DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, günlerdir kurtarılması için girişimlerde bulundukları Cizre'deki yaralıların bulunduğu her iki eve de güvenlik güçlerince saldırılar yapıldığını söyledi.

İkinci ev olarak bilinen ve 60'a yakın yaralının bulunduğu eve giden sağlık ekiplerinin onlarca cenaze gördükleri bilgisini paylaşan Yüksek, tüm halkları yaşanan bu katliam karşısında en etkili demokratik tepkilerini göstermeye çağırdı.

Günlerdir Cizre'deki yaralıların kurtarılması amacıyla girişimlerde bulunmak için Mardin'de bulunan DBP ve HDP heyeti, dün akşam devlet güçleri tarafından düzenlenen saldırıda yaralıların infaz edildiği iddiaları üzerine Mardin Büyükşehir Belediyesi'nde basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, Mardin Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Ahmet

Türk, HDP milletvekilleri İbrahim Ayhan, Mithat Sancar, Burcu Çelik Özkan, Dirayet Taşdemir katıldı.

Toplantıda ilk sözü, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek aldı. Günlerdir Cizre'de yaşanan insanlık trajedisine dur demek, vahşetin önüne geçmek için çok yoğun çabalar harcadıklarını belirten Yüksek, bu yönlü olarak ise gerek hükümetle gerekse de uluslararası kuruluşlarla tüm kanalları kullanarak girişimlerde bulunduklarını kaydetti.

'DEVLET ÖLÜME YOL AÇMAK İÇİN ÇALIŞTI'

AKP'nin bir savaş ittifakı kurduğunu söyleyen Yüksek, içinde ordu, Ergenekon ve birçok kesimin bulunduğu bu savaş ittifakının katliam dahil her türlü yönelimi göze aldığını vurguladı.

Bu nedenle kamuoyuna bu yönlü uyarılarda bulunduklarını ifade eden Yüksek, "Cizre'de 15 günü aşkın süre boyunca onlarca yaralı sivil insanın mahsur kaldığını ve bu savaş ittifakının bu yaralıların kurtarılmasını sağlamak için değil, ölümlerine yol açmak için çaba sarf ettiklerini söyledik" dedi.

Dün de bu vahşete son vermek için Cizre'ye girmek istediklerini fakat engellendiklerini hatırlatan Yüksek, dün itibariyle Cudi Mahallesi'nde yaralıların bulunduğu her iki eve de devlet güçlerince operasyon düzenlediğini ve bu bilginin kesin olduğunu söyledi.

'ONLARCA CENAZE VAR'

Bu evlerden ilkinin 7 kişinin yaşamını yitirdiği,  26 yaralının bulunduğu ev olduğunu, diğer evin ise devam eden operasyonlar sırasında 60'a yakın yaralının mahsur kaldığı belirtilen ev olduğuna işaret eden Yüksek, 60'a yakın yaralının bulunduğu eve giden cenaze aracında bulunan sağlıkçıların evde şu an onlarca cenaze olduğu bilgisini kendilerine aktardığını paylaştı.

CENAZELERİN MALATYA’YA NAKLEDİLMESİ BEKLENİYOR

Cenazelerin devlet güçleri tarafından Malatya'ya nakledilmesinin planlandığını öğrendiklerine aktaran Yüksek, "Diğer evlerde ne olduğunu bilemiyoruz. Bu konuda netleşen bir durum yoktur. Mahalleden herhangi bir kişiye ulaşma durumu söz konusu değil. Hastane personelleri dünden bu yana odalara hapsedildiği için onların da bir bilgi paylaşma şansı şu an da yok. Tüm bilgi kaynakları engellenmiş bir durumda. Bu nedenle tamamen karartılmış bir durum var" dedi.

Yüksek, yaşamını yitirenlerin sayısına dair devlet kaynaklarından farklı açıklamalar yapılmasının da psikolojik algı yönetmek amaçlı olduğunu ifade etti. Yüksek, şunları söyledi: "TRT haberi geçmesi sonrası kamuoyunda büyük bir tepki oluşmaya başladı. Bu tepkileri aşağı çekmek ve algı yönetmek için ise ardı sıra yeni bilgiler paylaşılmaya başlandı. Şimdi bu katliam infaz karartılmaya sayılarla bu karartılmaya çalışılıyor. Çıkacak ölü sayısının kaç olduğu işin başka bir boyutudur. Bir katliam ve infaz durumu olmuştur."

‘DEVLET BU İNFAZI GERÇEKLEŞTİRECEĞİM DEDİ’

Yüksek, katliam karşısında tüm kamuoyunu en etkili demokratik tepkilerini geliştirmeye çağırarak, "Bu durum karşısında AKP'nin savaş politikası karşısında tüm demokratik kamuoyunu duyarlılığa davet ediyoruz. En etkili demokratik tepkilerini ortaya koymaya çağırıyoruz. İnsanlığın gözü önünde infaz edildiler. Bazıları dün akşam yapılan operasyon neticesinde bazıları da 15 gün içerisinde tedavi göremedikleri için katledilmişlerdir. Uluslar arası kamuoyunu da hükümetin geliştirdiği bu katliam karşısında tepki vermeye çağırıyorum. Yaşanan bu katliamdan herkesin sorumluluğu olduğunu belirtmek istiyorum. Hükümet, uluslararası kuruluşlara, kamuoyuna özellikle de Kürt halkına şu mesaj verilmiştir: 'Ben herkese ve her şeye rağmen sizi katledeceğim. Hiçbir uluslar arası kurumu siyaseti halkı dikkate almam. Ben bu infazı gerçekleştireceğim mesajını vermek istemiştir" diye konuştu.

‘KATLİAMIN HESABI SORULACAKTIR’

Katliamın hesabının mutlaka sorulacağının söyleyen Yüksek, konuşmasını şu sözlerle noktaladı:

"Bunun hesabının mutlaka sorulması gerekiyor. Meclis eğer hala varsa yurttaşlarının diri diri o bodruma gömen hükümete hesap sormalıdır. Kürt halkının gelinen durum karşısında artık bu katliamları durduracak düzeyde en etkili demokratik tepkisini ortaya koyması lazım. Bütün bunlar henüz yaşayacaklarımızın habercisi olabilir. Hükümet bu infazları gerçekleştirip kamuoyuna kanıksatarak daha büyüklerine hazırlanıyor olabilir. Bütün bunların önüne geçmek için halkımızın en etkili demokratik tepkilerini ortaya koyarak olabilir. Halkımızın dünkü gibi yaklaşmasını hiç kimse bekleyemez. Bizler demokratik eşit birlikte yaşam için bir süreç inşa etmeye çalışırken hükümet bunun tam aksinin gelişmesi için hareket ediyor. Kürt halkı bunu unutmayacak. Cizre katliamı bizim unutacağımız bir katliam olmayacaktır."

'İŞLEYEN DEĞİL, İZLEYEN DE ORTAKTIR'

Toplantıda yer alan HDP Mardin Milletvekili Mithat Sancar ise yaşananın bir insanlık suçu olduğunu ve insanlık suçuna sadece işleyenlerin değil, izleyenlerin de ortak olduğunu iade etti.

Sancar, şu sözleri sarf etti: "Bu katliam tarih önünde gün gelir, hesap vermek durumuyla karşı karşıya bırakır. Daha da önemlisi halkın kolektif bilincinde çok ağır yaralar olarak yer edinir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri Dersim Soykırımı'dır. Bunu yapanlar bunun unutulacağını ummuşlardır, ama bu hafıza hala canlıdır. Roboski'yi yapanlar da üstünün örtüleceğini ve unutmaya terk edileceğini sanmışlardı ama onlar da bunun olmadığını gördü. Katliamcıların bir teki bile insanlığın herhangi iyi bir değeriyle birlikte anılıyor mu? Gün gelecek bunların hesabını vermek zorunda kalacaksınız."