Arat Saadetyan / vivaspor.net

Özgürlük ve Dayanışma Partisi Genel Başkanı Alper Taş ile partinin İstanbul il Merkezi’nin Beyoğlu Talimhane’deki binasında buluştuğumuzda kendisini yüzü fena halde asık gazete okur buldum. Adliye’de ölümle sonuçlanan operasyondan, Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan eylemlerden, siyaset ortamının seçim öncesi geldiği noktadan canı oldukça sıkkın görünüyordu. Yüzünden düşen bin parça dense yeriydi. Ne yazık ki kendisiyle bu futbol sohbetini böylesi bir haleti ruhiye içinde yaptım. Röportaj sırasında iç çekerek söylediği “futbola devam etmemekten pişmanım” itirafı belki de bu siyasi hava içinde daha da anlam kazanıyordu. Çünkü bu ülke Ahmet Hamdi Tanpınar’ın söylediği gibi evlatlarına kendisinden başka birşeyle ilgilenme imkanını vermiyordu. Bir an bile, küçük bir futbol sohbetine fasıla aralamak bile işte böyle zorlaşabiliyordu. Yine de konu futbol olunca kara bulutlar bir süreliğine dağıldı. İlk gençlik yıllarındaki kramponlarla uyunan geceler, üniversitede devrimci çalışmanın yorgunluğu ile yapılan maçlar hatırlandı, mücadeleli maçlardan kalan izlere bakıldı, hatta röportajın sonunda siyasetçilerden bir futbol takımı bile kuruldu.

Alper Taş Kimdir: Alper Taş 1967 yıllı Subaşı Pazar, Rize doğumludur. Rize, Pazarlı olan Taş, Lise ikinci sınıfa kadar kadar Pazar İmam Hatip Lisesi’nde okudu. Taş, üniversiteye kadar olan öğrenimini Pazar’da tamamladı. Şimdiki adı İletişim Fakültesi olan İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Gençlik yıllarında devrimci gençlik mücadelesinin örgütleyicileri arasında yer aldı. ÖDP‘nin kuruluşunda bulundu. Partide Beykoz ilçe yöneticiliği, İstanbul İl Örgütü yöneticiliği, İstanbul İl Başkanlığı, Parti Meclisi üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. 2009 yılında yapılan 6. Olağan Büyük Kongre’de Genel Başkanlığa seçildi.

Futbolla ilişkiniz nasıl başladı? Profesyonel bir futbolculuk hayatına kadar uzandığını biliyoruz.

Tabi kendimi bildim bileli futbol ilgimi çeken bir spordu. Rize Pazar ilçesinde aktif, dolu dolu, heyecanlı bir futbol yaşamım oldu. Pazarspor’da oynadım üniversiteyi kazanana kadar. Pazar Lisesi’nde takımda oynadım. Rize şampiyonu olmuştu Rize Pazar Lisesi. Ordu’da elemelere katıldım. Rize’de yıldız karmasında oynadım. Giresun’da bölge maçlarına katıldım ama esas olarak Pazarspor’da stoper olarak 4 numarada epey bir görev yaptım.

Nasıl girdiniz takıma?

Pazarspor amatör bir kulüptü şimdi ben diyorum ya kendimi bildim bileli bir gençlik evresinde futbola meraklıydım çocukluğumdan beri futbola ilgim vardı Kendimi Pazarspor’da buldum zaten önce yedek başladım sonra takıma yerleştik.

Nasıl bir futbol, taraftar, maç atmosferi vardı?

Şimdiki gibi yoğun maç trafiği yoktu. Amatör ligdeydik amatör ruh vardı. Pazar küçük yer olduğu için futbol dediğinde başka bir hava olurdu maçı sabırsızlıkla beklerdik. Böyle haftada bir maç olmazdı. Yirmi günde bir olurdu kramponlarla yatardık. Maçı büyük sabırsızlıkla beklerdim. Pazarspor’da taraftarlar da beklerdi. Pazarspor profesyonel olmasına rağmen amatör olduğu zaman daha fazla seyirci gelirdi. O zaman maç insanların tek eğlencesiydi. Takımın maçları yerellikten kaynaklı daha çok ilgi çekerdi. Şimdi yerellik de zayıfladı.

Pazarspor’dan sonra, Rize’den İstanbul’a gelince?

İstanbul’da üniversiteyi kazanınca devam etmek istedim. Aynalıkavak’ta Okmeydanı Fethiyespor vardı. “Seni oraya götürelim” dedi akrabam. Okmeydanı Fethiye 1. Amatör kümede şampiyon oldu. Ondan sonra öğrenci hareketi ile ilgiliydim. Siyasi faaliyetler içerisine girdik yoğun olarak. İkisi birarada yürümedi. Bir müddet sonra hoca beni takımdan kesti ondan sonra ben de gitmedim.

FUTBOLU BIRAKTIĞIM İÇİN PİŞMANIM

Politik görüşleriniz ve çalışmalarınız nedeniyle mi sizi takımdan kesti hocanız?

 Artık herhalde formsuzduk. Kadırga Öğrenci Yurdu’nda kalıyordum. Daha sonra kulüp bir oda verdi. Bazı ihtiyaçlarımın karşılanmasında kolaylıklar sağladı ama öğrenci olup iyi beslenmen gerekiyordu. Kadırga Öğrenci Yurdu’nda da iyi beslenip futbol oynamak biraz zor oluyordu. O yüzden sürdüremedim. Zeytinburnu spordan transfer teklifi geldiği söylendi. Ben o zaman bir öğrenci hareketinden dolayı içerideydim. Sonuç itibari ile muhtemelen emniyetten de bilgiler gelmeye başlamıştır “böyle bir topçunuz var” diye. Bir noktadan sonra bırakmak gerekiyordu onları zorda bırakmamak için. Bir konuşma geçmedi aramızda. Bir maçta hoca takıma koymadı ben de gitmedim. Sonra onlar da sormadı “niye idmanlara gelmedin” diye. Bazen konuşmadan biter ya. Kulüp benim artık aktif devrimcilik yaptığımı hissettikten sonra onların bana ilgisi düşmeye başladı. Benim de işi sürdürme zeminim kalmadığı için yürütemedim ama pişmanım. Futbolu seviyordum. Futbol oynamayı çok seviyordum. İdman topçusu değildim. İdman topçusu vardır bir de maç topçusu vardır. Ben idmanda çok kendimi vermezdim. Formda olmazdım ama maçta çok iyiydim dikkatliydim konsantrasyonum iyiydi. Fena bir stoper değildim (gülüyor)

PAZARSPOR MAVİ BEYAZ RENKLERİYLE KALBİMİZE TAHT KURMUŞTUR

Okmeydanıspor’daki arkadaşlarınızla Pazarspor’daki arkadaşlarınızla görüşüyor musunuz?

Pazarspor’u ben zaten takip ediyorum. Okmeydanı Fethiye için aynı şeyi söyleyemem. Pazarspor doğduğum yer olduğu için maçlarına da gidiyorum denk getirdiğimde Körfez’de maçı vardı geçen gün. Gittim izledim. Pazarspor’da top oynadığım arkadaşlarımla görüşüyorum. Pazarspor’un ikinci başkanı benim o dönem futbol oynadığım arkadaşım. Pazarspor üçüncü lig kırmızı grupta başarılı olması için gönlümüzü veriyoruz. Mavi beyaz renkleriyle kalbimize taht kurmuştur.

Pazarspor’dan sizin için çok değerli bir anı var mı?

Hakan ile top oynamıştım. Hakan vardı Fenerbahçe’de. Hasan Vezir vardı. Hasan Vezir ile oynamıştım Hopa Stadyumunda özel bir maçta. O Rize’deydi. Şu elimdeki farkı görüyorsunuz değil mi düştüm hava topunda. Bu elimdeki çıkıntı orada. Hasan Vezir ile çıktığım hava topunda yere düştüm ve bu el böyle kaldı. En büyük izlerden biri budur. Vücudumda futbolculuktan kalan iz budur.

Ruhen kalan iz?

Hakan vardı. Küçük Hakan. Rize amatördeydi. Onunla maç yapmıştık. Ondan gözümü korkutmaşlardı onu durdurmak zordur diye. Çok iyi oynayıp onu durdurduğumu düşünüyorum. O maç çok canlı olarak hatıramdadır. Korkumla mücadelem.

Siz kendinizi nasıl stoper olarak buldunuz?

Orada oynamaya başladık halı saha maçında ben defansta oynamayı sevmem. Boy pos fizikten dolayı stoper olduk. Stoper havadan yerden keser savunmanın önünde sürekli santraforu kovalarsın, santrafor golü attı mı hapı yuttun yani işin gücün santraforun polisi olmak.

KAPİTALİZME KARŞI SAVUNMA DEĞİL, HÜCÜM FUTBOLUNA GEÇMEMİZ LAZIM

Şimdi oradan bir alışkanlık mı oldu siyasette de sürekli santrafora gol atmasın diye abluka uygulamak?

Bir türlü saldırıya geçemedik, savunmadık, bir türlü hücuma çıkamadık, çıkmamız lazım. Çünkü kapitalizm her şeyi tahrip ediyor artık kapitalizme karşı savunma değil hücum futboluna geçmemiz lazım (gülüyor)

Futbolda sahada olmak, soyunma odasına yenilgi ile girmek, bunların adabı var psikolojisi var, futbol hayatınız siyasete girdiğinizde size bir fayda sağladı mı?

Dayanışma, kolektivizm, paylaşma, sabır bunlar önemli. Futbol bunları gerektirir. Takım ruhu siyasette de takım ruhunu geliştirmek lazım. Sevinçte ve kederde ortaklık. Takımda da siyasette de aynı şeyler geçerlidir. Soyunma odasına girmek, formaları giymek, ısınmaya çıkmak onların hepsinin ayrı bir hali var, kazandığında sevinci yaşamak, kaybettiğinde hüznü yaşamak. İnsan var içinde ve insana dair her şey, bütün karmaşıklık yaşanıyor. Ruhen güçlü olmalı, sadece bedenen değil, kafaca da güçlü olmayı gerektiren bir olay.

Politikacıdan futbolcu futbolcudan politikacı olmaz mı neden ikisi arasında hep sert bir duvar var?

Politik fikir olarak politik futbolcular vardır, olmuştur ama futbol hayatı politik kişilikli futbolcuları barındırmıyor. En büyük örneği Metin Kut’tur. O sporcu sendikası kurmaya çalıştı. Yeteneklerine rağmen barınamadı. Türkiye’deki futbol kulüpleri siyasete göbekten bağlıdır aslında. Her kulübün ülkenin genel siyasi tablosuna bağlı olarak siyasetçilerle bağı vardır ama devrimci bir futbolculuk anlayışı geliştirirseniz kulüplerde yine siyasetin gereği olarak barınamazsınız.

Fenerbahçe oyuncusu Emre gol attıktan sonra rabia işareti yapmıştı. Diyarbakır Amedspor’da oyuncular zafer işareti yapıyor. TFF Emre için değil ama Amedspor futbolcularının bu işaretini ideolojiklik bakımından incelemeye almayı tercih ediyor. Bu tercihler nasıl belirleniyor?

Çitfe standart, Emre popüler futbolcu bir de egemenin siyasetini yapıyor diğeri mazlumun siyasetini yapıyor. Eşit muamele olmuyor. Zafer işareti zaten politik olarak tarif etmemek lazım. Evrensel bir işarettir. Amed’de yaptığı için sorun oluyor. Tüm evrensel manada zafer işareti zafer işaretidir, zaferi kutlamak için bulunan bir işarettir. Futbolcu siyasetin içinde değildir ama futbolu da siyaset arenası haline dönüştürmemek lazım. Futbol futboldur. Ama futbolcunun bir kimliği olur, stadyum dışında düşüncesini ifade eder ama stadyum içinde kalksın “tek yol devrim “desin, olmaz. Onun ince bir ayarı var.

34.DAKİKADA TRİBÜNDE ATILAN SLOGAN SUSSUN DİYE PASOLİG KURULDU

Türkiye solu da futboldan uzak durmadı mı? Küçümsenmedi mi?

Futbol apolitik bir olgu olarak ele alındı. Aslında başlangıcına bakılırsa futbol işçi sınıfı sporudur. Burjuvazi kar durumunu görünce el atmıştır futbola. Futbol ile solun ilişkisinin düzelmesi lazım. Bir yandan da uyuşturucu hizmeti görüyor ama futbol eşittir uyuşturucu değildir. Çarşı’nın taraftar grubu olarak ne kadar politik işlev görebileceği ortaya çıktı. Taraftarlığın kolektif özelliği var, kolektif yerlerden solun uzak durmaması gerekiyor. Kaba saba bir futbolda siyasette eğreti durur. Futbol kişiliktir. Futbolcu kişiliği ile gösterir taraftar da attığı slogan ile tribünde duruşu ile kendi farklılığını ortaya koyar. Gezi ile her 34. Dakikada tribünde atılan slogan sussun diye Pasolig kuruldu.

Gezi’den sonra insanlar alan bulamadıkları için tribünler siyasallaştı. Anonimlik içinden kaybolup gaz yemeden su yemeden kendini ifade edebiliyor.

Belirli yerleri insanlara kapatırsan insanoğlu kendini ifade edecek alanlar bulur. Taraftarlık da öyle bir noktaya geldi. Tribün de denetim altına alınmaya başlandı.

Şiddeti önleme ile pasolig meşrulaştırıyor

Şiddet stadyumdan çok dışarıda oluyor. Kavga dövüş dışarıda olur. Pasolig bir tür denetim. Taraftarları denetim altına alma. Başka bir şey değil bir de oradan bir sermaye grubuna para aktarma. Bazı kendine yakın bankaları aktif kılma hesabı.

TRİBÜNDE KARŞINDAKİ İNSANA KÜFRETMEK OYUNU DA İNSANI DA ÇİRKİNLEŞTİRİYOR

Deşarj mı oluyor?

Futbolun bir deşarj alanı olmadığını söyleyemeyiz. Deşarj olmak için illa ki küfretmen gerekmiyor. Protesto et, yuh çek. İlle küfür edeceksin diye anlayış olmaz. O çirkinleştiriyor. Karşındaki insana küfretmek çirkinleştiriyor. Seyirci küfreder, başkanlar küfreder, futbolcular küfreder. Orada top oynayanlar insan, taraftardan hakeme küfür, futbolcuya küfür… Küfür bir kültür haline gelmiş.

Siz nasıl tezahüratlar yaparsınız?

Çok tezahürat yapmam, alkışlarım ben. Mitinglerde çok slogan atarım, coşkuluyum (gülüyor) ama maçlarda alkışlarım sadece.

Siz Fenerbahçelisiniz.

Fenerbahçeli çocukluğumdan beri Fenerbahçeli’yim ama fanatik değilim. Light Fenerbahçeliyim. Sonuçta futbol kazanırsın kaybedersin. Fenarbehçelilik çocukluk aşkı olur ya insanın, gönlünü kaptırdın mı devam eder. Ben Selçuk Yula döneminde çok takip ederdim. Kontra atakta Selçuk gol atardı. Çok süratliydi. Radyodan çok maçlarını takip ederdim. Radyodan maç dinlemekten çok heyecanlanırdım. Belirli bir yaştan sonra takım değiştiren azdır. Benim de çocukluğumdan geldi.

FUTBOL PİYASANIN, SİYASETİN, TİCARETİN BİR PARÇASI OLMUŞTUR. PİYASA DÜZENİ ZATEN ŞİKELİDİR

Aziz Yıldırım ve 3 Temmuz için ne düşünüyorsunuz?

Ben Fenerbahçe şunu yapmıştır bunu yapmıştır diyemem genel anlamda futbol kirlenmiştir zaten. Bu Fenerbahçe’ye özgü değil. Kirlilik tüm takımlara sirayet etmiştir. Futbol piyasanın, siyasetin, ticaretin bir parçası olmuştur. Piyasa düzeni zaten şikelidir, yolunu bul düzenidir. Altta kalanın canı çıksın düzenidir. Bir futbol kültürü ve ahlakı olmalı. Bu kadar metalaşmasının önüne geçmek lazım. Bir taraftar duyarlılığın geliştirilmesi gerekiyor ama Fenerbahçe üzerine oynanan mesele basitçe bir şike meselesi olmadığı kulübü ele geçirme operasyonu olduğu ortaya çıktı. Fenerbahçe köklü bir takım fakat Fenerbahçe’nin Türkiye standartlarında şampiyon olması yetmiyor hala Avrupa takımı olamadı. Fenerbahçe kendi ekseni etrafında dönüyor bir türlü bir sıçrama yaşayamıyor. Taraftarı çok, teknik altyapısı, stadyumu iyi ama aynı eksende devam ediyor. Başarı grafiğinde bir sıçrama yok.

Bilic ben Beşiktaş’tan sosyalist bir takım yaratmak istiyorum dedi bu ortamda mümkün mü?

Sosyalist bir takım derken ruh olarak dayanışmacı, herkesin birbirinin yardımına koştuğu, birbirine çelme atmadığı kolektif bir takım ruhu demiştir. Nasıl piyasa düzeni içinde sosyalist bir takım kuracak. Böyle bir şey yapamaz, takım anlayışı olarak. İsmail Karaali diye bir hocamız vardı, futbolcular öyledir, konuşamazlar, yaşamları şatafatlıdır ama hayatları sınırlıdır. İnsani tepkileri olur, herkes hemen hücum eder. Acımasızdır. Futbolcu öyle bir yere konulmuş ki insanların zihninde sanki hayata dair şeylerden muafmış, bu ülkede yaşamıyorlarmış gibi. Arda konuşmuştu, analar ağlamasın diye, barışa dayalı bir dil futbolcunun dili olmalıdır, savaşa dayalı değil.

ERDOĞAN’IN SANTRAFOR OLDUĞU YERDE BEN STOPER OLMAM. HÜCÜMDA OLURUM

Siz kendi partiniz dışındaki siyasetçilerden bir futbol takımı kursanız, Türkiye karması kimin yeri neresi olur?

Siyasetçilerden sahaya koyacak 11 çıkar mı bilmiyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nu alsak nereye koyacağız. Hücumda ben oynamak isterim, kaleye Kemal Bey’i koyalım. Ortasahaya Selahattin Demirtaş’ı kolalım. Sırrı Süreyya Önder joker olur, her tarafa gitsin. Rıdvan Turan’dan iyi back olur savunmaya. Hasip Kaplan antrenör olabilir. Kenardan idare edebilir takımı. Futbol dünyası erkek olduğu için böyle söyledim. Karşımızda Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu’ndan bir takım olduktan sonra iyi de paslaşırız. Benim topçuluk hayatım Erdoğan’dan daha başarılıdır, mütevazı değilim bu konuda. Onun santrafor olduğu yerde de ben stoper olmam. Hücumda olurum.

Kaynak:

http://www.vivaspor.net/2015/04/05/alper-tas-kapitalizme-karsi-savunma-degil-hucum-futboluna-gecmemiz-lazim/