Bizden farklı diller konuşan komşularımız oldu. Okulumuzdaki sıra arkadaşımız, sakızlarını arakladığımız bakkal amcamız...

Dillerinden ilk öğrendiklerimiz "naçizane" küfürleriydi hep. Aslında bizi hiç acıtmayan küfürleri ve argoları. Gücenmezdik onlara. Öğrendiklerimizi heyecanla tekrarlardık sonra.

Ama neden be kardeşim? Şimdi güceniyorum işte. Neden sizin dilinizde ilk öğrendiğim "barış" değildi, neden "yaşam" değildi?

Sonra büyüdük ve birileri "barış" demeye başladı. Diğerleri bunu bastırırken, onlar daha yüksek sesle "barış"ı ve yok sayılan "yaşam"ı haykırdı.

Şu "kuyruklu" Kürtlere bakın hele!

Farsından, Türküne, Arabına; ulaşabildikleri herkese kendi dillerinde "barış" (aşitî) demeyi, "jin, jiyan, azadî" (kadın, yaşam, özgürlük) demeyi öğrettiler; sisteme karşı "serhildan" (başkaldırı) dedirttiler, sloganları "biratî" (kardeşlik) ile süslediler.

Şunlara bakın hele!

Bilmesek, "demokrasi" sözcüğü Kürtçedir sanacağız.

Şunlara bakın hele.

Sanırsın dünya tarihinde ilk onlar direndiler...