Soma’da yaşanan acı felaket sonrası en çok yaşadığımız duygu donup kalmak. Bunu en çok da gidip kenti ve yaşananları gören insanlardan dinliyor ve okuyorum. Rakamlara sığmayan acı hikâyeler bunlar. Sokaklara inen bir tepki var. Ancak yetmiyor gene de. İnsanın tükendiği anlar bunlar. ‘Ne yapsam yetmeyecek’, dinmeyecek bu acı diyorsun. Ölmek bu kadar kolay olmamalı diyorsun, bu kadar kolay çekip gitmemeli insanlar… Ama oluyor işte. Ekranları karartmak, gazetelere dokunmamak istiyorsun, kapatsam gözlerimi biter mi? Sadece bir kâbusa iner mi bu yaşananlar diyorsun. Ama olmuyor. Elin t.v. kumandasına gidiyor, elinde buruşmuş gazete sayfaları…

Her şeyin “pirim”e indirgendiği bir hayat içinde yaşama tutunmak isteyen insanların acı hikâyeleri dolaşımda. Kimileri erkenden kayıtsız kalmayı başarırken kimileri de “hesap günü” manşetleri ile adeta suçluyu sakınma telaşında. Bunları izlerken daha bir nefretin çoğalıyor.  Yaşananlar olmak zorunda değildi, ancak çıkıp diyebiliyor; “bu iş kolunda olur böylesi kazalar”. Ne diyeceğine bir kez daha şaşıyorsun. Ama birileri aynı koro hali ile “dik dur eğilme, bu millet seninle”. Bitiyorsun bir kez daha yüzlerce metre yerin altında kalan beden daha soğumadan bu ne telaş! Kaldı mı insanlık!

Eylemler devam ediyor, işgaller! Daha da olmalı elbette. Ancak sokakta bu olma hali rahatlatmamalı hiç birimizi. Bu yaşanandan sonra bir şeyler değişmeli hayatlarımızda. Çok yaşadık, çok tanık olduk, hayat akışına devam etti. Her birimizin hayatının bir yerlerinde bu cümleler akar. Hayat “normal” akışına devam etmemeli. İki günde yaşadığımız acı ve ızdırap çekip gitmemeli. Yitmemeli gözlerimizde elleri kara, yüzleri kara nice nice  insan hikâyeleri. Ya da yaşananlar bir hikâyeye dönmemeli. Hayatın içinde kalmalı bir yerde.

Her yaşadığımız bizimle kaldı. Roboski için bu devlet/AKP iktidarı bir şey yapmadı. Reyhanlı için de bir şey yapmadı. Ama Gezi sürecince “bu hayat, bu sokaklar, bu kentler bizim” dediğimiz için bizden birilerinin parası ile karşılanan gazlar, joplar ile hayatlarımızın üzerinden bir kez daha geçildi. Gencecik hayatlar ile daha çok eksildik. Hala acısı yüreğimizde… Bütün bunlar yaşandıktan sonra hayatlarımızda neler değişti. Buna bir bakmak iyi gelir. Bizler yitirdik, yittik, sistem aynen yaşamaya devam ediyor. Birileri de hala alkış tutmaya devam ediyor. Bu alkışlar hayatlarımıza birer pranga gibi iniyor.

Bu prangadan kurtulmak mümkün aslında, bir adım atmak da. Yoksa ne değişecek bu hayatın içinde: "Soma'yı anladım, içim yanıyor, bir şey yapmalıyım" diyorsan REDDETMEKle basla derim... Asker olmayı REDDET! Yasa tutmak değil, bir şeyler yapmak için adım atmalı. Bir gurup vicdani retçi olarak “militarizm öldürür” diye yıllardır sokaklardan doğru bağırıyoruz. Militarizm sokaklarda, otellerde, iş yerlerinde, okullarda, kışlada ve de madenlerde öldürmeye devam ediyor. Bizler çok eksildik bu ölümler ile, en çok da bu ölümlerden sonra bir şey yapmadığımız/yapamadığımız için. Şimdi başka bir şey yapmalı, slogan, yürümek, eylem, boykot, işgal değil başka bir şey. Daha somut ve daha hayatımızın içinden bir şey!

Doğrudan içinde olduğumuz bir şey, bütün yaşananları her zaman bizlere hatırlatacak bir şey. Bir RED!...Militer sistemi hayatımızda eksiltecek bir şey olmalı. İşte bunun için ‘asker olmayı reddelim’ diyorum. Solcu olmak, sosyalist olmak, muhalif olmak ancak sisteme dair daha çok şeyi geride bırakmakla mümkün olduğunu hep söylerdi birileri bize. Ben bu söylemleri her zaman ciddiye aldım. Dikkat ettim ve ona göre yaşamak istedim. Bunu ben şimdi yanımda, çevremde, hayatımda duran insanlar için de istiyorum. Hatta hiç tanımadığım ama yüreğinin incindiğini bildiğim ‘güzel insanları’m için istiyorum. Yıllardır birlikte sokaklardayız, barikatlardayız, ama evlerimize döndüğümüzde başka başka hayatlardayız. Bu başka hayatları biraz daha küçültelim. Gelin hep birlikte “YETER SENİN ZULMÜNE HAYOR DİYORUM, REDDEDİYORUM, ASKER OLMAYACAĞIM, VİCDANİ RETÇİYİM” diyelim. Gelin hep beraber daha bir çokluk içinde bu “suçu” işleyelim.

Bir kez daha haykıralım; “insan hayatlarını pirime indirgeyen neo-liberal sistemini, her şekilde şiddet sergileyen militarizmini, insanlar ile alay eden vicdanını REDDEDİYORUM!” diyelim…