Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Alibey ve Lalepaşa Mahallelerinin etrafının bariyerlerle çevrilmesi ve kolluk kuvvetlerinin bölgeye sevk edilmesi üzerine sivil toplum kuruluşları ve siyasetçiler bölgede incelemelerde bulundu.

İncelemenin ardından açıklama yapan HDP Milletvekili Yiğitalp, “Sur halkının meşru taleplerine hiçbir şekilde karşılık alamıyoruz. Biz de platform olarak bu meşru taleplerin mücadelesini yürütüyoruz. Bütün Amed halkına çağrımızdır, herkesi ses çıkarmaya çağırıyoruz” dedi.

Sur’un Yıkılmasına Hayır Platformu üyeleri ve HDP milletvekilleri İmam Taşçıer, Sibel Yiğitalp ve Ziya Pir; yıkıma ve Sur halkına yaşatılanlara tepki gösterdi. Heyet adına Sur’un Yıkılmasına Hayır Platformu’ndan Büşra Cizrelioğlu Sadak ve HDP Milletvekili Sibel Yiğitalp söz aldı.

Cizrelioğlu’nun açıklamaları şu şekilde:

Sur’da evler kentsel dönüşüm adı altında yıkılmaya çalışılıyor. Mayıs ayından bu yana halk elektriği suyu kesilerek, kanalizasyonlar tıkanarak halk evlerinden edilmeye çalışılıyor. Baskı ve zor aygıtları kullanılıyor.

Bugün sabah saatlerinden itibaren de mahallelerin etrafı bariyerlerle çevrildi. Fiiliyatta bir sokağa çıkma yasağı ile karşı karşıyayız. Mahalleli evini, yaşam alanını terk etmek istemiyor.  Bilimsel yaklaşımdan yoksun olarak, insanlar evlerindeyken iş makineleriyle yıkım yapmaya çalışıyorlar.

Sur halkının meşru taleplerine hiçbir şekilde karşılık alamıyoruz. Biz de platform olarak bu meşru taleplerin mücadelesini yürütüyoruz. Bütün Amed halkına çağrımızdır, herkesi ses çıkarmaya çağırıyoruz.

Bir yandan savaş yaşandı, 6 mahallede yasaklar devam ediyor. İnsanların eşyaları iş makineleriyle sokağa atıldı. Burası da diğer mahalleler gibi olmasın. Bu yüzden kentin bütün duyarlı kesimine çağrımız. Alipaşa ve Lalebey halkına ses olalım. İnsanların kendi evlerinin yeniden inşa edilmesinin koşullarının sağlanmasını istiyoruz.

Sibel Yiğitalp’ın açıklaması şu şekilde:

Devlet eliyle, zorun gücüyle yıkımlar devam ediyor. Burada yaşayan insanlar evlerine giremezken müteahhitler girebiliyor. Binlerce yıl boyunca yıkılmayan yapılar ağır iş makineleriyle bir anda yıkılıyor. Burayı ticari merkez haline getirme politikası güdülüyor.

Bu insanların yaşamlarını, geçmişlerini, geleceklerini yok etmenin hukuki, vicdani, ahlaki boyutu yok.

Ailelerin eşyaları atılıyor ve “ne haliniz varsa görün” deniliyor. Bu insanlar nerede, nasıl yaşayacaklar?  Devlet olmak demek bu mudur? Kamu güvenliği adı altında yıkıyorsunuz, buradaki halk kamu değil mi? Buradaki sermaye grupları için midir bunca yıkım? Boğaz tokluğu ile çalışan insanların güvenliğini yok ediyorsunuz. 

Buradaki polis onlara güvenlik sağlamakla yükümlü. Bu neyin nefreti? 2 yıldır İçişleri Bakanı “operasyonlar bitti, yasak kalktı” dedi. Hala 6 mahallede yasak devam ediyor, şimdi buradaki mahallelere de yasak geldi. Neden, çünkü ranta dönüştürmek için.

Bu çocuklar bunları gördü, evlerinin nasıl yıkıldığını gördü. Bu çocuklar nasıl güvenecek?

Burada yaşayan sivil halka bunları yapamazsınız. Burası onların atadan deden kalma yeri. Hiç kimsenin buna hakkı yok. Onların güvenliğini sağlamanız gerekir.

Platform olarak ve vekiller olarak diyoruz ki bu yıkım yasal bir yıkım değil. Binlerce yıllık medeniyetin de yıkımıdır. Hem tarihe hem insanların emeğine hem de insanların geleceğine sahip çıkalım. Palmira’ya gösterdiğiniz tepkiyi Sur için de gösterin. Konya’da SİT alanı olan camiye bir çivi çakmayanlar buranın da SİT alanı olduğunu unutmasınlar.