Wikileaks’in 2011’de yayınladığı ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizli yazışmaları dünya çapında tartışma yaratmıştı.

Hürriyet gazetesinin haberine göre belgeler Gülen Cemaati’nin 2003’ten itibaren ABD tarafından yakın plana alındığını ortaya koyuyor.

ABD'YLE YAZIŞMALAR

İlk olarak,  2003 yılında Büyükelçi Robert Pearson, Gülen’e ilişkin ABD’ye bilgi ulaştırmış.

Büyükelçi Pearson, Gülen’i özetle şöyle anlatmış:

“Gülen ve takipçileri, aralarında eski Cumhurbaşkanı Demirel ve önde gelen laik milliyetçi Başbakan Ecevit’in de bulunduğu siyasetçilerle ilişkiler kurup kamu desteği aldı.

“Cemaat’in 35 ülkede üniversitelerden medyaya, iş derneklerinden holdinglere geniş bir bağlantı ağı bulunmakta.

“Cemaat, Türk hükümeti, özellikle Dışişleri ve istihbarat servisi tarafından cesaretlendirilmekte.  Fakat Kemalist devlet, özellikle Türk ordusu 1997 post-modern darbesinde olduğu gibi Gülen’i İslamcı bir tehdit olarak tanımlıyor.

“Gülencilerle yoğun ve devamlı irtibatlarımıza dayanarak şu sonuca ulaştık: Gülen’in yaklaşımı uzun vadeli ve üst düzey yöneticileri militan gibi görünmeme konusunda çok temkinli. Hareket devlete karşı açık ve güncel bir tehlike arz etmiyor.”

AK PARTİ-CEMAAT YAKINLIĞI

Aynı yıl gerçekleşen yazışmalar,  Gülen Cemaati’nin AK Parti iktidarıyla birlikte nasıl rahat hareket edebildiğini gözler önüne seriyor:

“İslamcıların belirttiğine göre Gülen Cemaati ile AK Parti istikrarlı biçimde yakınlaşıyor. Bu beklenmedik işbirliği AK Parti’nin atama gücü ve Gülen’in merkezdeki bağlantıları ve sistem hakkında bilgisi sayesinde Diyanet’ten bürokrasinin diğer alanlarına ortak bir fayda sağlayabilir.

“Gülenciler önceki hükümetlerin aksine Erdoğan, yardımcısı Gül ve AK Parti’nin önde gelenleriyle gayet iyi bir şekilde çalışabildiklerini söylüyor.

“Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın merhum oğlu da Gülen’in müridiydi.

“Kıdemli bir AK Parti milletvekilinin danışmanı bize Ahmet Davutoğlu’nun da Nurcu olduğunu söyledi. Ancak Gülen’in grubunda olup olmadığı net değil.”

"POLİS, YARGI VE SAYIŞTAYA SIZDILAR"

2005 yılında eski Büyükelçi Eric Edelman’ın ABD’ye ilettiği notlarda ise Cemaatin polis teşkilatına, Yargıy ve Sayıştay’a sızdığı anlatılıyor.

Edelman’ın notlarında Cemaat çevresinden insanlara baskı yapıldığı, işadamlarının cemaat okullarına bağış yapmaya zorlandığı şeklinde bilgiler de yer alıyor:

“Batı’da birçok kişi Türkiye’deki ılımlı İslam’ı model olarak görse de gerçek farklı. Bir tarafta dini kontrolü altında tutmaya çalışan devlet, diğer tarafta bağnaz tarikatlar bulunmakta.

“Seçimlerde başarılı olmak isteyen partiler tarikatlara ihtiyaç duyuyor.

“Gülen Cemaati yüzlerce müridini polis teşkilatına, yargıya ve Sayıştay’a sızdırmış durumda. AK Parti içinde de gedikler açmayı başarıyorlar.

“Fakat son dönemde, Erdoğan’ın yönetim tarzından tatmin olmadığı için onunla arasına mesafe koyduğu görüntüsünü veriyor.”

2009 YILI YAZIŞMALARINDA ARTIŞ

2009 yılına gelindiğinde ise Gülen hakkındaki yazışmalarda  artış oluyor. Cemaatin orduya sızdığı bilgisi paylaşılıyor.

Bu yılda, “Gülen’in orduya yaptığı sızıntı, kökten dinciler karşısında son kalenin düştüğü şeklinde yorumlanıyor” cümlesi belgelerde yer alıyor:

“Muhataplarımızın hepsi Gülen’in Türk toplumunda her yere hatta Kemalizm’in kalesi Türk Ordusu’na bile sızdığı konusunda mutabık.

“Askeri üst düzey yetkililer, Gülencilerin orduya ilişkin yüksek oranlı sızıntısının kesilip, temizlenmesini istiyor.

“Birçok Kemalist ve akademisyen Gülen’in polis teşkilatını eline geçirdiğini iddia ediyor.

“Gülen’in orduya yaptığı sızıntı, birçok Kemalist tarafından kökten dinciler karşısında son kalenin düştüğü şeklinde yorumlanıyor.”

GÜLEN HAREKETİ'NİN HSYK'DA GÜÇLENİŞİ

2009 yazışmalarında Cemaatin Adalet Bakanlığı’nda, özellikle de HSYK’da güçlenmesiyle  ilgili paylaşımlar da yapılıyor:

“Laikler, AK Parti’nin yıllardır bürokrasiyi yavaş yavaş Gülenciler için bir sığınağa çevirdiğinden şikâyet ediyorlar. İlk iddialar İçişleri Bakanlığı, sonrasında polis teşkilatına yönelikti. Konsolosluğumuzun resmi olmayan bir incelemesi bunu doğrular nitelikte.

“En son savaş sahası Adalet Bakanlığı olacak gibi görünüyor. Zaten HSYK’nın Ergenekon savcılarını atamasıyla gündeme geldi.”