve karanlık yüzlerini, zihniyetlerini ortaya serdiler.

Ali Lidar isimli başka bir yazar “Hasan Ali Toptaş”ın bile linç edildiği bu twitter çukurunda elbette bizim belamızı zikerler! Burası Twitter; her ünlü, yarı ünlü, mahalli ünlü linci tadacaktır o yüzden direnmeyelim, zevk almaya bakalım…” dedikten sonra Ali Lidar, “Az evvel paylaştığım alçak listeyi başka insanların da ismi geçtiği için sildim avukatımın uyarısıyla. Ama bu iddiayı bu şekilde paylaşanlarla da hukuk önünde hesaplaşacağız elbette” dedi.

Bir başka twittinde “Hasan Ali Toptaş”la ilgili dün attığım twit berbattı” dedi.

Berbat bu twitlteri atanlar, cinsel taciz, cinsel saldırıda bulunanların hepsi ‚hakkımı arayacağım” dediler. Erk, ataerkil devlete, sizi şikayet edeceğiz” dediler yani kravat ve takım elbiseyle iyi halden indirim aldıkları devlete ve milli değerlere başvurdular kendilerini aklamak için.

İbrahim Çolak”ın tacizi kabul edip intihar etmesinden sonra kadınlara yönelik suçlamalarını arttırdılar.

Tacize uğrayan kadınların sayısının artmasıyla tüm tacizleri bildirmek için bir mail adresi açılması, kadınların toplumun göz yumduğu, görmezden geldiği bu haksızlıklara, tacizlere karşı kendi adalet sistemlerini kendileri sağlamaları onları daha çok korkuttu.

Çığ gibi büyüyen tepki ve karşı duruş yüzünden tedirginler, panik halindeler, uykuları kaçıyor çünkü bu yaptıklarının bir twit, bir sözde özürle geçemeyeceklerini biliyorlar o yüzden mahkeme ile tehdit ediyorlar, korkutmaya, karalamaya çalışıyorlar.

Bu yüzden birbirlerini destekliyorlar ve bu ifşanın önüne geçmek için tacize uğrayan, ifşa eden ve onları destekleyen kadınları kiriminalleştirmeye çalışıyorlar. Kadınları ve bu direnişi zayıflatacaklarını sanıyorlar ama bu saldırıların onları daha güçlendirdiğini bilmiyorlar.

Erkek dayanışması, erkek kolektivizmi tam gaz devam ediyor. Bundan iki yıl önce Murat Paker ve Sevan Nisanyan’dan yola çıkarak yazdığım Erkek Kolektivizmi ve Taciz diye yazıda da belirtmiştim. Erkekler bu gibi durumlarda kolektif bir şekilde, birbirlerine yardım ve yataklık ederek ve birbirlerinin savunuculuğunu yaparak hareket ederler.

İki sene önce feministleri de hedef alarak farelere benzeten Sevan Nişanyan bir twitinde “Linç aşkı korkunç bir toplumsal hastalıktır. Tedavisi nasıl olur bilmiyorum. Kimyasal kısırlaştırma düşünülebilir mi?” demişti. Aynı Nişanyan bugün “Linçe teşvik, linçe teşebbüs, linçi övme suçtur. Toplumsal sonuçları bakımından bence "cinsel taciz" diye etiketlenen suçların çoğundan daha ağır suçtur. Mutlaka kovuşturulmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır” diyerek sahalara çıktı Sevan Nişanyan, kendisinin taciz faillerini aklamaya dönük sözlerini eleştiren BES Şube Başkanı Ayşegül Sandıkçıoğlu’nu hedef göstererek “terör suçlusu gibi yargılansın” dedi.

Muzaffer Oruçoğlu “Sorun çok daha ciddidir” diye bir yazı yazarak ve kitapları linç etmeyin dedi. Yazının altına yaptığım karşı yoruma cevaben, doğru tavır, yazarı eleştiri çarmıhına germek, teşhir etmektir. Aynı şeyi kitaplara yaparsak, kitapları yasaklamış oluruz. Bu doğru olmaz. Bukowski’yi kadına şiddet uyguladı diye okumama tavrı içine girebilir miyiz. Yazarların yüzde sekseni tacizcidir” diye bir yorum yaptı.

Burada ne bir yazar ne de kitaplar linç edilmiyor, kitapları ve edebiyatı araç olarak kullanarak genç kızları ve kadınları taciz eden bir yazar deşifre ediliyor. Kadınları, çocukları taciz eden bir öğretmen, bir şoför, bir doktor nasıl ki mesleğini kötüye kullandığında devam edemiyor ve meslekten men ediliyorsa aynı şekilde okuyucu ve toplum tarafından yazar, şair, sanatçı gibi kişiler de cezalandırılabilir. Bu bir linç değil, bir ifşa ve cezalandırmadır.

Attığı twittler, yazdığı makale sonrası Muzaffer Oruçoğlu Komün Tv isimli bir programda ‚Hasan Ali Toptaş’ın benim sezgi dünyamda ki biçimlenmiş şekli şudur, dürüst bir insandır, birçoğunuzdan dürüsttür, samimidir, şimdi samimi bir insan taciz ya da tecavüz yapamaz mı çok dürüst çok samimi biri ama şimdi tecavüz, taciz yapamaz mı? yapar, tecavüz de yapar. Ben şimdi kalkacağım 40 yıl diz kıracağım, emek vereceğim, bütün şeylerden yoksun kalacağım, eğlence, gezme, tozma, 40 yıl sonra yani kitaplarım insanlar okunacak, aydınlanır, aydınlanmış ne derecede bilemem. 40 yıl sonra bir kitap yazacağım, kitaplarım okunacak, 40 yıl sonra çıkıp bir hata işleyeceğim, bir tecavüz hatası ve beni silip atacaksınız, ya böyle şey olur mu ya?!” dedi.

Spiker Zafer Yılmaz “Evet doğru böyle bir şey olmaz” diyerek onayladı Muzaffer Oruçoğlu’nu.

“Bakın bizim dilimizİ bozdu, kadın hareketi bizim dilimizi bozdu” diyen Muzaffer Oruçoğlu programı şu sözlerle bitirdi " “Hepinizi sevgiyle kucaklarım. Muzaffer Oruçoğlu kadın düşmanı diyen kadını da sevgiyle kucaklarım. Fırsat bulursam bir yerinden, yanağından mı, dudağından mı neresinden olursa öperim”. Spiker de “Hoş görüne selam olsun” dedi ve gülüştüler.

Programın ardından gelen tepkilere Muzaffer Oruçoğlu şu sözlerle cevap verdi "Öpmeme kızmayın. Mücadele için ayağa kalkan, dik duran, ışığa ve kitaba aşık her kadını öperim. Yanaktan, alından, dudaktan, benim için hiç fark etmiyor. Zaaf ve hataları ne olursa olsun, isterse bana kadın düşmanı desin. Öperim. Hayatım onları öpmeyle geçti".

Sevan Nişanyan da Klinik psikolog ve akademisyen Yrd. Doç. Dr. Murat Paker'in cinsel saldırı suçlamasıyla yargılandığı davada dört yıl iki ay hapis cezasına çarptırılmasından sonra Facebook hesabından yayınladığı mesaj şöyleydi: “Sekiz yıldır "terapi" adı verilen iç dökme seanslarına gidip mahreminizi paylaştığınız birinin, faraza, en kötü ihtimalle, size "yürümesi" yahut öpmeye kalkması, yahut çükünü çıkarıp göstermesinin vereceği net zarar nedir? Bir kariyer ve saygınlık için kırk küsur yıl emek vermiş birinin işini, mesleğini, hayatını, ailesini, insan ilişkilerini, itibarını bilerek, isteyerek, taammüden ve uzun vadeli ısrarla mahvetmenin vereceği zarar nedir? İlkinin cezası 4 yıl ise, ikincisinin cezasının en azından idam olması gerekir.” demişti.

Nişanyan da Oruçoğlu da erkeklerin üstlerinde delinmez bir zırh ve sökülmez apoletler olduğunu savunuyorlar ve tacizi ifşa edenleri suçlu ilan ediyorlar. Nişanyan idam ya da terör suçundan tutuklanmalarını dahi dileyebiliyor. Sevan Nişanyan gibi toplum, ahlak gibi kavramları kullanarak kendini haklı çıkarmaya çalışan Muzaffer Oruçoğlu üst tellerden ayar veriyor okuyuculara ve müritleri tepki gösterenleri gericilikle suçluyor.

Muzaffer Oruçoğlu”nun yazdığı "Sorun Çok Daha Ciddi" yazısında tek başlığa katılıyorum. Evet sorun çok daha ciddi ve derinlerde. Bu yüzden erkek kolektivizminize, sözlü ve fiziki tacizlerine karşı ve erklik tahtlarını, apoletlerini söküp atmak için daha kararlı mücadele etmeliyiz.

Bundan iki yıl önce Sevan Nişanyan”ın Murat Paker”in tacizlerini savunan yazı ve yorumlarını okuduktan sonra onunla ilgili yazdığım “Erkek Kolektivizmi ve Taciz” isimli yazıdan sonra Sevan Nişanyan beni başka biriyle karıştırıp bana ve beni karıştırdığı o kadına da iftira atmıştı. Çirkince bir iftiraya uğramış ve sözlü taciz edilmiş biri olarak her ne kadar o zaman bu kadar büyük dayanışmayı hissetmesem de her zaman kadın dayanışmasını önemsiyorum.

Başka biri bu dayanışmaya “ORGANİZE KÖTÜLÜĞÜN GAZASI MÜBAREK OLSUN” diyor ve Hasan Ali Toptaş”a destek veriyor.

Bizim ifşa etmemize gerek kalmadan bu tacizciler ve destekçileri kendilerini ifşa ediyorlar, maskeler teker teker düşüyor.

Gün Zileli “Lince katılmamak önemli bir duruştur” derken ben birileri tacizcilerin ifşa edilmesine “linç ediyorsunuz, lince hizmet ediyorsunuz” yazınca sosyal medyada önce bir bakıyorum kim yazmış ve kim beğenmiş diye. Sonra bu isimleri zihnime kazıyorum ve ”Hımmm demek ki onun da uykuları kaçıyor” diye yanına bir not düşüyorum.

Hayatın birçok alanında fiziki, sözlü, psikolojik olarak birçok kez tacize ve şiddete maruz kalan biz kadınlar sustukça bu apoletliler aynı suçları işlemeye devam edecekler, o yüzden bu kadın dayanışması çok anlamlı. Bu dayanışmayı hep beraber büyütelim. Kadınların özgür ve güçlü olduğu bir ülkede her şeyin daha güzel olacağına inanıyorum.

Ve kadınlar artık daha güçlü ve daha organizeler!

Yaşasın kadın dayanışması!

***

Ps: Yazıda bahsi geçen yazıların linkleri:

Erkek Kolektivizmi ve Taciz
https://www.demokrathaber.org/erkek-kolektivizmi-ve-taciz-makale,10286.html

Sevan Nişanyan”a Zorunlu Yanıt!
https://www.demokrathaber.org/sevan-nisanyan-a-zorunlu-yanit-makale,10300.html