HDP bildirgesinde diğer partilerde rastlanmayan bir “spor ruhu” kendini hissettiriyor. Bildirgede bir başka önemli vurgu: “Futbolun bütün diğer spor dallarını marjinalleştiren baskınlığının azaltılması”… Evet, gerçekten “sporcu” bir spor bildirgesi bu!

Tanıl Bora / yuzdeon.org

Şu “Spora politika karıştırmayın” lâfı, ne büyük palavradır! Devletin, iktidarların asla uymadığı bir nasihat... Hayatın her alanı gibi spora da politika karışmıştır oysa, sporun da politikası vardır. Tribünlerde açılan-açtırılan bayraklar, atılan-attırılan sloganlar, ille açıkça politik mesajlar vermediğinde de bir ucundan politiktir. Her şeyden önce, milliyetçi sloganların politika-üstü ve “tabii” sayılması, politiktir. Bütün futbol takımları sahaya “polis haftasını kutlayan” bezlerle çıktığında mesela, bu politiktir. Spor politikası, adı üstünde, zaten politiktir: Sporu nasıl örgütlüyorsunuz, ne kadar kaynak ayırıyor, kaynakları nasıl dağıtıyorsunuz, nasıl bir spor anlayışını teşvik ediyorsunuz? Sporu hayatta nereye koyuyorsunuz? Politiktir.

GEZİ İSYANINDAN BERİ

Son zamanlarda, en geç Gezi isyanından beri, başka sporlarda pek değil ama futbol ortamında aşikâr bir politizasyon var. Hem mevcut iktidara, hem de bununla beraber futbol ortamındaki polisiye baskılara ve futbolun gitgide daha fazla piyasalaşmasına tepki gösteren muhalif bir politizasyon… Son 1 Mayıs’ta, polisin gaza boğmadığı yerlerde, rengârenk taraftar gruplarını görmüşsünüzdür.

Velhasıl, sporun pekâlâ politik bir mesele olduğunun, -belki 70’lerden sonra-, ilk defa bu kadar yaygın kabul gördüğü bir iklimdeyiz sanki. Peki, seçime giderken siyasî partiler nasıl görüyorlar bu vaziyeti? Nasıl bir spor politikası öneriyorlar?

BİLDİRGELERDE SPORUN PAYI

Spor, parti programlarında ve seçim bildirgelerinde asla medyada kapladığı kadar yer kaplamaz! Buna alışığız. Nitekim AKP’nin seçim bildirgesi metninin hacminde sporun payı yüzde 1,4, MHP’de bu oran yüzde 1,6. CHP ve HDP, yüzde 2’ye çıkmış. HDP’de önemli bir yenilik dikkat çekiyor. Öncülü olan partiler, sporla ilgili çook genel ve makro politik hükümlerle yetinirlerdi. Örneğin BDP’nin 2014 yerel seçim beyannamesinde “Sporu egemenlerin tekelinden ve siyasetin aracı olmaktan çıkarıp, geniş halk yığınlarının uğraşı haline getirilmesi için çalışmalar yürütmek” gibi ‘iyi, güzel, doğru’ ama pek genel ve soyut bir ahkâk koymuştu ortaya. (Hakkını yemeyelim, bir de “kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel sporların açığa çıkarılmasından” söz edilmişti.) Oysa HDP’nin bildirgesinin spor bölümü ince ayrıntılar içeriyor.

CHP VE HDP: GÜLE GÜLE PASSOLİG

Bu sezon taraftarların ve futbolseverlerin baş derdi olan Passolig’e dönük tepkilerin CHP ve HDP’de karşılığını bulduğunu görmek güzel. Hem bu uygulamaya dönük bilinçli protesto, hem bu bilet bürokrasinin caydırıcılığı neticesinde, seyirci sayısının yaklaşık üçte iki oranında düştüğü biliniyor. CHP ve HDP, açık ve net, Passolig’i kaldıracaklarını söylüyorlar.

AKP'NİN RAKAMLAR KORTEJİ

AKP’nin bildirgesinin spor bölümünde ‘pes’ dedirten cümle, şudur: “2004 yılında yaptığımız düzenlemelerle spor federasyonlarını siyasi tartışma alanından çıkardık ve bunlara bağımsızlık verdik.” Eskiden ne kadar farklı olduğunun dozajı tartışılabilir fakat spor yönetimlerinin özerkliğinden söz etmek mümkün değil bugün. Onun dışında AKP bildirgesinde spor bahsi, bir rakamlar kortejidir. ‘Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır’ havasında bir yatırımlar resmigeçidi: “2002 yılında 278 bin olan lisanslı sporcu sayısını 2015 yılında 5,6 milyona ulaştırdık. 2002’de 6.035 olan spor kulübü sayısını 13.280'e ulaştırdık… Spor yatırımlarına aktarılan kaynağı 63 milyon TL'den 967 milyon TL'ye yükselttik… 2002-2015 döneminde 1 adet olan atletizm pisti sayısını 36'ya; 46 yüzme havuzunu 134'e; 277 olan stadyum sayısını 602'ye; 372 olan spor salonunu 1.087'ye; 578 olan futbol sahasını 1.146'ya; 264 olan çok amaçlı spor tesisi sayısını 469'a çıkardık...” Maşallah.

SKOR TAPINMASI

Nüfusunun gençliğiyle ve zenginleşmesiyle övünen bir memlekette, yapılması gerekenin asgarisi değil mi bu? Bu icraat, “Geliştireceğimiz spor altyapısı ve spor yapma kültürü ile uluslararası etkinliklerde daha başarılı sonuçlara imza atılmasını hedeflemekteyiz” ülküsüne bağlanıyor. Bu rakam yarışının aksettirdiği felsefe, skor tapıncıdır. “Spor kültürü” gerçi şöyle bir zikredilip geçiliyor ama esas emel belli ki başarılar ve madalyalar.

MEHTER MARŞI GÜMBÜRTÜSÜ

MHP’nin seçim bildirgesinin spor bölümünden, bekleneceği gibi, mehter marşı gümbürtüsü yayılıyor. Spor politikasının “millîliği” vurgulanıyor. Yağlı güreş ve ciritin uluslararası hale getirileceği vaat ediliyor. Zaten olimpiyatların yerini de “Türk dünyası dostluk ve kardeşlik oyunları” alacak gibi görünüyor.

CHP VE HDP ÖZERKLEŞTİRME PEŞİNDE

CHP ve HDP, spor yönetimlerini sahiden özerkleştirme ve spor insanlarına dayandırma hedefinde birleşiyorlar. HDP, “sermaye kontrolündeki oligarşik mekanizmalar ve medya ile olan çıkar ilişkilerini ortadan kaldırmak” diyerek, daha somut bir hedef gösteriyor. CHP ile HDP, sporu yaygınlaştırma ve fırsat eşitliğini gözetme vurgusunda da birleşiyorlar. CHP’nin kadın-erkek fırsat eşitliği dediği yerde, HDP “Sporda cinsiyetçiliğe son vermekten” söz ederek daha radikal bir tutum alıyor. Sporun, cinsiyetçiliğin yanı sıra militarizm ve milliyetçiliğin “av sahası” olmaktan çıkartılacağını da söylüyor HDP.

CHP, Passolig’in yanı sıra “Sporda şiddet yasasının bireysel hak ve özgürlükleri hiçe sayan güvenlikçi ve yasakçı anlayışına son vereceğiz” çıkışını yapıyor. “Yabancı sporculara bağımlı spor politikasını değiştirip, kendi öz değerlerimize yönelme” fikrinin, partinin ulusalcı kanadının dilinde bürünebileceği ‘anlamları’ işitmek istemem.

HDP'NİN SPOR RUHU

HDP’nin bildirgesinin spor bölümündeki temel fark, “spor kültürüne” özel olarak ve önemle eğilmesi. Sporun “insanın insan olarak kendi olanaklarını geliştirme, kendini aşmaya çalışma, rakibe ve onun emeğine saygı duyma, adil koşullarda mücadele etme, kazanmaktan çok yarışın ve etkinliğin parçası olmayı önemseme gibi değerleri”nden söz ediyor, bildirge. Bu tarifte, diğer partilerde rastlanmayan bir “spor ruhu” kendini hissettiriyor. Buna koşut olarak spora ayrılan kaynakların, “performans-başarı ölçütünden bağımsız olarak” kullandırılacağının altı çiziliyor. HDP bildirgesinde bir başka önemli vurgu: “Futbolun bütün diğer spor dallarını marjinalleştiren baskınlığının azaltılması”… Evet, gerçekten “sporcu” bir spor bildirgesi bu!

Bu yazı yuzdeon.org'dan alınmıştır. Gitmek için tıklayınız.