Şovmenlikten ülke yönetiminin başına geçiş yapan Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy'in geçen sene komedyenlik yaptığı zamanlarda Türkiye'de düzenlenen bir şovda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı 'bıyıklı hamamböceği' olarak nitelediği ortaya çıkmıştı. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan Ukrayna'da tören kıtasını (Ukraynaca) "Ukrayna'ya zafer" cümlesi ile selamladı. Bu selamlama şekli Rusya'da gündem oldu. Kırım açıklamaları ve askeri yakınlaşma, Türkiye’nin Ukrayna’ya 200 milyon dolarlık askeri yardımda bulunacak olması ve Ukrayna ordusunu Türk yapımı İHA ve SİHA’lar ile teçhiz ediyor oluşu doğal olarak Rusya’nın dikkatini çekti. Oysa Rusya ile halen çok sayıda organik ilişkimiz mevcut bulunmakta. S-400’ler, Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk Akımı doğalgaz hattı bunlardan sadece bazıları. Bir küs bir barışık seyreden Erdoğan-Putin ilişkilerinde gerginlik sinyalleri giderek artmaya başladı. Maalesef dün İdlib’de yapılan saldırıda Milli Savunma Bakanlığı 3’ü’i sivil 5’i asker toplam 8 personelin şehit düştüğünü duyurdu. 7 asker de yaralı. Yaralı askerlerin Hatay’daki hastanelerde tedavisi sürüyor. Rusya Türkiye’nin desteklediği ÖSO güçlerini terörist unsur olarak değerlendiriyor. İngiliz The Guardian gazetesi de Suriye Milli Ordusu’nun (eski ÖSO) yaklaşık 2 bin askerinin, Libya'da savaşmak üzere Türkiye üzerinden bu ülkeye gitmekte olduğunu yazdı.

Yapılan en son güncel kamuoyu araştırmasına göre, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini başarısız bulanlar %56,7, başarılı bulanlar %35,7 düzeyinde. Hükümetin dış politikasına desteğin de son derece düşük olduğu görülüyor; insanların %58,7’si Libya’ya asker göndermeye karşıyken yalnızca %27,4’ü destek veriyor. İnsanlar en önemli sorun olarak, ilk üç sırada; ekonomi/hayat pahalılığı/yoksulluk (%40,3), işsizlik (%14,3) ve Suriyeli göçmenlere (%10,3) işaret ediyorlar. Bunun doğal yansıması olarak hükümetin en başarısız bulunduğu üç konu; ekonomi (%81,8), tarım ve hayvancılık (%77,1) ve istihdam (%70,6) olarak belirleniyor. Barış Manço’nun meşhur şarkısında olduğu gibi, domates (%35,81), biber (%20,54), patlıcan (%81,46) fiyatları aldı yürüdü. Daha çok Ak Parti tabanını rahatsız edecek bir biçimde, “Hacca gidiş ücreti” de %14,39 artışla listeye girmiş durumda.

Binali Yıldırım 25 Temmuz 2016 tarihinde “Sistem değişikliği, anayasa değişikliği, toplumun %100’ü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım, onların kabul edebileceği bir metin olması lazım…” demişti. Fakat Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen bu ucube ve belirsiz yönetim sistemi üstelik %52 gibi hukuken meşru ama sosyolojik ve siyasi olarak yetersiz bir oy ile kabul edildi. Erdoğan: ''Katilleri af yetkisi bizim değildir. Biz böyle bir şeye karışmayız'' demişti fakat Sivas'ta masumları yaktığı kanıtlanan kişilerden biri hakkında af yetkisini kullandı. Madımak katliamı zanlılarından Ahmet Turan Kılıç belirli çevrelerce Sivas'ta mutlulukla karşılandı. "Bizim Sivas" gazetesi "Ahmet Dede Hoş geldin" diye manşet attı.

20 binden fazla vatandaşımızın hayatını kaybettiği 1999 İzmit depreminde 70 milyar liraya yakın vergi toplandı. Deprem vergileri uygulaması da hesapta 2000 sonunda bitecekti. Ne var ki, yüksek kamu borcu bir yılda eriyecek gibi değildi. IMF'nin o dönemki Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli, Başbakan Ecevit'e bu verginin bir yıl daha sürmesi gerektiği mesajını iletti. Sonrasında o “bir yıllar” bir daha hiç bitmedi. Zamanın Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, “Toplanan vergilerin sağlık, eğitim, duble yollar gibi 74 milyonun ihtiyacını karşılamak için kullanıldı” açıklamasını. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise, deprem vergileriyle ilgili "Harcanması gereken yere harcadık. Bundan sonra da bu tür şeylerin hesabını vermeye zamanımız yok" dedi. Öte yandan, yine Binali Yıldırım ise akıllara zarar bir demeç verdi; “İstanbul Havalimanı'ndan gelen kira parasıyla Kanal İstanbul'u yaparız”. Bu sırada, bu aralar daha çok İslami vakıfların vergi kaçırma veya vergiden kaçınma işleriyle iştigal eden Kızılay'da Genel Müdür 31 bin 500 lira, Genel Müdür Yardımcısı 24 bin 297 lira, Kan Hizmetleri Genel Müdürü 26 bin 500 lira, Teftiş Kurulu Başkanı 24 bin 397 lira, Hukuk Müşaviri 24 bin 397 lira maaş alıyor. Halen ülkede aylık asgari ücret 2324 lira.

Bu ülkede 2019 yılında 900’e yakın şirket konkordato ilan etti! Bize “cebimizden 5 kuruş çıkmıyor” denildiği halde, Yavuz Sultan Selim Köprüsü için 2019 yılı ilk altı ayına 1 milyar 450 milyon lira ödedik. İkinci altı ayı için de 1 milyar 600 milyon lira ödenecek! Toplamda 3 milyar 50 milyon lira eder. Elbet bu para beyefendilerin servetlerinden değil, devletin hazinesinden, yani bizim vergilerimizden ödenecek. Kanal İstanbul güzergâhında yer alan Boyalık köyünde Berat Albayrak’ın 2012 yılında 13 dönüm ve babasının ise 2003 yılında 3 dönüm arazi aldıkları ortaya çıktı, kendileri bunu kabul ettiler ve “yabancı alacağına biz aldık, fena mı oldu?” sözleriyle pekiştirdiler. Gerçekten de bahsettikleri yabancılar, yani aslında varlıklı Arap kardeşlerimiz, aynı noktalarda ve aynı bölgede yüzlerce dönüm arazi kapmış ve kapatmışlardı. Kanal İstanbul namlı çılgın proje 27 Nisan 2011'de açıklanmıştı. Birilerinin hemen haberi olmuş ve bu pek mühim malumatı fırsata çevirmekte pek gecikmemişler. Zaman içerisinde ilgili güzergâh üzerindeki m2 fiyatları 10-15 liradan 250-300 liraya ulaşmış. İşte bu vatandaşın parası bu şekilde hiç ediliyor. 1966'da kişi başı milli gelir Mısır'da 164 dolar ve Güney Kore'de 130 dolardı. 50 sene sonra ise Mısır'da 2.500 dolar ve Güney Kore'de 30.000 dolar (Bizde şu an 9 bin dolarlarda). Çağ atlamak böyle bir şey... Türkiye’de emekli olduğu halde çalışmaya devam edenlerin sayısı son 5 senede %40 arttı. 12 milyon emeklinin yaklaşık yarısı kayıt dışı çalışmayı sürdürüyorlar. “Halka sabır ve itidal telkin edip, ‘bin yıllık devlete’ güvenmeleri gerektiğini söylemek, zalim iktidara yardım etmektir” diyor Stefan Zweig. Ziya Paşa’nın ifadesiyle “teseyyüb – tembellik” yöneticilerin bünyelerini sarmış ve içlerini boşaltmış.

Bir yandan da Çin’in Wuhan eyaletinden yayılan virüs salgını ile uğraşıyoruz. Corona virüsünün ölme/öldürme oranı %2, oysa bu oran bu virüsün diğer türleri olan Sars’ta %9 ve Mers’te %35 idi. 1918-20 yılları arasında 50 milyondan fazla insanı öldüren İspanyol gribi ile karıştıranlar olduğu gibi, bu salgının belirli ilaç lobileri tarafından tam bir para kazanma makinesi ve/veya Çin devletini zayıflatma stratejisinin gereği olarak ortaya çıkarıldığını da savunanlar var. Çin ile görünürde ticaret savaşlarını sonlandıran ve 2020 seçimlerine yönelik bir başka hamle planlayan Trump, Netanyahu’yu yanına alıp Barış Planını (Vision for Place) açıkladı. Bu plan, Filistin devletinin tamamen tarihe gömülmesi ve Kudüs’ün İsrail devletinin başkenti olarak ilanını ön plana çıkarıyor. Her zaman olduğu gibi, İslam ülkelerinden endişeli cılız birkaç ses dışında herhangi bir itiraz yükselmedi. 1969 yılında İsrailli bir fanatiğin Mescid-i Aksa’yı kundaklamaya kalkışması üzerine, o zamanki Suudi Arabistan Kralı Faysal, 25 İslam ülkesini harekete geçirerek olayı kınamış, ancak kınamayla sonuç alınamayınca, konuya duyarsız kalan Batı ülkelerine petrol ambargosu uygulamaya başlamıştı. Bunun üzerine Batılı ülkeler petrol kıtlığından dolayı kış ortasında kendi evlerinde soğukta kaldılar. Ve geçen yarım asırda çok şey değişti.

Thomas Bernhardt’in söylediği gibi; “Ölümü düşünecek olursak, her şey gülünç”. Hak vermemek elde değil...