Bazen doğru yöne gitmek gerektiğinde başa dönmek gerekebilir. Bu, başta yapılmayanlara karşı yeni bir mücadele geliştirme olanağı sunar. Çünkü 'hazineler kaybedildiği yerde aranır', nasıl ki 'insanlık doğduğu yerde' bulunacaksa...

Son bir hafta içerisinde gündemi yerinden oynatacak kaç hadise gerçekleşti?

Silvan'ın hemen ardından Nusaybin'de ilan edilen sokağa çıkma yasağı ve yaşanan ölümler; düşürülen uçak ve Rusya'yla derinleşen kriz; Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması; ve son olarak da Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’ye düzenlenen suikast.

Bir acı henüz taze iken, daha kabuk bile tutmamışken, yeni acılarla sınanıyoruz adeta. Toparlanması zor bir döneme mahkûm edilmek isteniyoruz.

Kendisi gibi düşünmeyen herkesi öldürme, tutuklatma ve 'terörist' ilan etme sarhoşluğuyla halkına saldıran bir iktidarla karşı karşıyayız.

Usulünce 'terörist' ilan ediliyor, ardından da mahkûm edilmek isteniyoruz.

90’ların 'dehşet verici zamanlar' olduğunu bilirdik hep; baskılar, işkenceler, infazlar, faili meçhuller ve yasaklamalar. Yani alınan nefesin dahi yasaklandığı bir dönemdi 90’lar.

Peki ya bugünler? Gelişip büyüdük ve bilime mi uzandık?

Dün; "Tek devlet, tek millet, tek bayrak!" diye bağırıp, oraya buraya savaş açıp ellerindeki iktidarlığı katliamlara gebe kılanlar, bugün katliamları doğuruyorlar. İktidarlarının yalanlarına ve katliamlarına dur diyen kim varsa da ya cezaevine atıyorlar ya da infazlarla öldürüyorlar.

İşte tek kurşunla ensesinden vurularak yere serilen bir hak savunucusu, hakikat savaşçısı Tahir Elçi...

Tahir Elçi, her şeye rağmen direndi. Kimseye mahkûm olmadığını, olunmayacağını her fırsatta dile getirdi. Anlamlı bir yaşamın avukatlığını yaptı. 90’lardan geçerek bugünlere filizlendi.

Kendisini tehdit edenlere, "Sizden korkan sizin gibi alçak olsun!" dedi. Korkmadı.

Tahir Elçi'ye yapılan saldırı, öncelikle -Eren Keskin'in dediği gibi- Kürt halkına yapıldı ve tabii insanlığa. İnsanlık, polislerce delik deşik edilmiş Dört Ayaklı Minare'nin ayaklarında vuruldu. Tek kurşunla.

Peki susmak ya da susmaya devam etmek bu suça ortak olmak değil midir?

Eğer dün Cizre’de, Sur'da, Silvan’da, Nusaybin’de, Ankara’da, Diyarbakır’da mücadelemiz ve inancımızla dur demiş olsaydık, bugün Tahir Elçi katledilebilir miydi? Buna cesaret edebilirler miydi?

Tahir Elçi'nin katledilişine giden yol buralardan geçti.