Soma Katliamı’nın 7’inci yılında yakınlarını kaybeden aileler adalet talep ediyor.

 “Okuldan çıkmış otobüse binmek için ilerliyordum. Peş peşe ambulansların geçtiğini gördüm. Trafik kazası olduğunu düşünüp ‘Allah yardımcıları olsun’ dedim. Sonra eve gittim kapı çalındı gelen annem ve ablamdı. İkisi de ağlıyorlardı. Ne oldu? diye sordum. Kısa bir sessizliğin ardından ‘madende kaza olmuş’ dedi annem. Ayaklarım titredi. O an durdum ve hiçbir şey düşünemedim.”

Bu sözler Türkiye’nin en büyük iş cinayetlerinden biri olan Soma Katliamı'nda babasını kaybeden Berkan Köse’ye ait. Aradan geçen yıllara rağmen Köse yaşananları tüm detayları ile hatırlıyor. Berkan Köse, Soma Katliamı yaşandığında 14 yaşındaydı, şimdi ise 22 yaşında.

‘BABAMIN ARKADAŞLARI TRAFO PATLADI DEDİ’

“Annem kazayı söylediğinde ilk evin önündeki araba geldi ama daha sonra bir yakınımız gelerek beni aldı ve hastaneye gittik. Hastanenin önü çok kalabalıktı. Babamın beraber çalıştığı insanlar gelmişti. Onlarla ne olduğunu sorduğumda ‘trafo patladı’ dediler. Bu sözlerden kısa bir süre çok sayıda basın mensubu geldi. İşte o anda durumun çok ciddi olduğunu anlamıştım...”

Köse, hastanenin önünde hayatında görmediği kadar çok kolluk kuvveti gördüğünü söylüyor. Bulundukları hastanenin başhekiminin yaptığı “Yaralı ve ölüleri yakın ve çevre illere göndereceğiz” söyleminin ardından amcasının oğlu ile hastane hastane gezmeye başlıyor. İlerleyen saatlerin ardından ablasından gelen telefon ile babasının hangi hastaneye olduğunu öğreniyor.

‘BABAMIN ÖLDÜĞÜNÜ ANLADIM’

“Hemen koşa koşa hastaneye gittim. Hastanenin önünde yine çok sayıda kolluk kuvveti vardı. Sonra bir baktım annem bir taburede ağlayarak oturuyor. Bütün yakınlarımız oraya gelmişti. Hemşirelere sorduğumda henüz babanız gelmedi dedi. Babamı almaya madene babamın amcaları ve bazı yakınlarımız gitmişti. Sonra ağır bir şekilde gelen bir ambulans gördüm. Babamın amcası kendisini ambulanstan aşağı atınca orada babamın öldüğünü anladım. Sonra bana babanı kurtaramadık dediler...”

‘ÖLEN İNSANLARI KAVUNLARIN KOYULDUĞU BUZHANEDE BEKLETTİLER’

Ölüm haberini aldıktan sonra Köse babasını görmek için morga gidiyor. Daha sonra eve gittikten sonra cenazeyi almaya geldiklerini ancak babasının orada olmadığını söyleyen Köse, “Çok fazla insan hayatını kaybettiği için morgda kimseyi bekletemediğini söylediler. Burada bize yakın olan Kırkağaç ilçesi var. Oranın da kavunu meşhur. Orada büyük kavun depoları var. İnsanları oraya sevk ettiklerini söylediler. Orada çok sayıda ölü vardı. Babamın cenazesini almaya geldiğimizi söylediğimizde, babamın ilk hayatını kaybeden kişi olduğunu ve İzmir Adli Tıp Kurumuna gönderildiğini söylediler. Sonra orayı aradık ve bir saat sonra cenazemizi teslim aldık. Babamı aldıktan sonra cem evine götürerek yıkadıktan sonra defnetmek için köye gittik” diyor.

‘CUMHURBAŞKANININ ÖZEL KALEMİNE TEKMELETTİRDİLER’

Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’ın haberine göre Köse, Soma’da yaşanan faciadan kısa bir süre sonra ilçede büyük olaylar yaşandığını söylüyor. Türkiye’nin birçok yerinden insanların Soma’ya aktığını söyleyen Köse, sözlerini şöyle devam ediyor.

“Burada peş peşe eylemler gerçekleşiyordu. Daha sonra siyasi parti temsilcilerinin gelmesinin ardından Erdoğan bir açıklama yaparak, ‘bu işin fıtratında var’ açıklamasını yaptı. Bu sözlerin ardından ortam daha da gerginleşti. Madenciler bu duruma daha da kızdı. Defin işleminin üzerinden bir iki hafta geçmişti ve inanılmaz öfkeliydim. O anlarda herkesin ayağa kalmasını çok isterdim. Ama otoriter bir yönetim olduğu için kolluk kuvvetleri ile insanları bastırdılar. Yolları kapatarak dışardan gelen insanların buraya gelmesini engellediler. En sonunda burada bir insan derdini anlatırken cumhurbaşkanının özel kalemi Soma’nın ortasında bir kişiyi tekmeledi. Böyle acı verici durumlar yaşadık.”

‘ÇİFTÇİLİK BİTİNCE MECBUR MADENE GİTTİ’

Köse ailesi aslında çiftçilik ile uğraşıyor. Aile tütün ekerek geçimini sağlıyor. Ancak ilçede çiftçiliğin bitmesi ile madencilik işine yöneliyor:

"Çocukluğum tarım ile geçti benim. Tütün ekerdik ve tütünden gelen para ile geçinirdik. Babam da kışın boş durmaz günübirlik işlere giderdi. Ama sistem gittikçe körelmeye başladı. Önce çiftçiliği bitirdiler. Çiftçilik bitince bu işten vazgeçmek zorunda kaldık. En son ektiğimiz tütünden para alacağımız yerde 3 bin lira borçlu çıktık. Sonra 'bu iş olmuyor' dedik. Sonra babam madene girdi. 'En azından sigortalı bir işim olur' dedi. Sonra maden işine devam etti. Biz yine bir yandan ek gelir olsun diye hayvancılık ile uğraşıyorduk. Ama devlet sağ olsun onu da bitirdi. En son çare bizim için madendi ve maden işini bırakamazdık.”

‘SON BİR YILDA İŞÇİLERİN ÜZERİNDEKİ BASKIYI ANLATIRDI’

Soma’da insanların mecburen madenciliğe itildiğini anlatıyor Köse. Babasının ölmeden önce sürekli bazı durumlardan şikayetçi olduğunu da anımsatan Köse, "Bu şartlarda yapılacak bir iş değildi. İş sağlığı güvenliği yoktu. Makine üzerine değil insanların fiziki gücü üzerinden yapılan bir işti. Babam hiçbir zaman zorlayarak gitmedi. Çünkü yaptığı işi seviyordu ama her zaman ‘devletin bu işi daha iyi noktaya getirse keşke gibi sözleri olurdu. İşçiydi ve her işçi gibi ülkesini seviyordu” diyor.

Babasının son bir yılda madenciler üzerinde baskının arttığını söylediğini aktaran Köse sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Babam son bir yıl maden ocağının çok sıcak olduğunu söylerdi. İçeride sık sık üstünü değiştirirdi. Sonra bu sıkıntılar vücutta etki göstermeye başlamıştı. Babamı hiçbir zaman biz uyandırmazdık. Her vardiyaya kendi kalkar giderdi ama son dönemde uyku problemleri yaşamaya başladı. İştahsızlık sorunu yaşıyordu. İşe yemek götürmemeye başlamıştı. 'Canım istemiyor' diyordu. Annemin zoruyla yemeği götürürdü. Biz 'bu sıkıntılar yaşanırken devlet bir şey yapmıyor mu' diye sorardık ve babam da ‘devlet hiç bir şey yapmıyor’ diyordu. 'Müfettiş gelip sadece ocağın önüne bakıp rapor yazıp gidiyor' diyordu. 'Her şey zenginler ile bağlantılı' derdi. 'Devlet zengine çalışıyor' derdi. Böyle bir sistem olduğu için de devlet önemsemiyordu. En sonunda da bu patlama gerçekleşti…”

’7 YIL SONRA BİLE MAHKEME SALONLARINI DOLDURUYORUZ’

Köse ailesi Soma Katliamı’ndan bu yana hukuk mücadelesi verdiğini anlatıyor. Mahkeme sürecinde hiçbir zaman umutsuz olmadığını söyleyen Köse, “Bizler mücadele etmesek bir kişi bile yargılanmayacaktı. Yine bizim baskımızla suçluları 4 yıl içerde tutabildik. Ama tabii ki istediğimiz ceza değildi. Verdiğimiz mücadele hâlâ devam ediyor. Bu dosya kapatılacağını düşünenlere inat, 7 yıl olmasına rağmen mahkeme salonlarını dolduruyoruz” diyor.

‘BİR GÜN 'BABA ADALET SAĞLANDI' DİYECEĞİM’

Köse son olarak, babasının ölümüne neden olanların hâlâ cezalandırılmadığını belirterek, “Babamı bile bile öldürdüler. Babamı bile bile öldürdükleri için o toprağın altında ama onu öldürenler elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Bu çok zoruma gidiyor. Eğer hak ettikleri cezayı alıp demir parmaklıklar altına girselerdi belki acımız biraz soğurdu. 'Baba adaleti sağladım' der acımı dindirirdim. Ama şimdi onu da diyemiyoruz. Çünkü ülkede hukuk yok. Biz yine mücadelemize devam ediyoruz hiçbir zaman da umudumu yitirmedim. Nefesim yettiğince bu mücadeleyi devam ettireceğim. Bir gün o mezarın başına gidip baba adalet yerini buldu diyeceğim. O gün de içime bir su serpilmiş olur” diyor.