Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, partilerinin Bitlis İl Örgütü'nün 3. Olağanüstü Kongresi'ne katıldı.

Burada konuşan Sebahat Tuncel'in açıklamaları şöyle:

Sebahat Tuncel, DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek'in ise 2 ayı aşkın süredir tutuklu olduğunu hatırlattı.

Tuncel, bu nedenle parti kongrelerinin aynı zamanda yeni yaşamı yaratma kongreleri olduğunu ifade etti.

'HAKİKAT HER ZAMAN EGEMENLER İÇİN ACIDIR'

DBP'nin tüm yaşatılanlara rağmen demokratik siyaset alanını terk etmediğini vurgulayan Tuncel, "Bütün bu baskı politikaları onlara yetmiyor, şimdi de halkımızın bin bir emeğiyle kazandığı belediyelerimizi baskı zoruyla ellerimizden almaya çalışıyorlar. Bütün bunların nedeni hakikati söylediğimiz içindir. Hakikat her zaman egemenler için acıdır. Türkiye'de, AKP faşizminin önünde tek alternatif biziz. Bu baskılar bu yüzden" dedi.

'ÇIKIŞIN TEK BİR YOLU VAR RADİKAL DEMOKRASİYİ GELİŞTİRMEK'

Tuncel, Türkiye'nin uzun yıllar darbelerle yönetildiğini, neredeyse her 10 yılda bir darbe girişiminde bulunulduğunu söyleyerek, devamında şunları söyledi: "Eğer Türkiye, kendi geçmişiyle yüzleşmezse, inkar, imha ve asimilasyon politikalarından vazgeçmezse, Kürt sorununu demokratik bir temelde çözmezse, kriz ve kaos daha da derinleşir. Bunu bizzat Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan, İmralı'da müzakere masasında söyledi. Tayyip Erdoğan'a 'O Saray seni korumaz, ancak demokrasi seni korur, sen farkında bile değilsin' dedi."

Türkiye'de "Paralel devlet" yapılanmasını ilk dile getirenin yine PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu hatırlatan Tuncel, "Çıkışın tek bir yolu var o da radikal demokrasiyi geliştirmek" diye belirtti.

'NASIL GÜLEN DEVLETİN HER YERİNDE KURUMSALLAŞIYOR?'

Sözlerinin devamında iktidara yönelik "Öyle ağladıklarına bakmasın kimse, bu darbe onlara değil, Türkiye halklarına yönelik yapılmış bir darbedir" diyen Tuncel, "Bu darbeyi yapanlarla Erdoğan 12 yıl boyunca bu ülkeyi birlikte yönetti. Birlikte bu ülkenin tüm olanaklarını yemediler mi? Şimdi birbirlerini yiyorlar ayrı bir şey. Nasıl oluyor da Fethullah Gülen devletin her yerinde kurumsallaşıyor. Bunlar sızmadı, bizzat AKP tarafından yerleştirildi. Kimi kandırıyorlar" diye konuştu.

Tuncel, hükümetin bugün darbeci diye tutuklattıkları askerlerin Kürt illerini yakıp, yıkanlar olduğuna da savundu.

Tuncel, "Daha dün Erdoğan tarafından kahraman olarak ilan edilen bu komutanlara, bugün katil diyorlar. Bu komutanlar Cizre'de 300'den fazla insanı diri diri yaktılar. Biz bunu söylediğimizde üç maymunu oynadılar. Biz dedik bir gün bunlar döner sizi vurur diye. Kürdistan'daki savaşta kahramanlık madalyası alanlar, darbeden tutuklandılar. Siyasi iktidar bundan kurtulamaz. Bunlar Kürdistan'daki katliamları birlikte yaptılar. Biz DBP olarak örgütleneceğiz, mücadelemizi büyüteceğiz ve askeri, siyasi tüm darbelerden hesap soracağız" dedi.

'OHAL VARSA, ÖLÜM VAR ZULÜM VAR'

OHAL'e ilişkin konuşan Tuncel, bütün özgürlüklerin askıda olduğunu belirterek, şunları ifade etti: "OHAL varsa, ölüm ve zulüm var. Normal koşullarda gerçekleştiremedikleri başkanlık rejimini OHAL ile birlikte hayata geçirmek istiyorlar. AKP'nin Kürt düşmanlığı ve Kürt sorunu karşısında savaş politikasını devreye koyması Türkiye'yi bu aşamaya getirmiştir."

'ÖCALAN KÜRT, TÜRK VE ORTADOĞU HALKLARININ GELECEĞİDİR'

Müzakere masasını deviren hükümetin, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi daha da ağırlaştırdığına dikkat çeken Tuncel, şunları söyledi:

"Şimdi OHAL ile Sayın Öcalan üzerinde gerçekleştirilen ağır tecrit politikasını daha da ağırlaştırdılar. Son süreçte İmralı ile ilgili konuşulanlar Kürt halkının kaygılarını daha da artırmıştır. Sayın Öcalan'ın yaşamı tehlikede. Bu konuda sadece söylemle bizi ikna edemezler. Derhal bir heyetin İmralı'ya gitmesi gerekiyor. Sayın Öcalan tek başına bir birey değildir. Türk, Kürt ve Ortadoğu halklarının geleceğidir. Sayın Öcalan'ın öngörüleriyle Rojava devrimi oldu. Sayın Öcalan'ın öngörüleriyle belki Türkiye bu kaostan kurtulur. Bu yüzden Sayın Öcalan şahsında Ortadoğu halklarını geleceğidir İmralı'da kilitli olan. CPT'ye çağrı yapıyoruz. Bu sizin de sorumluluğunuzdur. İmralı'ya gidilmeli ve koşullar kamuoyuna paylaşılmalıdır."

Kaynak: DİHA