HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, iptal edilen İstanbul seçimlerine ilişkin gerçekleştirilen değerlendirme toplantısına katıldı.

İstanbul’daki toplantıda güncel gelişmelere de değinen Temelli şunları söyledi:

"Adalet ve barış için demokrasi ittifakı" dedik ve 31 Mart seçimlerine giderken İstanbul İl Örgütü önemli bir başarıya imza attı. Anlaşılan İstanbul İl Örgütümüz hız kesmemiş, bu demokrasi ittifakı konusunda da ön almış ve bizi buluşturmuş. 31 Mart çalışmaları ve şimdiki çalışmalarınızdan dolayı hepinizi kutluyorum, emeklerinize, yüreklerinize sağlık. 

193 gündür Leyla Güven ile birlikte yürüyoruz. 193 gündür hainin, adaletsizin üzerine yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz. Büyük bir adaletsizlik ve hukuksuzluk var. Hukuksuzluğa, adaletsizliğe yeni halkalar ekleniyor. Tam 4 yıldır bunu söylüyoruz. 4 yıldır, 5 Nisan 2015’ten beri bunu söylüyoruz. "Eğer siz İmralı’ya Sayın Öcalan’a tecrit uygularsanız bu hukuksuzluğa, bu adaletsizliğe her gün yeni bir halka eklenir” diyoruz. Öyle de oldu. Her gün adaletsizliğe adaletsizlik, hukuksuzluğa hukuksuzluk eklendi. İnsan haklarına dair ne varsa, basın özgürlüğüne dair ne varsa tükendi. Bir tükeniş öyküsü izledik. Bir ülkenin felakete sürüklenişini izledik. Ülke bugün artık kriz ortamında değil, artık bir felakete sürükleniyor. Tüm ülke tecrit altındadır. Şimdi bu tecridi kırma zamanıdır. Kararlı mücadelemizle, vazgeçmeyen irademizle tecride son vereceğiz.

Faşizme karşı mücadele etmek tecride karşı mücadele etmektir. O yüzden Leyla Güven ve onun şahsında tüm açlık grevinde olan arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı saygı ile selamlıyoruz. Açtıkları yol demokrasi ve barış yoludur. 4 yıl önce İmralı’da görüşmeler devam ederken, Sayın Abdullah Öcalan’ın sesi ülkede yankılanırken, çok önemli noktalara işaret ettiğine şahitlik ettik. “Ya demokratik çözüm ya darbe mekaniği” gibi çok önemli vurgular yaptığına şahitlik ettik. Evet ülke darbe girişimlerine sahne oldu. 20 Temmuz’dan beri OHAL rejimine geçen bu ülke demokrasiden uzaklaşarak otoriter rejime sürüklendi.

DEMİRTAŞ'A, YÜKSEKDAĞ'A SÖZÜMÜZ VAR
 
Bu iktidar AKP iktidarı, AKP-MHP bloku, bir otoriter rejimi bu ülkeye dayatmaktadır. Ne zamandan beri, Tecridin başladığı günden bu güne… 4 yıldır örmeye çalıştıkları mesele budur. Faşizmi kurumsallaştırmaya çalışıyorlar. Bunun karşısında güçlü bir direniş var, halklar var, Kürt halkı ve HDP var. Buna izin vermeyeceğiz. Buna izin vermemek için de bedel ödüyoruz. Çocuklarımız, arkadaşlarımız bedel ödüyor. Bugün hak etmedikleri halde cezaevinde bulunan arkadaşlarımız bedel ödüyor. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Selma Irmak ve bütün yoldaşlarımız bedel ödüyor, biliyoruz. Onlara sözümüz var, borcumuz var. Bugün cezaevlerinde 3 bin tutsak bu adaletsizlik ve hukuksuzluğa karşı bedenleriyle bir itirazı, bir isyanı dile getiriyorlar. Bizim bir sorumluluğumuz var, vazgeçmeyeceğimiz bir mücadele hattımız var. Bugün yine o hatta yan yana geldik, yine buluştuk, kararlılığımızı bir kez daha hep birlikte ifade ediyoruz.

Seçimler bizim için önemli uğraklardır. Seçimler mücadelemizin sonuçlanacağı noktalar değil, mücadelemizi güçlendireceğimiz noktalardır. Biz seçimlere böyle yaklaştık ve her seçimden daha da güçlenerek çıktık. Anayasa referandumunda yan yana geldik, bizimle yana yana gelmemek için ayak direyenlere, “herkes kendi Hayır’ı ile gelsin” dedik ve “bu işte Hayır var” dedik. Önemli bir stratejiye ilk adımı attık. Yine 24 Haziran seçimlerinde yan yana geldik. Herkes kendi adayıyla çıksın dedik. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde faşist bloka karşı muhalefet cephesini olabildiğince büyütelim, ikinci turda konuşuruz ama her şeyden önce bir ikinci tur hedefi bir demokrasi hedefi konulsun. Çünkü hepimiz mağduruz ve bu iktidarla hesabı olanlarız dedik. Birinci turu başardık. Bütün barajlara rağmen o barajı yine yıktık, halkın ve hakikatin sesini Meclis’e taşıdık. “400 vekil verin her şeyi halledelim” diyen o tekçi anlayışa en güzel yanıtı verdik. 31 Mart’a giderken Türkiye’nin siyaset kulvarını değiştirecek güçlü bir hamleyi gerçekleştirdik. Türkiye’nin bu iktidara mahkum olmadığını gösterdik. Türkiye’nin bir başka yolunun olduğunu, bir üçüncü yolunun olduğunu ortaya koyduk. Bu barış, demokrasi ve HDP’nin yoluydu. 

FAŞİZMLE UZLAŞMA OLMAZ

Bu strateji ile Türkiye siyasetinde yok olup gitmiş, Türkiye’yi felakete sürükleyen bir anlayışa son verdik. Kürt halkının öncülüğünde HDP’nin mücadelesiyle tüm Türkiye halklarına umudun yolunu açtık. "Biz umudun partisiyiz, umudunuzu asla yalnız bırakmayın, umudunuzla HDP ile yürüyün" dedik. 31 Mart seçimleri tarihi bir seçimdir. Önemli bir başarıya hep birlikte imza attık. Özellikle büyükşehirdeki zor olan başarıda emeği geçen arkadaşları kutlarım. Bu seçimlere giderken biliyorduk ki yine karşımızda şaibe vardır, devletin benzer işleri vardır. Nitekim öyle olmuştur. Kaymakamı, askeri, polisi ile kim var kim yok yana yana gelip yine şaibeli seçimi hayata geçirmişler. Biz de buna karşı her yerde, faşizme karşı olan direnişimizi büyütmeye devam ettik. Tam 193 gündür Leyla Güven açlık grevinde. Tam 20 gündür 15 yoldaşımız ölüm orucunda, ikinci ekip de ölüm orucuna başladı. Ölüm olmasın istiyoruz. Bizim işte bu uğraklarda ortaya koymuş olduğumuz çalışmalar ölümler olmasın diyedir. Bizim bütün mücadelemiz bir insanımızı bile kaybetmemek üzerine. Savaşlar olmasın diye, bu düzen değişsin diye... Bütün herkes duysun diye bu kürsüden bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz; faşizmle uzlaşma olmaz. Çünkü biliyoruz ki bu iktidar savaştan besleniyor, bu iktidar yolsuzluktan besleniyor. 

Savaş politikalarını halklara dayatıyorlar. Kürt düşmanlığı üzerinden kendi iktidarını var etmeye çalışıyor. 31 Mart seçimleri sürecinde tüm kampanyalarını Kürt düşmanlığı üzerine kurdular. Bize “defolup gidin” dediler, bize “terörist dediler”. Biz de onlara en güzel cevabı sandıklarda verdik. “Buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz, siz gideceksiniz” dedik. Savaş istemiyoruz, barış istiyoruz, toplumsal barışı var etmek istiyoruz. Sınıra asker yığıyorlar, tank yığıyorlar, yok insansız hava araçları yok S-400 leri yığıyorlar. Bu halkın ekmeğinden çaldıkları ile bu halka savaşı dayatıyorlar. Bütçe hakkımızı istiyoruz, kentlerimizi yönetmek istiyoruz. Tüm kesimler olarak, kadınlar, emekçiler ve Kürt halkı olarak, kentlerimizi biz yönetmek istiyoruz. Onların nasıl kentleri yönettiklerini biliyoruz. Gidin Van’a bakın, Amed’e, Mardin’e, Şırnak’a bakın.

ŞİRKETLERİ ZENGİN EDEREK İSTANBUL'U YAĞMALAMA PEŞİNDELER

Şu kayyım döneminde kentlerde yaptıkları yıkımlara, hırsızlığa, talana, şiddete ve zulme bakın. Aynı şeyi bu kente de yaptılar. İstanbul’a da yaptılar, tam 25 yıl boyunca bu zihniyetin bu kente neler yaptığını utanç abidelerine bakınca görebilirsiniz. Kentin silüeti bozuluyormuş, ortada kent kalmadı ne silüeti. Bu kentin ormanlarını kestiler, İstanbul’u, Kuzey Ormanları'ndan mahrum etiler. 3’üncü Havaalanı yaptılar. Yaptıkları havalimanına uçaklar inemiyor, şimdi peşinde oldukları şey Kanal İstanbul Projesi’dir. Bu proje yağma projesidir, şirketlerini zengin ederek bu kenti yağma etme peşindeler. İşte buna izin vermedik, yine izin vermeyeceğiz. Düşmanlaştırarak, kutuplaştırarak, Kürt düşmanlığı üzerinde bu talan düzenini sürdürmeye çalışanlara karşı HDP 23 Haziran’da en güçlü cevabı yine verecektir. 

Bu tekçi anlayış ülkeyi içinden çıkılmaz bir yere sürükledi. Krizler yumağı içindeyiz, iktisadi, toplumsal ve siyasi kriz her geçen gün derinleşiyor. Her geçen gün geleceğimizi yutuyor. Çocuklarımız, geleceğimiz için bu hak mücadelesinde demokrasi ittifakında buluşmalıyız. Bu OHAL’ci anlayışa, OHAL’ci düzene son vermek için, kayyım zihniyetini yok etmek için buluşmalıyız. Bu zihniyet kayyımcıdır, KHK ile bu ülkeyi yönetme peşindedir. KHK ile insanları işinden aşından ettiler, seçilme haklarına kadar ellerinden almaya çalıştılar. KHK ile ihraç edildi diye seçilmiş belediye başkanlarımızın mazbatalarını gasp ettiler. Bizim nezdimizde onlar belediye başkanıdır, onların yerine gidip oturanların bizim nezdimizde hiçbir karşılığı yoktur, onlar bu iktidarın atanmış kayyımlarıdır. Bu kayyım zihniyeti neler yaptığını kayyım coğrafyasında çok net gördük.

VAN'DA GÖTÜRDÜKLERİ HALI YETMEDİ KARS'TA KOLTUKLARI GÖTÜRÜYORLAR

Aynı zihniyeti devam ettirmeye çalışıyorlar. O denli çalıp çırptılar ki, biliyorsunuz bunlar halıyı da götürdüler. Yetmemiş, bugün Kars Belediyesi’ne haciz gelmiş, şimdi de koltukları götürüyorlar. Doymuyorlar, çalmaya çırpmaya doymuyorlar. Öyle bir iştah var ki bunu da tatmin etmek mümkün değil. O yüzden bunlardan kurtulma zamanıdır. Tıpkı 31 Mart’ta yaptığımız gibi şimdi stratejimizi daha kararlı bir şekilde hayata geçirmeliyiz. Demokrasi ittifakında buluşmalıyız. Demokrasi ittifakı herkese çağrımızdır. Yenilen pehlivan güreşe doymaz biliyorsunuz. Bunlar buna da doymuyorlar, o yüzden 23 Haziran’da bir kez daha yeneceğiz.

İstanbul seçimleri önemlidir, İstanbul seçimleri kritiktir, böyle demiştik ve yine tekrar ediyoruz. Demokrasi ittifakı açısından bu süreci çok iyi değerlendirmek zorundayız. Ya faşizm ya demokrasi. O yüzden bu 23 Haziran seçimleri bizim açımızdan bir demokrasi referandumudur. Bu anlayışla örgütlenmeliyiz. Bu anlayışla çalışmalıyız. Demokrasiden yana olan tercihimizi bir kez daha yükseltmeliyiz.

Demokrasi ittifakı ile herkese çağrı yapıyoruz, demokratik bir anayasa, eşit yurttaşlık temelinde bir anayasayı var etmek için çağrı yapıyoruz. O yüzden de ilk çağrımız Meclis'edir. Meclis’e iradesini hakim kılma anlamında çağrı yapıyoruz. Meclis’in üzerindeki gölgeden Meclis’i kurtarma çabasındayız. Bu vesayetçi zihniyetten kurtulmalıyız. Meclis iradesini hakim kılmalıdır. Cumhurbaşkanı’na sesleniyoruz: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denen sistemle Türkiye’nin yol alması mümkün değildir. Kendi sınırlarınıza çekilin.

HERKESİ TOPLUMSAL MÜCADELEYE ÇAĞIRIYORUZ

Bu ülkeyi bu süreçte yönetebilecek liyakat esaslı bir kabine için çağrı yapıyoruz. Öyle damatla otel sahipleri ile bu ülke yönetilemez. Liyakatlı, Meclis iradesine saygı duyan, KHK ile değil bizzat Meclis’in çıkaracağı yasalarla bu ülkenin yönetilmesi gerekmektedir. Eğer toplum ve Türkiye halkları, emekçileri, kadınlar ve gençler bir araya gelir, demokrasi ittifakında buluşup ve bu gücünü ortaya koyarsa, Meclis bu iradeyi tanımak zorunda kalır. Kuvvetler ayrılığı ilkesini hayata geçirecek adımlar atmak zorundadır. Yürütmenin mutaasubundan Meclis’i kurtarma zamanı gelmiştir. Demokrasi ittifakı Meclis’e bu çağrıyı yaparken, sokak sokak, iş yeri iş yeri bu itirazı örgütlemeli ve bu talebi olanca gücüyle açığa çıkarmalıdır. Amaç demokrasi ittifakında, barış ve demokrasi mücadele hattında buluşmaktır. Siyaseti toplumsallaştırmaktır. Herkesi toplumsal mücadeleye çağırıyoruz.

Gelin siyaset yapın, gelin siyasete müdahil olun, gelin hak mücadelesinde, demokrasi mücadelesinde yan yana gelelim, şimdi bunun zamanıdır. Eğer bir Anayasa yapılacaksa bunu sokağımızda, iş yerimizde ilmek ilmek örerek yapacağız. Bunu mücadelede buluşarak yapacağız, bunu tecride karşı çıkarak, beyaz tülbentli annelerle kol kola girerek yapacağız. Şimdi bunu örgütlemenin zamanıdır. Sadece Anayasa yapmak değil, Türkiye’nin mahrum bırakıldığı toplumsal barışı hep birlikte öreceğiz. Onurlu bir barış için mücadele edeceğiz, siyaseti toplumsallaştırırken barış mücadelesini de toplumsallaştıracağız. Suriye için, Orta Doğu için, Türkiye için barış mücadelesini yükselteceğiz. Tüm ülkelerin hassasiyetlerine özen göstererek ama demokratik çözüm temelinde Suriye halklarının iradesine saygı gösteren bir çözüm sürecine katkı sunacağız. Türkiye’de toplumsal barışı var etmek için, gazetecilere özgürlük için, demokratik siyasetin önünü açmak için, yoldaşlarımıza özgürlük için mücadelemizi hep birlikte yükselteceğiz.

KÜRTLERİN NE YAPACAĞINI MERAK EDİYORSAN SADECE SEÇİMLERE DEĞİL 40 YILDIR YAPTIKLARINA BAK

Demokrasi ittifakında buluşarak Türkiye’nin önünü bir kez daha açacağız. Bugün demokrasi ittifakı buluşması ile bir itirazı, bir seçeneği örgütlemek için yan yana geldik. Önümüzde 23 Haziran İstanbul seçimleri var. Ne zaman seçim gündeme gelse, değişmez bir gündem de seçim gündemine eşlik ediyor. O da Kürtler ne yapacak meselesi. Kürtlerin ne yapacağını çok merak eder hale geliyorlar. TV programlarında, meydanlarda “Bu Kürtler ne yapacak?” deniyor. Kürtlerin ne yapacağını merak ediyorsan sadece seçimlere bakma, dön bak 40 yıldır ne yaptıklarına bak. Onca çıkartılacak ders varken bu dersleri çıkartamıyorsan sürükleneceğin yer acz çukurudur. Acze sürüklendiniz. Siyaset yapamaz hale geldiniz, tükendiniz.

Nasıl 31 Mart’ta kayyımlarınızı süpürüp attıysak, 23 Haziran’da da bu zihniyetinizi İstanbul’dan süpürüp atacağız. Sandıklarımıza sahip çıkacağız, sandıklarımızın etrafında bu zihniyetimizi, gücümüzü ve örgütsel irademizi hayata geçireceğiz, örgütleneceğiz. 23 Haziran seçimleri büyük bir buluşmadır. Demokrasi ittifakı için atılabilecek en önemli adımdır. Gelin herkes için adalet diyelim Orta Doğu ve ülkemiz için barış diyelim, toplumsal barış için mücadele edelim.

DEMOKRASİ İTTİFAKI İÇİN SOKAKLARDA ORTAK ÇALIŞMA ALANLARI YARATALIM

Öyle seçim bürosu falan açmayalım, Demokrasi İttifakı için demokrasi buluşma adreslerini var edelim. Meydanlarda sokaklarda, ortak çalışma alanları yaratalım. Hangi siyasetten, hangi partiye oy vermiş olursa olsun bugün Türkiye’de herkesin ihtiyaç duyduğu şey özgürlüktür, barıştır. Davetimiz herkesedir, bunu hep birlikte başarabiliriz, bunu HDP göstermiştir. Bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da gösterecek ve mücadelesine devam edecektir. Barış kazansın diye bu süreçte mahalle mahalle, sokak sokak çalışmalarımızı hep birlikte örgütleyeceğiz.

İstanbul’da seçimlere giderken bize soruyorlar HDP ne yapacak diye. Söyledik ne yapacağımız çok nettir. Bugün artık herkes kendi kendine şu soruyu sormalı: HDP ne yapacak değil ben ne yapacağım? Bu tecridin sonlanması, bu otoriter rejimin son bulması için ben ne yapacağım? Bu adımı birlikte attığımızda o dayanışma ağlarını var ettiğimizde, gücümüzün ne denli büyük olduğuna tanıklık edeceğiz. Demokratik çözüm için toplumsal barış için bu adımı hep birlikte atacağız. YSK’nin yapmış olduğu şaibe ile hukuksuzluk ile YSK kendi meşruiyet zeminini yok etmiştir. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden birisi yapılmıştır. Bu mağduriyete karşı da yan yana geleceğiz. Bugün Sayın İmamoğlu bu mağduriyetin hepimiz adına temsilcisidir. Bu mağduriyeti ortadan kaldırmak için bu duygudaşlıkla hareket edeceğiz. Bizim derdimiz sadece oy ve sandık değildir. O yüzden bir kez daha söylüyorum, bizim oyumuzu merak edenler 23 Haziran günü sandığa iyi baksınlar, o sandıktan barış çıkacak, demokrasi çıkacak, yine HDP çıkacak. 31 Mart’ta söylediğimizi bir kez daha söylüyoruz. İstanbul Ya Me Ye.