Sedat Peker’in yayınladığı 9 videolarda, arada twitterdan paylaştığı bilgilerde yenilir yutulur türden olmayan bir sürü bilgi ortalığa saçıldı. Onlarca soruşturma başlatılması gerekirken bir tek soruşturma başlatıldı. Bu soruşturma Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde öldürülen gazeteci Kutlu Adalı’nın öldürülmesiyle ilgili.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun soruşturma başlatılmasına ilişkin başvurusu da önemli gelişme yapılmasını sağlayamadı.

Sedat Peker 02 Mayıs 2021 tarihinden buyana onlarca kişiyle, kurumla ilgili açıklamalarda bulundu. Suçlanan kurumlar, ülke yönetimi, Başsavcılar, savcılar, yargı organları olayın soruşturulması, ileri sürülen savların doğruluğunun ya da yanlışlığının ortaya çıkarılması konusunda büyük bir suskunluk içindeler.

Peker’in açıklamalarında suçlanan Yalıkavak Marina’nın Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kemal Ağar ve oğlunun bu görevden ayrılması, TV sunucusu Veyis Ateş’in görevinden ayrılması gibi kişilerin attığı adımlar, kurumların kendi içlerinde yaptığı değişiklikler dışında kamuda bir değişiklik olmadı. Suçlamaların odağında olan İçişleri bakanı Süleyman Soylu bugüne değin görevini sürdürdü.

Ülkemizde 50 milyon insana, Dünya’da izleme sayısını bilemediğimiz geniş insan yığınlarına ulaşan bu bilgiler, ileri sürülen savlar karşısında Yargı, devletin bu tür suçları araştırmakla ilgili birimleri akıl almaz bir suskunluk içindeler.

Dünya çapında ilgi uyandıran bu suçlamalar karşısında sus pus olan savcılar, kolluk güçleri, kıyı mahallelerin birinde 8 kişinin duyduğu “Erdoğan şu konuda yanlış yaptı” diyen bir yurttaşı, pantolonunu, ayakkabılarını giymeye zaman bulamadan apar topar yüz kez tutuklarlardı.

Bakanları soruşturma yetkisini elinde bulunduran Yasama organının TBMM, Yasama organının başkanının, Yargının, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, Cumhuriyet Başsavcılarının, Cumhuriyet Savcılarının, güvenlik birimlerinin, bu suskunluğu, eylemsizlikleri görevlerini yapmada özgür olamadıklarını düşündürmekte.

Sedat Peker’in suçlamalarıyla ilgili, Halkların Demokratik Partisi (HDP) de Peker’in iddialarının araştırılması için Araştırma Komisyonu kurulmasını istedi. Bu istek, AKP ve MHP’nin oylarıyla reddedilmişti. Yönetimde bulunanlar kendileri ortaya dökülen kirliliklerin araştırılması için adım atmıyor, atılan adımları engelliyorlar.

Bu suskunluğun, olayın üzerine gidilememesinin nedeni ne? Suskunluk, ileri sürülen savların doğruluğunun benimsendiği izlenimi uyandırmakta.

Karıştırmayalım, daha çok kokusu çıkar düşüncesinde oldukları gözden kaçmamakta. Suskunluk içinde en az zararla olayı geçiştirme yolunu seçtikleri belli.

Bataklık içinde ayağa kalkmaya, ayakta durmaya çalışanlar, sürekli batarlar, bataklığa daha çok gömülürler. Bataklıktan kurtulmaları her geçen gün olanaksızlaşır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenlerin son zamanlarda karşılaştıkları durum bu olsa gerek. İçine saplandıkları bataklıktan kurtulmak için ortaya dökülen gerçeklere, belgeler karşısında susarak, bunlar “yalan”, “bunlar mafya” diyerek daha çok bataklığa saplanmaktalar. Söyleyecekleri sözleri, savunulacak yanları yok gibi. Çırpındıkça batacaklar. Gerçekleri örtmeye çalıştıkça daha çok batağa saplanacaklar.

Ülke borç alarak yönetiliyor. Kimse bu dış güçler bize neden borç para veriyorlar diyemiyor. Yabancı ülkelerin insan hakları alanında çalışmalar yapan sivil toplum kuruluşları, insan hakları çiğnenmeleri, yolsuzluklar, yargılamalar gibi konularda bir rapor hazırlasa, bir açıklama yapsa “Dış güçler ülkemizin iç işlerine karışıyorlar. Ülkemizi karıştırıyorlar. Bizi çekemiyorlar” türünden yaygaralar koparmaya çalışılıyor.

Afganistan İslam Cumhuriyeti’nde ABD Havalimanını korumakla bizim ne işimiz olabileceğini sorgulayan yok. Bunu gündeme getirenler akıl almaz suçlamalarla karşı karşıya kalmakta.

Yaptıkları yanlışlarla yüzleşemeden sorunun çözümü konusunda tek adım atılamaz. Çirkinlikleri açıklayanları, siyasal partileri eleştiri, suçlama yağmuruna tutarak bu kokuşmuşluğun altından kalma olanağı bulunamaz.

Bazı lekeler silinmez

Kumaşların, giysilerin, kimi gereçlerin yüzeylerine yapışan bazı lekeler olur. Bu lekeler neyle yıkarsanız yıkayın, nasıl temizlemeye çalışırsanız çalışın silinmezler. Sedat Peker’in ortaya saçtığı gerçeklerin lekeleri de hiç silinemeyeceğe benzemekte. Ne kadar yalanlarlarsa yalanlansınlar, yönetimden, yargıdan ne kararlar alınırsa alınsın bu toprakların insanının en azından belli bir kesiminin belleğinden, yüreğinden hiç silinmeyecek nitelikte olaylar. Toplumun bir kesiminin bu rezillikleri hiç içine sindirememesi, başka bir kesiminin bunlardan yararlanmaya çalışması sonucu değiştirmez. Bu olaylarla yüzleşmek ileri, özverili bir adım olur. Yine de toplumsal belleğin bir yerlerinde varlığını sürdürür.