HDP'nin referandum etkinlikleri kapsamında düzenlediği Batman mitingine binlerce kişi katıldı.  Referandumda 'evet' yönünde oy kullanmayı düşünenlere seslenen Ahmet Türk, "Size yalvarıyorum; yarınlarımızı karartacak bir çalışmanın içerisinde olmayın" dedi.  Türk, "Evet çıkarsa, “Kürtlerin derdi yok” diyecek. Peki, hiç mi derdimiz, sorunumuz yok?" diye sordu.

Ahmet Türk'ün konuşmasından satırbaşları şöyle:

1994 yılında sizin iradenizle Meclis’e gitmiş olan Kürt milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı ve cezaevine gönderildiler. Onlardan biri de bendim. Ama demokrasi mücadelemiz zaman zaman kesintiye uğradıysa da, irademiz üzerine ipotek konulamadı.Fakat bugün farklı bir noktadayız Torunlarımızın geleceğine ipotek koymaya çalışıyorlar. Hepimiz adına bir tek kişi karar verecek. Yani bir tek kişinin dudaklarından çıkacak olan kelime yasa olacak. Durum bundan ibaret. Bu, irademizi ve onurumuzu teslim etme anlamına gelir. Herkes yeniden düşünsün, geleceğimizi karartacak olan bu referandumu vicdani bir muhasebeyle gündeme getirsin. Türkiye’nin geleceği için referandumun çok önemli olduğunu söyledik. Sadece Kürtlere değil, düşüncesini ifade eden herkes baskı altında kalacak. Barış istedikleri için yüzlerce akademisyen ihraç edildi. Türkiye’de büyük sıkıntıların yaşanacağını söyleyen her insan hedef haline getirildi.

BU KADAR VAHŞETTEN SONRA 'EVET' DEMEK ONURSUZLUK DEĞİL Mİ?

Türkiye için bu referandumun ne kadar önemli olduğunu söyledim ama Kürtler için daha da önemli. Genel başkanlarımız cezaevinde, 85 belediyemize kayyum atanmış, belediye başkanlarımız içeride. Gever, Nusaybin, Sur, Cizre, Silopi’de yaşanan bir vahşet var. Bu vahşetleri yaşadıktan sonra evet demek onursuzluk değil mi? ‘Evet’ diyenlere sesleniyorum, size yalvarıyorum; yarınlarımızı karartacak bir işin, bir çalışmanın içerisinde olmayın. Çocuklarımıza, torunlarımıza hesap veremeyiz. Bu kadar önemli bir referandumdur. Bir insanın iyi ya da kötü olması önemli değil. Cumhurbaşkanı iyi hizmetler yapabilir, iyi bir insan da olabilir. Ama bütün yetkileri verdiğiniz zaman o insan değişecek. Bütün yetkileri kullanacak ya da o yetkiler kullandırtılacak. Dünyada bunun birçok örneği var.

KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ

Biz yıllarca halkların kardeşliğinin mücadelesini verdik. Bizim mücadelemiz, demokrasi talebimiz Türk halkına, Arap halkına Çerkes halkına karşı değil. Babalarımız dedelerimiz anlatırdı, bir Kürt, bir Türk komşusuna güvenirdi, malını, çocuklarını teslim ederdi, ama yürütülen milliyetçi siyaset çocuklarımızı karşı karşıya getirdi. Biz bütün bu olumsuzluklara rağmen halkların kardeşliğini ortak demokratik bir gelecekte bütün halklarla buluşmayı savunuyoruz. Çünkü biz kimsenin düşmanı değiliz, biz insanız, insanlığı savunuyoruz.

Bizim derdimiz, zulmün olmadığı insanların kucaklaştığı bir geleceği elde etmektir. Bu da bizlerin elindedir. Bunu görmeyenlerin, anlamayanların kapılarını çalın. Onları ikna edin. Ben inanıyorum ki biz ikna etmek için yola çıksak derdimizi, duygularımızı anlatsak ikna olmayacak insan yok.

Evet çıkarsa, “Kürtlerin derdi yok” diyecek. Peki, hiç mi derdimiz, sorunumuz yok? Sizin oyunuzla seçilmiş olan genel başkanlarınız, belediye başkanlarınız yöneticileriniz zindanda değil mi? Devletin tüm imkanlarını kullanarak halkı evet cephesine çekmeye çalışan bir siyaset anlayışı egemen değil mi? Dünyanın neresinde görülmüş OHAL’de referandum yapılsın? Bu referandumu meşru göstermek bile yanlıştır.

Batman'daki 'hayır' mitingine katılan Sırrı Süreyya Önder ise şunları söyledi:

Ben Kürt değilim. Ama ben bir Kürt olsaydım, bu devlete de mecburen, hırsızlıktan ya da tırşikçilikten dolayı bir kere yakamı kaptırmış olsaydım Ahmet Abimizin bu çağrısına kayıtsız kalamazdım. Ben Ahmet Abi ile yıllardır birlikte siyaset yapma onuruna eriştim fakat Ahmet Abi’yi ilk defa kendi halkına başka partiye oy verenlere “size yalvarıyorum” lafını duydum. Buna kayıtsız kalan bırak Kürt olmayı insan değildir. Ahmet Türk’ün dizleri hiç yere çökmemiştir. Hiçbir dünya malına tamah etmemiştir. İlk defa ağzından böyle bir laf işittim. Bütün Kürt halkı bunun manasını düşünmelidir. Gelecek kendi ellerimizdedir. Bu referandum seçimlerden bile daha önemlidir.

TEKLİK DEMEYEN GİDECEKMİŞ, BAŞKA BİR ARZUNUZ?

Bir bakan çıkmış “tek millet demeyenler bu memleketten defolsun” demiş. Hele gel bunu Batman'da söyle. İnsanları bir tek millete ait etmek bir tek Nuh-Nebi de kaldı. Teklik demeyen gidecekmiş, başka bir arzunuz? Biz bunların bile bu topraklardan gitmesine razı değiliz. Biz hepimize bir bahçe kılınmış olan bu yeryüzünü, insanlığın gülistanı yapma kararlılığındayız. Bunun için bunca çile yaşıyoruz. Siz gelin, biz sizi kovmayacağız. Altınıza sevgi, önünüze hizmet koyacağız.

Gene bir bakan diyor ki, “bir türküleri vardı Kürtçe, valiye emir verdim, yasakladım”. Aferin iyi hüner etmişsin. Hadi söyleyeyim, bu kadar kibarlığa gerek yok, iyi halt etmişsin. Başkanlık gelirse nasıl hükümet edeceğinizi gösteriyorsunuz. O yasak diyecek yasak olacak, yok ya! Çok beklersin. Ama nasıl bir sistem arzuladıklarının fragmanını gösteriyorlar. Dilinizi, türkünüzü bir emirle yasaklarım diyor. Bilmediği bir şey var, senden önce bu toprakların dilini, inancını yasaklamayı düşünen o kadar çok ahmak geldi ki sayamazsın. Öyle bir 3-5 bin değil o kadar fazla. Ama hepsinin tarihte yad-ı menfuru anılıyor sadece. Onların evlatları, "ben oğluyum, kızıyım" demeye haya ediyor. Kendinizi tarihin çöp sepetine böyle yazdırmayın.

Açlık grevindeki yoldaşlarımızın, 2012 yılında başlattıkları muazzam direnişle barış sürecinin kapısı açılmıştı. Açlık belki öldürür, belki öldürmez ama suskunluk mutlaka öldürür. Evlatlarımıza sahip çıkacağız, evlatlarımız bizim onurumuzdur. 16 Nisan günü bunu da unutmadan seferber olacağız.