Silivri’de taşıt muayene istasyonunda sıradayız.

İsmim anons edildi, arabamı içeri verdim. Bekleme yerine geçtim.

Sıradaki iki kişi de gelip yanıma oturdu.

“İsminiz değişik geldi” dedi biri. Gönülsüzce yanıt verdim.

“Evet öyle” dedim.

“İşittiğim bir isim değil de” dedi.

“Şimdi işittiniz” dedim.

“Ne milletsiniz” dedi. Yanıt vermedim.

“Yani nereden geldiniz, sizin esas memleketiniz neresi?” diye sordu.

“Bir yerden gelmedik Ermeniyim ve Amasyalıyım” dedim.

“Hala var mısınız” dedi.

“Evet varız, bu topraklarda önce bizler vardık. Sizler sonradan geldiniz” dedim.

“Lafa bak lafa” dedi. Yanıt vermedim. Bekleyenlerden biri tepkiyle söze girdi:

“Yaa sana ne el alemin nereli olduğundan, ne millet olduğundan” diye çıkıştı.

“Ben Malatyalıyım. Öldürülen Ermeni gazeteci hemşerimizdi. Asıl sen kimsin? Kafasının içi pislik dolu biri değil misin? Yüzüme iyi bak tanırsın, Tekirdağ yolunda, kavun/karpuz satan Hüsnüyüm. Yanımdaki çocuk Kürtçe konuştu diye, köpekleşip, dalaşmıştın da dersini almıştın; sonra da iftira atıp, PKK’lı diye beni jandarmaya şikâyet etmiştin. Seni çok aradım ama fare gibi deliklere girmiştin. S..tir ol git de tepemi attırma” dedi.

Bir süre sessizlik oldu. Adam tedirgin olmuştu. Arkadaşı söze girdi.

“Benim ismim Kemal, Trakyalıyım, arkadaşım Ahmet Anadolu’dan hepimiz de bu memleketin insanlarıyız” diyerek havayı yumuşatmak istedi, arkadaşını alıp gitti.

Yazları bulunduğum köy, Tekirdağ güzergahında. Malatyalıyı birkaç defa gördüm. Ama Ahmet’i görmedim, nerde ne iş yaptığını da bilmiyordum. Aradan beş, altı ay geçti, geçenlerde köye gidiyordum, markete uğradım.

“Beyefendi merhaba” diyerek biri yanıma yanaştı. Hemen tanıyamadım.

“Ben Kemal, taşıt muayene istasyonunda arkadaşımla tatsız bir konuşma yaşamıştınız” dedi. Hâl hatır sorduktan sonra devam etti.

“Ahmet o gün sizi üzmüştü, sonra kendisi de çok üzüldü. Onu kaybettik, hakkın rahmetine kavuştu, bugün ikindi de kaldıracağız. Sizi görmek, özür dilemek istiyordu ama bir türlü kısmet olmadı” dedi. İçimi buruk bir üzüntü sardı.

“Ben de görmek, konuşmak isterdim, keşke görüşebilseydik, birbirimizi daha iyi anlardık. İnsanları bu hallere getirenlere lanet olsun” dedim. Baş sağlığı diledim, ayrıldık.

Malatyalı kartını vermişti buldum; aradım yol kenarında evi varmış, anlattım.

“Gel cenazesine katılalım” dedim.

“Bana iftira atıp, Jandarmaya şikâyet edenle benim işim olmaz” dedi.

“Bu son görevdir, insani bir görevdir ben katılacağım” dedim ve kapattım.

Biraz sonra aradı:

“Tamam ağbi geleceğim, hangi camide?” dedi.

Cenazeye az bir zaman kala camiye gittim. Avluda kenarda bekliyordum. Malatyalı bakınarak kapıda göründü.

“’Bu son görevdir’ dedin onun için geldim, herkes yaptıklarının hesabını gittiği yerde verir” dedi.

Ailesine başsağlığı diledik. Cenaze namazından sonra camiden çıktık.

“Ağbi seni biraz bekleteceğim, arabadan bir şey alıp geliyorum” dedi Malatyalı.

Caminin kapısında bir, iki gariban çocuk vardı. Onlara da beklemelerini söyledi. Biraz sonra elinde poşetlerle geldi. İçlerinde kavun vardı. Onları çocuklara verdi.

“Dört yıl önceki olayda parasını vermiş ama kavunlarını almadan gitmişti. Garibanlar canı için yesin istedim” dedi ve devam etti.

“Ağbi bizi birbirimize düşman ettiler, ben onu tanımazdım, o beni tanımazdı, sizi tanımazdı. Çocuğum Kürtçe konuşunca, siz Ermeniyim dediğinizde hemen değişti. Nereye varacak bunun sonu? Futbol sahalarında bile aynı şey var. Gelmemi istemen iyi oldu, o benim düşmanım değildi, niye böyle olduk” dedi.

Bir yerde yanlış var, kötülük var, kötü olanlar var. Var evet var ama kötü olan bu insanlar değil.

Kötü olanlar bu insanların birlikte yaşam arzularının yok olmasına neden olanlardır.

Kötü olanlar kin ve nefret söyleminin, ötekileştirmenin sokaklardan, statlara kadar yansımasına neden olanlardır.

Cahit Sıtkı Tarancı’nın istediği memleket hepimizin özlemi olsun:

MEMLEKET İSTERİM

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikâyet ölümden olsun.