Beşiktaş’ın bu sezon hiçbir maçı için sakin ya da rahat geçti diyemeyeceğiz sanırım. Her maçın bir hikayesi mutlaka mevcut, her maç biraz yürek ağzında, biraz bıçak sırtında. “Siyah-beyazlı ekip ligin başından bu yana tam 7 kırmızı kart görmüş, bu istatistik tek başına bu bıçak sırtını anlatıyor aslında”.

Maç öncesi ve maç sırasında oluşan farklı hikayelerin  oluşturduğu stres takımın hem karakteri oldu hem de bugün lider olmasında itici bir güç olarak şekillendi. Siyah-beyazlılar ligin başında “iyi oynadığında dahi” oyunun kendi dinamikleriyle gelişen bu stresle baş etmekte güçlük çekerken şimdilerde oluşan bu stresle başa çıkacak güveni kazandı.  Artık şunu biliyoruz; Beşiktaş kötü oynadığında bir refleks koyabiliyor, baskı kurabiliyor ve öne geçebiliyor ya da kötü oynarsa bile takım bir şekilde golü atma becerisini gösterebiliyor ve skoru savunabiliyor. Bu özgüveni var ancak Konyaspor maçında  tökezlemesine ramak kalmıştı, zira kötü oynayan belki ilk defa Beşiktaş’tı bu sefer.

Bilic de Yorgun

Konya maçıyla birlikte yoğun maç trafiğinde uzun zaman sonra ilk defa bocaladı siyah-beyazlı ekip. Kazandı ama kötü oynadı. Bu sefer yalnız takım yorgun değildi. Bilic de yoğun maç temposunda sendelemişti sanki. Zira hafta içi oynanan Adana Demirspor maçına as oyuncularıyla çıkmayı tercih etmiş, en iyi idman maçtır düsturuyla hareket edip son iki maçını farklı skorlarla kaybetmiş istim üzerindeki Konya’nın, yüksek maç temposundan bıkmış siyah-beyazlı takım üzerindeki kuracağı baskıyı hesaplayamamıştı . Oysa bir sonraki derbi ve üç İstanbul takımının puan puana götürdüğü lig fikstüründe ilk yarıyı lider bitirmek adına telafisi olmayan son üç haftadaydık. Nitekim as oyuncularla çıkmak Adana Demirspor maçında galibiyeti getirmedi siyah beyazlılara aksine fazladan bir maç yorgunluğu ve bıkkınlığı getirecekti.

Konya Nefes Aldırmadı

Konya’da maç hem tribünleriyle hem de sahasıyla çok güzel bir ambiansta başladı. Beşiktaş’ın Anadolu’daki taraftarı İstanbul dışında oyananacak hiçbir maçta takımı yalnız bırakmayacak, bu artık belli oldu.  Konya son iki maçını 5-0 kaybetmişti ancak bu onların kötü takım olduğu anlamına gelmiyordu. Nitekim son iki mağlubiyetin hırsıyla birlikte ön alanda müthiş bir presle başladılar. Ön alanda oluşan pres Beşiktaş’ın yumuşak karnı, aynı acizliği Fenerbahçe maçında da yaşamıştı siyah beyazlı ekip.

Konya ilk yarı boyunca baskısını sürdürdü, ön alanda yaptığı presin yanında kanatlarını da çıkarmadı. Futbol tabiriyle adeta ‘nefes aldırmadı’ siyah beyazlılara.

Futbolun Tanrıları Bu Sefer Beşiktaş Dedi

Ama futbolun ilahları bu sefer Beşiktaş’ın yanındaydı.  Faul olmayan bir pozisyonda Beşiktaş lehine çalınan düdük Tolga’nın uzun topunda Gökhan Töre’nin ayağında buluşacak ve Gökhan Töre’nin kendine özgü agresif futbol tarzıyla golü bulacaktı. Bu golde Konyaspor oyuncularının çalınan faule şaşkınılığı ve oyuna konsantrelerinin kaybolması da etkendi, zira topyekün hakemin üzerine koşacaklardı.

Şöyle bir not düşmek gerekir; evet ülke futbolu daha çok oynatmama üzerine kurulu, dolayısıyla sert bir oyun mevcut, akışkan bir oyun mevcut değil ve topun oyunda kalma süresi oldukça düşük. Ancak Konya-Beşiktaş maçında gördüğümüz üzere hakemler de çaldıkları düdüklerle bu oyunun yavaşlamasında etkenler.

Gol siyah-beyazlı ekipten yana oyunun ritminden bir şey kaybettirmedi.  Baskıyı uygulayan yine Konyaspor oldu Beşiktaş buna uzun toplarla karşılık vermek istesede becerikli olamadılar. Demba Ba ve Sosa’nın sevdiği tolar değil bunlar.

İkinci yarı bir şeyler değişecek mi diyerek beklerken Konyaspor kaldığı yerden oyuna devam etti. Ancak ellerinde tutamadıkları Gekas’ı çok aradılar , ihityaçları olan tek şey bir golcüydü Pazar akşamı.

Belki biraz şans yanlarında olsaydı ibre kendilerine dönecekti ancak o dakikalarda da sahneye Sosa’nın şutu çıkacaktı. Arjantinli kötü oynayanlar listesindeydi ne var ki kilit oyuncu olma özelliğini bir kez daha hatırlattı bizlere ve gölünü attı.

Bu Beşiktaş’ın Pazar akşamı Konya kalesine gönderdiği ikinci şuttu ve ikinci gölüydü.

Konya oyundaki baskısını devam ettirdi ve 84. dakikada penaltıyla farkı bire indirmeyi başardı. Penaltının yanında, Atiba’nın kırmızı kartı ise bonus olacaktı. Muhtemelen maçı izleyen hiç kimse Atiba’nın bunu neden yaptığını anlamayacaktı. Sadece bir sonraki Galatasaray derbisini düşünecek ve o maçta Atiba’nın olmayacağı aklımıza yerleşecekti.

Beşiktaş’ın Tek İhtiyacı Biraz Nefeslenmek

Beşiktaş ilk defa belki bu kadar kötü oynayarak kazandı. Bir futbol klişesiyle toparlayayım, kötü oynarken de bazen kazanabilmek gerekir. Dün akşam Beşiktaş ligin başından bu yana bu hakkını ilk defa kulandı.

Ligin ilk yarısının bitimine iki hafta kala önümüzdeki hafta oynanacak Galatasaray derbisi, galibiyet halinde bu sezon yaşanılan tüm dezavantajlara karşın edinilen liderliğin ve yorgunluğun taçlandırılacağı maç olacak.

Hafta içi oynanacak olan Adana Demirspor maçının ertelenmesini iyi değerlendirmeli Beşiktaş.

Biraz nefeslenmeye ihtiyaçları var zira...