Star televizyonunda gündüzleri yayınlanan bir program var.

Adı “Gerçeğin Peşinde”. İnci Ertuğrul’un sunduğu programda cinayetler çözülmeye çalışılıyor, kayıplar aranıyor.

Yeni bir konuya başladılar geçen hafta. 4 sene önce öldürülen bir köy muhtarının ailesi cinayetin çözülmesi için programa geldi. Bu adam evli ve çocukları var. Çocuklarından iki tanesi engelli. Programa erkek kardeşleri, kız kardeşi ve karısı gelmişler. Öldürülen adamın erkek kardeşi, evliliği kötü gidiyordu. İki özürlü çocuğu vardı. Kuma getirmek istedi. Yeni bir evi boyatıyordu. Yeni karısını getirmek için. Biz bu yüzden öldürüldüğünü düşünüyoruz dedi. Berdel usulü iki kardeş iki kardeşle evlenmiş. Bu yüzden kız kardeşinin üzerine kuma geleceğini öğrenince ölen adamın abisi -ölen adamın kız kardeşi olan- karısının üzerine kuma getireceğini söylemeye başlamış.

Kuma getirecek olan pusuya düşürülüp feci bir şekilde öldürülmüş.

Şimdi kardeşler birbirine küs.

Bu program için uzun zaman sonra yan yana gelmişler.

Kocası öldürülen kadın o kadar güzel ki. Programda o kadar sakin, hayatını kabullenmiş, o kadar teslimiyet içinde olayları dinliyor ki. İnsan şaşırıyor.

Belki de çok fazla konuşmuşlar bu konuyu. Ya da özelleri hiç yok. Herkes birbirinin hayatına bodozlama dalıyor.

O yüzden sadece bakıyor yanındakilere, itiraz etmek istediğinde. Gözleriyle konuşuyor kadın. Sadece gözleriyle de değil. Birikmiş o kadar enerjisi var ki, kelimelere sığdıramadığı çok duygusu var belli ki. Hepsi enerji olup birikmiş bedeninde.

Kocasının ailesinin tersine, evimize geldiğinde kocam bana iyi davranırdı dedi. Kuma getireceğini biliyordum dedi. Çocuklarına çok düşkündü dedi.

İnci Ertuğrul, böyle evlilik mi olur? Kocanız arkadaşlarında, babasının eski evinde kalıyormuş. Arada sırada eve geliyormuş. Size haber de vermiyormuş dedi.

Evet dedi, kadın haber vermezdi.

Ben hep kadının beden diline, söylediklerine dikkat kesildim.

Duru güzelliğine hayran kaldım.

İnsanın böyle bir hayatı kabul etmesi için hiçbir yerden ışık sızmaması lazım.

Karanlığa alışmak gibi bir şey olmalı.

Kocası öldükten sonra geçimlerini, özürlü çocuklarına devletin verdiği para ve büyük kızlarının çalışarak eve getirdiği maaşla sağlıyorlarmış.

Bütün gün düşündüm.

Kadınları ve erkekleri düşündüm.

İlişkileri, birbirlerine verdikleri hasarları düşündüm.

Bazen erkekler kadınlara zarar veriyor.

Erkek güçlü kadın korumasız gibi görünüyor.

Oysa insan doğduğunda annesinin kucağına verilir ilk. Karnını ilk annesi doyurur.

Sonra insanlar kendilerini hayatın akışına bırakır, ipler toplumun eline geçer.

Zihnin düşünce şeklini toplumun kuralları belirlemeye başlar.

Kukla haline gelir insan.

Görünmez ellerin şekillendirdiği hayatlarda hiç düşünmeden hareket eden, elini kolunu sallayan, tekmeleyen, bıçaklayan, ateş eden erkekse, yaralanan, direnen her şeye rağmen hayatında yol alan kadın olur.

Yani kadın o görünmez ellere rağmen yine de şayet ölmezse direnmenin yolunu bir şekilde buluyor ama erkek öldürüyor, dövüyor, tecavüz ediyor, alay ediyor, üzerine kuma alıyor. İplerin onu çektiği her yere gidiyor.

Bence kadınların gücünü erkekler hayatta sınamasın.

Onlarla yatağa girsinler.

Seni seviyorum demenin bin şeklini öğrensinler.

Bunun için kadınları iyi dinlesinler.

Ne kadar arzuladıklarını söylemeyi bilsinler.

Kadınlarına en güzel küçük ölümleri yaşatsınlar.

Kadın gitmek istediğinde yeni kazandıkları kişiliklerini yanlarına kar sayıp önlerine baksınlar.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.