Mevsim çağırmasını bilir misiniz? Ben bilmem. Hatta, mevsimler hangi aydan hangi aya kadar diye bir soru ile gelirseniz buna da her zaman karmaşık bir cevabım olur. Mevsimler için cevaplarım edindiğim bilgilerden değil, vücut devinimlerimden gelir. Yani ben demeden, cümlesini kurmadan bir de bakarım ki, aha da gelmiş yeni mevsim. Bu yaz benim de başka bir yaz oldu. En iyi alternatifim şehirlere çok karışmadan, çok yol yapmadan yaşadığım yerde, köyümde kalmak oldu. Sonra bir de baktım ki; bütün kuzey bizim buralara akmış. Yani herkesin aklında geçeni ben de gerçekleştirmiş oldum.

Bizim burada turistleri sevmezler. İlk zamanlar anlamak zor geldi. Ne demek; “tourists go to your country”* diye düşündüm elbette. Malum Covid 19 ile yeni bir tarih yazıyoruz. Her ülke/bölgede ekonomik kriz var, bu ekonomik krizde çıkmak için bütün bölgeler turistlerin gelmesi için çırpınıp dururken bizim bölgede duvarlara neredeyse “ez turista”** yazacaklardı. Bunu yazın başında Joseph ile çok tartıştım. ‘Neden turistlere karşınız? Turist demek ekonomik iyileşme demek, turist demek sizin ülkenizin daha çok tanınması demek’ diye. Ancak her zaman aldığım cevap: “turiste a la merde” oldu.

Özellikle de Joseph’in bu yaz dağda kalmasına da sevindim, zira ciddi ciddi turistlere karşı çeşitli eylemler yapmayı düşünmeye başlamıştı. Bana söylediği özcesi; “turistler geldikleri yerde yerler, içerler, kirletirler, şehre/köye ve kasabaya ş.lar ve giderler”. Ben hiç böyle düşünmemiştim. Neyse bizler köyümüzde/kasabamızda bisiklet yolu mesafesinde yolculuklar ile yaza girerken, hiç olmadığı kadar başka başka araç plakaları ile insanlar bizim bölgeye dolmaya başladılar. Dağlardaki yürüyüşlerimize hiç olmadığı kadar “yabancı/turist” insanlar eşlik etmeye başladı.

Benim bu bölgede sevdiğim en güzel etkinliklerden bir tanesi dağlarda yapılan yürüyüşlerdir. Hani diyebilirsiniz, “zaten dağların arasında, nehirlerin kıyısında yaşıyorsunuz, ne demeye o kadar dağ yürüyüşleri yapıyorsunuz?” diye. Işte öyle olmuyor, burada dediğim gibi en güzel ve de tek ayin adeta arkadaşların, sevdiklerin, dostların, ailen, köpeklerin ile yaptığın dağ başlarındaki yürüyüşlerdir. Zaman zaman 1800 metrelerdeki patikalarda kalabalık, çocuklu, köpekli aileleri görmek beni hep keyiflendirdi. Tabi ben Joseph gibi “hey bunlar acaba nereden gelmişler” yapmadım. Dağlardaki patikalar hepimiz için yeterliydi.

Köyde olmak elbette bağ, bahçe, bostan ile iç içe olmaktır. Benim de ilk tek başıma idare etmeye çalıştığım bir bahçem/bostanım oldu. Bakmak hiç de kolay olmadı, kimi kayıplar ile sezonu tamamlamak üzereyim. Tabi ben köyden çıkamadığım için bu sezon gelebilecek arkadaş, dost ve yoldaşlar için; “hadi daha ne bekliyorsunuz” dedim. Ve bu yaz en güzel yoldaşlığım sanırım 9 yaşındaki Roni Deniz ile oldu. Kendisi sevgili yol arkadaşım annesi Dilek ile Köln’de gelmişlerdi. Iyi zaman geçirdik. Bizim ‘Munzur’da yüzmek, tepelerimizde dolaşmak, köyümüzdeki kedi ve köpekler ile arkadaşlık yapmak sanırım Roni Deniz’i çok mutlu etti. Son misafir ekibim Paris’ten Rana ve Devran oldular. Onlar da Pays Basque’ı sevdiler. Tam onları gönderime hazırlığı içinde iken bir de baktım gökyüzünün mavisi çok güzel duruyor, ağaçların yaprakları daha bir coşku ile kıpırdamaya başladı. Bir an başka bir koku/uyanış tenimden doğru yol almaya başladı…

Evet işte bu sonbahar olmalı…

Doğduğum köyüm aklıma geldi. Özellikle de yeni yetme hallerimde her sonbahar köyümü arkamda bırakmak heyecanlandırırdı beni. Çünkü bende de sonbahar yaz için uzaklardan gelenlerin çekip gitmesi ve senin geride kalma halindi. Geride kalma hallerini hiç sevmedim, sanırım ondan olmalı hep giden ben olmak istedim.

Gene gidecekken içimdeki sese kulak verdim; “kal erjo, bu başka bir mevsim keyfini çıkar”. Evet kimi şeylerin keyfi ancak tek başına çıkarılır. Sonbahar da onlardan biri olsa gerek. Önceki gün bisikletim ile nehirler boyu yol aldım, dün ise dağ tepe, tarla orman saatlerce en güzel maviye bakış atarak yürüdüm. Yürürken çoğalmak ne demek iyi bilirim ben. Hava güneşli ancak sıcak değil, soğuk da değil. Çok çıplak bir hava. Mavinin en güzel halleri bir heyecan yaratıyor, ertelenmiş düşünceler, yazın sıcaklığına gizlenmiş planlar, her şey şimdi daha açık ve net aklımda. Sonra nehrin kenarında bir sigara yakıyorum, dilimde bir dize; Voila la vie!

Payiz tu bixer hati!****

_______________________

* turist ülkene git (ingilizce)

** turiste hayır (baskça)

*** işte hayat (fransızca)

**** sonbahar sen hoş geldin (kürtçe)