Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği / Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (CİSST/TCPS), 24-25 Kasım 2018 günlerinde, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti yerleşkesinde “Hapsetmenin Alternatifleri” başlıklı bir konferans düzenledi.

Bu etkinlikte konuyla ilgilenen kişiler, kurumlar, yurt içinden, yurtdışından gelen bilim insanları, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, Adalet Bakanlığı görevlileri, tutuklama yerine getirilecek seçeneklerin neler olacağını tartıştılar.

Çok yararlı bir konferans oldu. Konu değişik yönleriyle masaya yatırıldı. Sorunları tartışarak çözmeye çalışmanın en güzel yöntem olduğuna örneklik eden bir etkinlik yapıldı.

Bu tür etkinliklerin sorunların aşılmasına büyük katkılar sağladıkları açık.

Tutukluluk çözüm getirmemekte

Suç işleyenlerin, işledikleri suçun karşılığında bir yaptırıma uğratılmaları, özgürlüklerinin kısıtlanarak gezme özgürlüklerinin ellerinden alınması, tüm dünyada yaygın olarak uygulanmakta.

Suç işlediği savıyla tutuklananalar, ceza uygulama sisteminin önemli bir sorunu. Yargılanmadan, savunması alınmadan, kaçma, kanıtları ortadan kaldırma durumu olmayan insanların tutuklanarak özgürlüklerinin kısıtlanmaları, onarılması güç sorunlar doğurmakta. Yönetimlere gelenlerin karşıtlarını susturma, onlardan öç alma uygulaması durumuna gelmekte. Türkiye bu alanda Dünya ülkelerinin ön sıralarında yerini almakta.

Tutuklayarak uslandırma

Ülkemizde yargılama sistemi, suçları, suçluları azaltmak, topluma kazandırmak için değil, suçlulara bedel ödetmek, acı çektirmek mantığıyla çalışmakta.

Türkiye’de 2005-2015 yılları arasında tutuklu sayısı 55.000’den 176.000’ne çıktı. 2018 yılı son çeyreğinde bu sayı 260.000’i aşmış durumda. Ülkemiz Avrupa Konseyi üyeleri arasında, tutukevleri nüfusu en çok artan ülke konumunda.

Daha çok insanı özgürlüğünden yoksun bırakmanın, tutuklamanın, yıllarca tutukevlerinde tutmanın ne bu insanlara ne de topluma bir yarar sağlamadığı görülmekte.

Sorunun suçluları daha çok özgürlüklerinden kısıtlamakla değil, suçlu üreten toplumsal, ekonomik, siyasal koşulları düzeltmekle çözümlenebileceğini anlamamız gerekmekte.

Suçlu üreten sistem

Konferansta, Türkiye’deki yasal sistemin, suç ve suçlu algısının evrensel hukuk kurallarıyla çeliştiği ortaya konuldu. Evrensel hukukun gelişip uygulandığı birçok ülkede suç olmayan eylemlerin, bu topraklarda suç sayılması, yönetim sistemini, suç üreten bir sistem durumuna getirdiği vurgulandı.

Bir sistem suç işlemeye uygunsa, suçlu üretmeyi özendirmekteyse, bu sistemde suç işleyenlerin tutukevlerine tıkılması bir işe yaramaz. Türkiye’nin bu gerçekle yüzleşmesi gerekmekte.

Baskı kurarak sorun çözülememekte

İnsanlar baskılarla değil, insan haklarına yaraşır sevgi ortamlarında iyi yurttaş olabilirler. Bu topraklarda her zaman bunun tersinin yapıldığı görülmekte.

Devletler egemenlik kurdukları sınırlar içinde yaşayan yurttaşlarına baskı kurarak, onları istenilen sınırların içinde yaşamaları için değişik yaptırımlar uygularlar. Yasalara uymayan insanlara uygulanan özgürlüğü kısıtlayıcı yaptırımlar, bunun en yaygın olanıdır.

Kurulu sistemin sınırları içinde yaşamak zorunda bırakılan insanların, bu sınırlar içinde tutulmaları eğitim ya da askerlik gibi baskılayıcı uygulamalarla olmuyorsa, bireylere belli yaptırımlar uygulanması tüm ulus devletlerin en önemli çabalarından biri olmakta. Tüm Dünya’da bu baskıcı uygulamaların sorun çözmekten çok yeni sorunlar ürettiği görülmekte.

Toplumsal sistem içinde herkesin istediği biçimde yaşamaya çalışması düşünülemez. Birlikte yaşamak için ilişkilerin kurallara bağlanması kaçınılmaz. Buna uymayanlara belli yaptırımlar uygulanması zorunlu. Bu yaptırımlar yasalarla belirlenmek durumunda.

Bir birey ulusal, evrensel hukuk kurallarına uyum sağlayarak yaşamak zorunda. Uyum sağlamayanların, özgürlüklerinin sınırlamasıyla karşılaşmaktalar.

Tutukevleri, tutuklanan insanları almayınca, yeni tutukevleri yaptırma yolu düşünülmekte. Tutuklu sayısını azaltma yerine tutukevleri sayısını artırmaya gitmenin, tutuklulara da topluma da bir yararını olmadığı ortada.

Suçlunun insan hakları

Ne suç işlemiş olursa olsun, değişik nedenlerle suçlu duruma gelenlerin de birer insan olduğunu unutmamak gerekmekte. Tutuklu insanın da hakları var. Bir insanın tutuklanmasının, tutukluğu süresince kendisine uygulanacak işlemlerin evrensel ölçütleri var. Bu ölçütler, uluslararası kurallara bağlanmış. Bu ölçütlerin dışına çıkılmaması gerekmekte.

Suç işleyenlerin, işleme eğiliminde olanların toplumun başka bireylerine zarar vermemeleri için tutukevlerinde tutulması gerekebilir. Bu süreçte, bunların da birer insan olduğu, insan haklarından yararlanmalarına saygılı olunması bir insanlık görevi.