Erdoğan bir yandaş medya canlı yayınında 75 milyar dolara mal olması beklenen Kanal İstanbul projesinin sadece yapım aşamasının en az 6-7 yıl süreceğini belirtirken, kanalı aynen böyle tanımlıyordu; “İhale aşamasına gelindi, 42 kilometre uzunluğundaki proje 6-7 yıla tamamlandığında Panama ve Süveyş kanallarını sollayacak... Dünyada büyük sükse yapacak, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni devre dışı bırakarak elimizi rahatlatacak, Karadeniz’e geçiş trafiğinin kontrolünde Türkiye’yi tek söz sahibi haline getirecek”…Hâlbuki konunun uzmanları jeolojik, çevresel, güvenlik, nüfus ve savunma yönlerinden ciddi eleştiriler yöneltiyorlar. Oysa karar zaten verilmiş. Boğazlardan 2018 yılında yaklaşık toplam 85.102 gemi ve 1,3 milyar ton yük geçti. Şu an İstanbul Boğazından her gün geçen 160 geminin tamamı Kanal İstanbul’a yönlendirilecek olsa bile, maliyetinin 50 yılda çıkarılacağı hesaplanıyor. Yani ancak yarısı yönlendirilirse, yatırım geri dönüşü 100 yılı bulacak. Kaldı ki 3. Köprü ve benzeri projelerdeki performansları gayet iyi biliyoruz.

Öte yandan, Cumhurbaşkanı Erdoğan yine canlı yayında ABD’nin Türkiye’ye karşı atmaya hazırlandığı adımlara karşı gerekirse İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılması tehdidinde de bulundu. İncirlik üssü, Adana ili yakınlarında, Türkiye’nin ABD ve NATO kullanımına açtığı stratejik hava üssü konumundayken, Kürecik ise ABD-NATO Füze kalkanı projesinin, dünyada ikisi ABD toprakları, biri İngiltere ve diğeri de Japonya’da olmak üzere beş örneği bulunan erken uyarı radarını barındırıyor. Rus yapımı S-400 füzesi alan Türkiye’yi senatolarından geçirilen yaptırımlarla cezalandırmak isteyen ABD’ye bu tür bir ders verebileceğini açıklıyor Erdoğan. Yakın tarihimize bakacak olursak, 1974 Kıbrıs Harekâtı ve afyon ekim yasağı nedeniyle 1975’te ABD Kongresi Türkiye’ye silah ambargosu ilan ettiği tarihte, İncirlik üssü, muhalefetin Amerikancı olarak eleştirdiği Süleyman Demirel tarafından kapatılmış ve üç yıl kapalı tutulmuştu. Bu ihtimale karşın Amerikan ordusu bakımından İncirlik üssünün işlev ve stratejik öneminin son zamanlarda azaltıldığı biliniyor.

Optimar’ın yaptığı en son araştırmaya göre, anket katılımcılarının %35’i Ak Parti’ye, %18,8’i CHP’ye, %10,3'ü HDP'ye, %8,4’ü MHP’ye, %7,2’si İyi Parti’ye %0,9’u Saadet Partisi’ne, %0,5 Gelecek Partisi’ne ve %0,5’i de Ali Babacan’ın kuracağı partiye oy vereceğini bildirdi. Görüldüğü üzere, yeni kurulan partiler koptukları partiden şu an ancak %1 yontabiliyorlar. Günümüz dünyasında iktidara herkes gelebilir, yeter ki oyunu kuralına göre oynasınlar. ABD başkanı eski bir Reality Show programcısı. Rusya’yı yıllardır başarıyla yöneten ve ülkesini büyüten Putin KGB eski başkanı. İtalya’da iktidarı bile paylaşabilecek öneme ve hacme kısa bir süre içerisinde ulaşmayı başaran partinin kurucusu (Beppe Grillo) eskiden komedyenlik ve palyaçoluk yapıyordu. Ukrayna seçimlerini de ülkenin en bilindik, komik ve ünlü televizyon figürlerinden biri olan Volodomir Zelenskiy kazanarak cumhurbaşkanı seçildi. Bu mesela bizde Beyazıt Öztürk’ün Cumhurbaşkanı seçilmesine tekabül ediyor. Diğer yandan, İngiltere’de sağ yükseliyor, İngiltere’yi 2020 Ocak ayında anlaşmasız olarak AB’den çıkaracağını taahhüt eden Boris Johnson ezici bir oyla seçimi kazanırken, rakibi istifa etmek durumunda kaldı. ABD’nin Trump’ı, Rusya’nın Putin’i, Macaristan'ın Orban'ı, Polonya'nın Kaczynski'si, Fransa'nın Marine Le Pen'i, Almanya'nın Almanya için Alternatif partisi, Avusturya'nın Özgürlük Partisi ve Türkiye’nin Ak partisi ile aynı kıvama gelindi.

İç siyasette de ilginç yakınlaşmalar yaşanıyor. Geçen hafta HDP eş başkanlarının, MHP lideri Devlet Bahçeli ile sıcak karşılaşması kendi tabanlarında oldukça yadırgandı ve tepkiyle karşılandı. Ayrıca CHP vekili Aykut Erdoğdu, İnsani Yardım Vakfı’nı (İHH) ziyaret etti ve bunu Twitter hesabından duyurdu. Bu durumu da CHP tabanı yadırgadı. Sebebi gayet açık ve net, İHH Suriye’ye ‘insani yardım’ malzemesi götüren derneklerin bayrak tutanıydı. Yine önceki gün, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun da içinde bulunduğu muhafazakâr kesimle kapalı bir toplantıda buluştu. Buna da en sert ve can yakıcı eleştiriyi CHP Parti Meclisi Üyesi (PM) ve Hukukçu İlhan Cihaner yaptı: “Hüseyin Avni Mutlu, kumpas davaları, Hrant Dink cinayeti ve Gezi/Haziran Direnişi zamanında İstanbul Valisidir. Berkin Elvan’ın katlinin ve yüzlerce yaralanmanın idari sorumlusudur. Ayrıca Fethullahçı yapılanmaya, ‘Bilerek, isteyerek yardımcı olmak’ suçundan mahkûm olmuş birisidir.”

Simit Sarayı Turquality teşviklerinden en çok yararlanan firmalardan biri. Fifth Avenue, Piccadilly Circus gibi dünyanın en işlek ve pahalı caddelerinde şubeler açmıştı. 500 milyon dolar borcu varken, battı. Daha doğrusu tam batmışken, en çok zarar yazan kamu bankamız olan, bu yıl gayet yüksek faiz oranlarıyla 22 ayrı ülkede yerleşik 44 bankadan toplam 1 milyar 440 milyar dolar sendikasyon kredisi alan Ziraat Bankası tarafından çoğunluk hisseleri alınarak kurtarıldı. Türkiye’de günde 12 şirket konkordato ilan ederken, Ziraat Bankası tuttu simitçinin elinden, kurtardı. Katar ordusuna peşkeş çekilen yerli ve milli tank palet fabrikamız için alınan paranın tam 10 katı sayıldı beyefendinin eline. Tabii ki sahibi Kartal İmam Hatip Lisesi mezunu ve Tayyip Erdoğan, Binali Yıldırım gibi büyüklerimizin oldukça yakını olan seçkin bir iş insanı. Simit Sarayının sahibi Abdullah Kavukçu’dan bahsediyoruz. Kendisi iki sene kadar önce 12,5 milyon dolarlık jet almış, simit satarak özel jet satın alınabileceğini kanıtlamıştı. Hepimizin gözünün önünde yaşanan üçkâğıtlar, devlet tarafından millet adına savrulan milyar dolarlar. Simit de olsa, saray sonuçta, itibardan tasarruf olmaz, olmamalı. Lüzumsuz adamların, aylak adamların ve ıssız adamların ülkesi Türkiye.

Sadi Şirazi ne güzel söylemiş; Halkın bahçesinden padişah bir elma yerse, adamları ağacı kökünden sökerler...