TÜSİAD ŞAŞIRTMAYA DEVAM EDİYOR
Geçmişte hep demokrasi karşıtı söylem ve tavırlar içinde olmakla suçlanan TÜSİAD, son yıllarda Kürt Sorunu’ndan Ergenekon’a, Yeni Anayasa tartışmalarına kadar pek çok konuda aldığı “demokrat” tutumuna bir yenisini ekledi.

Demokrasi ve değişimin tek temsilcisi olduğu iddiasındaki hükümet sözcülerinin hep bir ağızdan, gençleri anlamak yerine yargılamak, suçlamak, polis şiddetini mazur göstermek için gayret gösterdiği bir dönemde TÜSİAD Başkanı Boyner, kamuoyunda son birkaç gündür öğrencilerin protesto amacı ile yumurta atma tartışmalarına değinerek, gençliğin muhalefet demek olduğunun unutulmaması gerektiğini söyledi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısının açılışında konuşan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, son öğrenci olayları ve (yumurta atmak şiddet midir, değil midir?)'' sorusuna indirgenen tartışma ile ilgili birkaç şey söylemek istediğini kaydetti. Kendisinin bu konuya biraz farklı yönden bakacağını belirten Boyner, ''Sayın Kuzu ve Sayın Batum'un maruz kaldığı durumu, onaylamak mümkün değil.'' dedi. Boyner, ancak gençlere iğne batırırken, kendilerine çuvaldız batırmaları gerektiğini söyledi.

“GENÇLERİMİZ NİÇİN ÖFKELİ?”
''Yarınlar gençlerin'' dediklerini işaret eden Boyner, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Hepimizin, ama hepimizin bir kez düşünmesi lazım. Gençlerimiz niçin öfkeli? Gençlere nasıl bir gelecek devrediyoruz? Genç işsizliği ortada. Gençlerin eğitimle ilgili kaygıları yeterince cevaplanamıyor. ‘Bu olayların arkasında örgütler var. Bunlar öğrenci bile değil’ gibi argümanlar veya daha fazla polis gücünü okullara sokarak yasaklar getirmek çözüm mü? Gençleri yeterince dinliyor muyuz? Onlara özgür düşünmeyi, özgür ifade etmeyi öğreten, bağımsız üniversiteler verebiliyor muyuz? Unutmayalım ki, gençlik muhalefet demektir. Bizim tartışan, konuşan, sorgulayan gençlere ihtiyacımız var. Ben genç arkadaşlarımıza taleplerini ifade biçimleri tercihlerinde yanlış tarafa düşmemeleri için eylemlerinde şiddete başvurmamalarını önerebilirim. Ama bizlere, iş dünyasına, kanaat önderlerine, siyasetçilere, yöneticilere düşenin de anlayış, empati ve diyalog kurma çabası olduğuna, tüm kalbimle inanıyorum. Susturma, azarlama, biber gazı, dayak, etiketleme ve yasaklama değil.''

Ayrıca bazı öğrencilerin cürümleri ile kıyaslanamayacak ağırlıkta cezalara çarptırılmalarının, artık çoktan geride bıraktığını umdukları ceza fetişizmden muzdarip, pederşahi bir otorite anlayışını çağrıştırdığını belirten Boyner, bunun da demokrasiye yakışmadığını ve sığmadığını söyledi.

ANKARA/AA