Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı ve İstanbul Milletvekili Erkan Baş, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlayan açlık grevlerini ve 23 Haziranda yapılacak yerel seçimleri Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi.

Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebinin son derece haklı, meşru ve hukuk sınırları içerisinde tartışılmayacak kadar doğru olan bir talebin karşılanması gerektiğini bir kez daha yineleyen Erkan Baş, " Ama maalesef iktidar bunu bir inatlaşma konusu haline getiriyor. Nihayetinde sanıyorum artık bütün Türkiye kamuoyu bu talebin haklı ve yerinde bir talep olduğu, mevcut yasalara, Anayasa ve hukuk çerçevesinde karşılanması gereken bir talep olduğu konusunda ortaklığa vardı ki, iktidar bundan etkilendi ve daha fazla bu gerilimi sürdüremeyeceğini anladı. Fakat bunu görmüş olmalarına rağmen meseleyi çözmek yerine, bir oyalama taktiği geliştiriyor olmasını şiddetle kınıyorum” dedi.

‘TUTUKLULARIN TALEPLERİ BİR AN ÖNCE KARŞILANMALI’

Açlık grevinde olanların talebinin bir an önce karşılanması gerektiğini belirten TİP Genel Başkanı Baş,“Adalet Bakanlığının kendisi de artık herhangi bir hukuki engelin olmadığı, kendi uydurdukları kılıflarında kaldırıldığını da söylüyor. O zaman binlerce insanın ölmesini mi bekliyorsunuz? Bir an önce bu adımın atılması gerekiyor. Bir an önce talebin karşılanması gerekiyor. İnsan hayatından daha değerli ne olabilir. Binlerce insan ölümün eşiğinde, ölümle burun buruna yaşıyorken bizim bunu bir siyasi malzeme haline getirmemiz, bunu bir seçim kampanyası olarak düşmemiz insani değil, siyasi olarak da son derece yanlış” dedi.

‘İMAMOĞLU'NA GENİŞ KESİMLERİN OY VERMESİ İÇİN ÇALIŞMA YÜRÜTECEĞİZ'

23 Haziran’da yapılacak olan İstanbul seçimleri için izleyecekleri stratejiye dair bilgi veren Baş, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçimin yenilenmesi yönündeki kararının hukuki dayanağının ve meşruiyetinin olmadığını belirtti. Baş, 31 Mart seçimlerinde AKP’nin kaybettiğini belirterek, “İstanbul seçimlerini değerlendirirken 31 Mart’ta bir seçim olduğunu ve bu seçimleri Ekrem İmamoğlu’nun kazandığını unutmadan ele almak gerekiyor” dedi.

Baş, TİP olarak 23 Haziran’daki pozisyonlarına dair şunları söyledi: “23 Haziran'da yapılacak seçimlerdeki pozisyonumuz, esas olarak bu gayrimeşru girişim, hukuksuzluk, adaletsizlik karşısında bir pozisyon olacak. Son kertede Ekrem İmamoğlu'na daha geniş kesimlerin oy vermesi konusunda bir çalışma yürüteceğiz. Ama esas olarak da bu AKP’yi temsil edilen yeni rejime karşı olabilecek en geniş halk muhalefetini örgütlemek ve devrimcilerin, sosyalistlerin bu kavganın bir tarafı olduğunu ifade eden, işçi sınıfının, emekçilerin, gençlerin, kadınların taleplerini ön plana çıkartan bir seçim faaliyeti yürüteceğiz.”

‘AKP BİR KEZ DAHA YENİLECEK’

AKP’nin devletin tüm olanaklarını kullanarak seçimlere gireceğini belirten Baş, “Ellerindeki tüm kozları oynadıkları halde yaşadıkları bir yenilgi olacak ve buna odaklanmak gerekiyor. Bütün kuvvetlerini kullandıklarını ama halkın buna rağmen etkili bir tokat attığı örnekler yaşadık. Önümüzdeki Haziran seçimleri benzer biçimde gerçekleşebilir. Örgütlü bir halkın karşısında hiçbir güç sonuna kadar iktidarını koruyamaz, biz buna güveniyoruz. Daha sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı seçimi, 16 Nisan referandumu gibi süreçlerinde tartışmaya açılması gerekiyor. Biz sadece 31 Mart seçimlerinde bir kez daha kazanarak İstanbul'da bir başarı elde etmekle sınırlandırmıyoruz kendimizi.  Bu başarının arkasında bütün bu seçim yolsuzluklarının tekrar gündeme getirilmesi ve bunların hesabını sorulması gerekir gibi toplumsal muhalefetin bir günde mi olması gerekir” ifadelerini kullandı.

‘KRİZ ORTAMINI ÇÖZME HAYALİ BİLE YOK’

Türkiye’deki mevcut kriz ortamına AKP’nin çözüm olamayacağını belirten Baş, çözüm olarak halkı merkeze alan bir ekonomik modelin geliştirilmesi gerektiğini söyledi. Yeni bir siyasal iradeye ve iktisadi bakışa ihtiyaç olduğunu dile getiren Baş,  “2002'de iktidara gelen AKP,  tüm ülkedeki genel bir yoksullaşma sürecini emeğe dönük saldırıların dini kullanan bir siyasi iktidar tarafından daha kolay basılması için tercih edilmiş bir projeydi.  Dolayısıyla AKP bile ancak bu kadar idare etti diyebiliriz. İkincisi AKP açık bir sermaye, patron partisidir.  Dolayısıyla bütün bu ekonomik model Türkiye'deki siyasal,  toplumsal yapı temel olarak sermaye çıkarlarını gözeterek AKP tarafından yürütülüyor. Bugün karşılaştığımız bu büyük yıkıcı kriz tablosu da esas olarak bütün sermaye kaynaklarını aktarılması ile ilgili bir şey.  Bunu çözme iradesi değil, çözme düşüncesi hayali bile yok” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’DE YIKILIP GİDECEK OLANLARIN FOTOĞRAFI’

19 Mayıs kutlamalarında yansıyan fotoğrafında 'Türkiye İttifakı' denemesinin bir göstergesi olduğunu söyleyen Baş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tayyip Erdoğan iktidarı o kadar aciz duruma düşmüş durumdaki hayatta hiçbir karşılığı olmayan güçleri, varmış gibi etrafında toparlamaya çalışıyor. Öbür taraftan da Türkiye'nin gerçek toplumsal güçleri güçlerini dışlıyor.  Açıkçası bizim açımızdan çok önemli değil. Biz öylesi bir fotoğrafın,  öylesi bir ittifakın parçası olmayı aklımızdan bile geçirmiyoruz.  Türkiye'nin kaymağını yiyen, Sarayın iktidarını korumaya dair bir girişim var. Belki tartışılabilecek tek isim Kemal Kılıçdaroğlu’ydu. O fotoğrafın bir parçası olması, sanırım o da açıkça ifade etmese de yaptığının yanlış olduğunu gördü ki hemen etkinliğin arkasından parlamentodaki diğer siyasi partileri arayıp kendi pozisyonu ifade etme ihtiyacı duydu.”

‘DÜZENİN DIŞINA İTİLMİŞ KESİMLER SİYASETİN ÖZNESİ OLMALI’

HDP’nin 'Demokrasi İttifakı' önerisini dair Baş şu değerlendirmede bulundu:  “Türkiye'de hakim siyaset algısının esas mantığı, emekçiler, yoksullar,  ezilenler siyasetin ihtiyaç duyduğunda kullanabilecek bir nesnesi olarak kabul ediliyor ve böyle bir konuma yerleştiriliyor. Bizim bakışımız ise olabildiğince bu siyasetin dışında itilmiş ama siyasal gelişmelerin sonuçlarından doğrudan etkilenen milyonlarca insanı siyasette özne haline getirmek gerektiği.  Bugün Türkiye'de siyasetin en önemli problemi budur.  Düzenin dışına ittiği tüm toplumsal kesirlerin örneğin; Kürtlerin, Alevilerin siyasette daha etkin bir pozisyon almaması gibi bir problem ile karşı karşıyayız.  Bunu gerçekleştirebileceğiniz ölçüde, Türkiye'deki hakim siyaset algısını tepetaklak aşağı indirecek, büyük bir enerji çıkartacak ve gerçek bir kurtuluşa, eşitliğe, özgürlüğe, barışa, kardeşliğe giden yol böyle açabilecek.”

‘YENİ ARAYIŞLARI DÜŞÜNMEK GEREKİYOR’

Baş, şunları ekledi: “Bugüne kadar geliştirdiğimiz ittifak, cephe, güç birliği politikaları ile ilan edilebilir ama sanıyorum biraz daha yeni arayışlar içerisine girmemiz gerekiyor. Örneğin Gezi direnişinden sonra ortaya çıkan halkın dayanışma örgütlenmeleri, meclis halinde örgütlendiği, halkın katılımı olduğu dönemlerde çok etkili bir toplumsal muhalefet gücü haline gelebiliyor. Hayatın her alanında bu tarz meclisleri, dayanışma ağlarını örgütlemek siyasal ve toplumsal mücadeleyi birleştiren bir yaklaşım geliştirmek gibi yeni arayışlar biraz daha düşünmek gerekiyor.”