HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Van Belediye Başkan Adayları Tanıtım Toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Adana Mutabakatı' açıklamalarına yanıt veren Temelli,  “Sevgili arkadaşlarım Rojava’da halklar bir arada, demokratik bir zeminde bizzat üretiyor, bizzat yönetiyor. İşte buna tahammül edemeyenler tıpkı Afrin’de olduğu gibi Rojava’daki bu huzuru bu düzeni yok etmek istiyor. Bakıyorsunuz bir gün orada bir gün burada. Şimdi Rusya’ya gittiler. Ne oldu aklına 1998’de yapılan Adana Anlaşması gelmiş. Senin aklına bunlar gelmesin senin aklına 31 Mart’tan sonra nasıl gideceğin gelsin. Eğer bir anlaşma olacaksa bu Suriye halklarının bir araya gelmesiyle, demokratik bir Suriye Anayasası ile olacak. Ancak bu şekilde Suriye’ye barış demokrasi gelir. Aynı şekilde de Türkiye’de de demokrasi ve barış istiyorsak demokrasinin önünde duran bu iktidardan kurtulabiliriz. O yüzden 31 Mart seçimleri kritiktir” dedi.

Temelli’nin açıklaması şu şekilde:

Direnişin adı olan, 79 gündür açlık grevinde olan sevgili Leyla Güven’i selamlayarak başlıyorum. Sevgili Leyla Güven gibi bu onurlu direnişte olan yüzlerce arkadaşımı selamlıyorum. Erbil’de Nasır Yağız'ı, Strazburg’taki yoldaşlarımızı, Kandıra'da Selma Irmak’ı, Sabahat Tuncel’i selamlamak istiyorum. Selam olsun.

‘AÇLIK GREVLERİNİN SONLANMASI ANCAK TECRİDİN SONLANMASIYLA MÜMKÜN’

Bugün Türkiye cezaevlerinde 230’dan fazla tutsak dönüşümsüz açlık grevinde. 1000’den fazla tutsak dönüşümlü açlık grevinde. Tüm bu açlık grevlerinin sonlanması ancak ve ancak tecridin sonlanmasıyla mümkün. Bunu gerçekleştirmek için bugün bedenlerini açlığa yatıran bu arkadaşlarımızın, başta Leyla Güven’in sesine ses katma zamanıdır, mücadelesine mücadele katma zamanıdır, tecride son verme zamanıdır.

‘GÜVEN TAHLİYE EDİLDİ AMA HUKUKSUZLUK SÜRÜYOR’

Bu sabah sevgili Leyla Güven, DTK Eş Başkanımız, Hakkari milletvekilimiz tahliye edildi. 24 Haziran’da milletvekili seçilmesine rağmen 24 Haziran’dan bugüne kadar hukuksuz bir şekilde, yasa tanımaz bir şekilde cezaevinde alıkonulmaktaydı. Bugün bu hukuksuzluğa nispeten son verildi. Tahliye edildi ama yargılaması devam ediyor. Bugün dokunulmazlıklar hala yok sayılıyor. Bir milletvekilinin yargılaması devam ediyor. Tutukluydu bugün tahliye edildi ama hukuksuzluk sürüyor. Tıpkı Leyla Güven’de olduğu gibi birçok milletvekili arkadaşımız yargılanmaya devam ediyor. Yani hukuksuzluk her yerde. Neden yargılanıyor arkadaşlarımız, neden cezaevlerinde binlerce HDP’li var. Bir suçları olduğu için değil bir sevdaları olduğu için. İşte biz o sevdaya sahip çıkıyoruz.

AKPM İKTİDARI BİR KEZ DAHA UYARDI

Hukuksuzluk o denli olağanlaştı ki her yeri kapladı. Hukuksuzluk her yeri kapladığında artık o ülkede adaletten bahsedemezsiniz. Her yerde adaletsizlik. Bu adaletsizlik dün AKPM'de bir kez daha teyit edildi. Türkiye’deki hukuksuzluğa bir kez daha vurgu yapıldı, bir an önce bu hukuksuzluğa son verilmesi hususunda iktidar uyarıldı.

Bildiğiniz gibi AİHM'in Selahattin Demirtaş kararı bu iktidar tarafından yok sayıldı. Dün iktidar bir kez daha bu konuda uyarıldı. Demirtaş, 3 gündür Sincan’da savunmasını hukuk adına, demokrasi adına yapmaya devam ediyor, ama bu hukuk tanımaz barış düşmanı iktidar bütün hakları çiğnemeye devam ediyor. Bu haksızlığa son vermek için AKPM bir kez daha çağrı yaptı.

“AİHM kararını tanıyın” dedi. Bu kararın tanınması tutsak edilmiş bütün siyasetçilerin haklarının tanınması demektir. Çünkü bu siyasetçiler tutsak olan vekillerimiz, ülkesini terk etmek zorunda kalan vekillerimiz aslında Anayasa'nın çiğnenmesi pahasına dokunulmazlıkları kaldırılmış, uydurma fezlekelerle ceza almışlar, bir kısmı hükümlü haline gelmişlerdir. Tüm bunlara son verme zamanıdır. Mücadelemizi bu adaletsizliğe, demokratik siyaseti tasfiye etmek isteyen bu iktidara karşı bir kez daha yükseltme zamanıdır.

‘AÇLIK GREVİ DEVAM EDİYOR ÇÜNKÜ GÜVEN VE TUTSAKLAR TECRİT KALKSIN DİYE AÇLIK GREVİNDE’

Açlık grevleri sürüyor. Leyla Güven tahliye edildi ama açlık grevine devam ediyor, tıpkı diğer arkadaşlarımız gibi. Diyor ki Leyla Güven ve açlık grevindeki tüm arkadaşlarımız, "tecrit sonlansın diye açlık grevi yapıyoruz". Çünkü tecrit demek savaş demek, haksızlık ve hukuksuzluk demek. Tüm bir ülkenin tecrit altında baskı altında şiddet altında yaşaması demek. Sadece bu ülke mi? İşte Ortadoğu’daki savaş senaryolarını şiddeti görüyorsunuz. Tüm bunların tecritle bire bir alakası var. Çünkü ya tecrit ya demokrasi, ya tecrit ya barış. Bugün tecrit demokrasiyedir, barışadır.

‘ÖCALAN'IN FİKRİYATINA SAHİP ÇIKMA ZAMANI’

Bu ülkeye barış gelsin istiyorsanız, bu ülkede toplumsal barış inşa edilsin istiyorsanız, demokratik bir cumhuriyette yaşamak istiyorsanız bu ülkeye bir seçenek sunmalısınız. Bu ceberrut iktidarın karşısında demokrasiden yana, çoğulcu, laik, demokratik cumhuriyet seçeneğini sunmalısınız. Tüm toplumun bir arada yaşayabildiği demokratik ulus anlayışını sunmalısınız. Eşit yurttaşlık temelinde herkesin yan yana geleceği yerel demokrasiyle güçlendirilmiş, parlamenter bir seçenek sunmalısınız. HDK çerçevesinde bir buluşma seçeneği sunmalısınız. Bu bir fikriyattır. Bu fikriyata sahip çıkma zamanıdır. Bu fikriyat tecrit altındandır. Bu fikriyatın sahibine, İmralı’ya, Sayın Öcalan’a selam olsun!

‘BARIŞ GELSİN İSTİYORSAK TECRİDİ KIRMALIYIZ’

Hep birlikte işte bu seçeneğe sahip çıkacağız. Hep birlikte HDP olarak tecridi kırmak için mücadele edeceğiz. Çünkü tecridin kırılması hepimiz için özgürlük demek, demokrasi demek, barış demek. Bunu var etmek bizim elimizde. Bunu hep birlikte başarabiliriz. Bu ülkeye demokrasi, barış gelsin istiyorsak, Suriye’ye barış gelsin istiyorsak bu seçenekte hep birlikte buluşmalıyız. Bu seçenek radikal demokrasidir. Bu seçenekte yan yana gelmeliyiz, bu faşist zihniyetten hep birlikte kurtulmalıyız. Bu gücümüzle, kararlı mücadelemizle başaracağız. En kısa zamanda bu kötü gidişata bu Saray ittifakına son vereceğiz.

‘KÜRT MESELESİ ÇÖZÜLMEDEN BARIŞ İNŞA EDİLEMEZ’

Bu Saray iktidarı savaştan besleniyor, şiddetten, yolsuzluktan besleniyor. İktidarı devam etsin diye tüm Ortadoğu halklarına savaşı dayatıyor Halkları birbirine düşman etme peşinde. Kürt meselesi çözülmeden Ortadoğu sorunu çözülmez. Kürt meselesi çözülmeden Türkiye’nin demokrasi sorunu çözülmez. Kürt meselesi çözülmeden barış inşa edilemez. O yüzden de Kürt meselesi küresel bir meseledir ve tüm sorunların merkezindedir.

‘SEÇİM GÜNDEME GELDİĞİNDE "KÜRT MESELESİ" DİYOR’

Gelin Kürt meselesini çözelim dediğimizde "Kürt meselesi yoktur" diyor, seçim gündeme geldiğinde çıkıyor "Kürt meselesi" diyor. Biz bu yalancılara inanmayacağız. Bu yalancılara verecek bir tek oyumuz yok. Çünkü biz bu meselenin çözülmesini istiyoruz. Bunu da irademize oyumuza geleceğimize sahip çıkarak çözebiliriz. Bunu biz çözebiliriz.

‘İKTİDARDA KALABİLMEK İÇİN ROJAVA'DAKİ BARIŞ İKLİMİNİ YOK ETMEYE ÇALIŞIYOR’

Bugün savaştan beslenen bu iktidar, bu zulüm ittifakı sürekli olarak Rojava’yı hedef haline getiriyor. Çünkü bugüne kadar milliyetçi oyları konsolide ederek, ırkçı söylemleri yükselterek iktidarda hile ve şaibe ile bir nebze tutunabildi. 1 buçuk 2 puanlarla meşruiyet sağlamaya çalıştı. Her zaman bu meşruiyet sorgulanacaktır. Çünkü biliyoruz ki o yüzde 52’nin altında çalınmış oylar vardır. Zulüm, şiddet, savaş politikaları vardır. İktidarda kalabilmek için işte bu savaş politikalarını dayatmaya devam ediyor. Rojava’da var olan o barış iklimini yok etmeye çalışıyor.

‘AKLINA ADANA ANLAŞMASI GELMİŞ, SENİN AKLINA 31 MART’TAN SONRA NASIL GİDECEĞİN GELSİN’

Sevgili arkadaşlarım Rojava’da halklar bir arada, demokratik bir zeminde bizzat üretiyor, bizzat yönetiyor. İşte buna tahammül edemeyenler tıpkı Afrin’de olduğu gibi Rojava’daki bu huzuru bu düzeni yok etmek istiyor. Bakıyorsunuz bir gün orada bir gün burada. Şimdi Rusya’ya gittiler. Ne oldu aklına 1998’de yapılan Adana Anlaşması gelmiş.

Senin aklına bunlar gelmesin senin aklına 31 Mart’tan sonra nasıl gideceğin gelsin. Eğer bir anlaşma olacaksa bu Suriye halklarının bir araya gelmesiyle, demokratik bir Suriye Anayasası ile olacak. Ancak bu şekilde Suriye’ye barış demokrasi gelir. Aynı şekilde de Türkiye’de de demokrasi ve barış istiyorsak demokrasinin önünde duran bu iktidardan kurtulabiliriz. O yüzden 31 Mart seçimleri kritiktir. 7/24 çalışmalıyız. 31 Mart’ta tüm bunları kayyumlarıyla beraber tarih çöplüğüne süpürüp atacağız. Bunların kırıntısı bile kalmayacak. Hep birlikte süpüreceğiz.

‘HEP BİRLİKTE KADININ, EMEĞİN, DOĞANIN KENTİNİ VAR EDECEĞİZ’

Ondan sonra hep birlikte kentimizi de mahallemizi sokağımızı, iş yerimizi biz yöneteceğiz. Hep birlikte yerel demokrasiyi inşa edeceğiz. Sadece belediyeyi almak değil, bir demokrasi mücadelesi, bir barış mücadelesi var edeceğiz ve kentlerimize barış gelecek.

Seçilmiş arkadaşlarımızın neler yaptıklarını hep birlikte izledik. Şimdi onlarla birlikte geçmişten gelen deneyimlerimizi geleceğe taşıyoruz. Çok daha güçlü, çok daha başarılı yönetimler sergileyeceğiz. Halkın bizzat katıldığı söz yetki karar sahibi olduğu belediyeler var edeceğiz. Biz üreteceğiz, biz yöneteceğiz. Kadınların kentlerini var edeceğiz. Eşit temsiliyet esasıyla HDK'yi HDP'yi var ettik. Her yerde eşit temsiliyet dedik.

Bu eşit temsiliyet esasıyla bugün yerel yönetimlerde iktidara geliyoruz. Kentlerden, sokaklardan kadına yönelik şiddeti kovmak için, kadın cinayetlerine son vermek için, kentlerimizi kadın kentleri yapacağız. Kadın yoksulluğuna son vereceğiz. Kadın istihdamını artıracağız. Sözümüzden, dilimizden eril zihniyeti hep birlikte kovacağız. Emeğin kentlerini var edeceğiz. Bu adaletsizliğe, bu yoksulluğa, bu işsizliğe hep birlikte son vereceğiz.

Kayyumlarıyla, sarayıyla kendi zenginliğini var ederken, tüm kentlere zulmü yoksulluğu dayattılar. Halkın kaynaklarını yok pahasına yandaşlara peşkeş çektiler. Kentleri yolsuzlukla yöneterek borçlandırdılar. Oysa bütün değerler bize aittir, bizimdir. İşte o yüzden bunlara sahip çıkacağız ve bu ortak zenginliği hakça, adilce paylaşarak emeğin kentini var edeceğiz.

Onlar doğayı talan etmekten başka bir şey yapmadılar. Ormanları yaktılar, nehirlerimizi kuruttular. Hayvancılığı, tarımı bitirdiler. Ziyaret yerlerini bile yok ettiler. Her türlü kötülüğü insana yaptıkları gibi doğaya da yaptılar. Ekolojik toplum diyerek kentlerimizi yeniden var edeceğiz. Hep birlikte kadının, emeğin, doğanın kentini var edeceğiz.

‘31 MART’TA SANDIKLARDAN HDP ÇIKACAK, BARIŞ ÇIKACAK, DEMOKRASİ ÇIKACAK’

Hep birlikte kentimize sahip çıkacağız, Van’a sahip çıkacağız. Hep birlikte bu kayyumdan, bu zihniyetten kurtulacağız. Bütün Kürt illerinde ve ilçelerinde iktidara geleceğiz. Batı'da meclislerde temsil edileceğiz. AKP-MHP ittifakından kurtulmak için ne gerekiyorsa o adımı hep birlikte atacağız. 31 Mart’ta sandıklardan HDP çıkacak, barış çıkacak, demokrasi çıkacak.

‘ULUSAL BİRLİKLE BİRLİKTE GÜÇLÜ ADIMLARIMIZ DEVAM EDİYOR’

Kürt partileri bir araya gelerek bir seçim ittifakı yaptı. Ama bu seçim ittifakından çok daha anlamlı bir adımdı. Nasıl 24 Haziran’da bir adım attıysak şimdi çok daha güçlü bir adım attık. Ulusal birlikle birlikte güçlü adımlarımız devam ediyor. 31 Mart’tan sonra da hem kentlerimizi birlikte yöneteceğiz hem de ulusal birlik için adımlar atmaya devam edeceğiz. Biz yan yana geldikçe hem Türkiye’ye hem dünyaya hem Ortadoğu’ya barış, huzur demokrasi gelir.

‘ONLAR BURADAN UTANCIYLA GİDECEK AMA BU HALK BU KENTTE OLMAYA DEVAM EDECEK’

Yine şaibe yapacaklar, devletin bütün gücünü kullanacaklar. Valisi iş başında. Şehre konvoy giremez diyor. Asla onlarla aynı düzeye gelmeyin. Siz çok onurlu bir halksınız. Çok uzun soluklu bir mücadelenin yolcularısınız. Onlar buradan giderken tüm suçuyla utancıyla gidecek ama bu halk bu kentte olmaya devam edecek. Konvoylarıyla halaylarıyla kentine sahip çıkmaya devam edecek. Emniyetiyle, polisi, jandarmasıyla, valisi, kaymakamıyla bu halkın önünde durabileceklerini sanıyorlar. Kayyumlarıyla beraber bu zihniyetten de kurtulacağız.

Neden böyle yapıyorlar çünkü korkuyorlar. Seçimleri böyle kazanacaklarını sanıyorlar. 1 Nisan sabahı şehir bizimdir. Şehir ya me ye, gelecek ya ma ye, Van ya me ye.

Demokrat Haber/Van