Türkiye'de yaşananları Picasso'nun Guernica'sına benzeten HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, "'Çocuklarım aç' diyerek insanlar kendisini yakıyorsa; bu o ülkenin utancıdır. İşte bu acıları ve bu gidişatı ters yüz etmemiz gerekiyor" dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, giderek derinleşen işsizlik, yoksulluk, geçim zorluklarından dolayı insanların bedenlerini ateşe vermesi, hukuk, ekonomi ve siyasi alanda yaşanan tabloya dair değerlendirmelerde bulundu. 
 
AKP iktidarının Türkiye'nin başına gelen en büyük felaket olduğunu belirten Temelli, iktidarın gün geçtikçe yoksulluğu derinleştirip, işsizliği yaygınlaştırdığını söyledi. AKP'nin insanlar arasındaki toplumsal barışı var edecek tüm dinamikleri ortadan kaldırdığını ve ayrımcılığı körüklediğini ifade eden Temelli, "Bu iktidar toplum olmayı ve bir toplumu ayakta tutabilecek ne varsa altına dinamit döşedi. Hukuk, ekonomi, siyaset… Hangi alana bakarsanız bu fotoğrafı görebilirsiniz. Türkiye'nin fotoğrafı budur. Fotoğrafa baktığınızda; halklara, topluma, emekçilere, kadınlara karşı açılmış bir savaş var. Bu ülkede yaşananlar, Picasso'nun Guernica'sıdır. Bu fotoğrafta herkesin üzerine aslında bir bomba atılmaktadır. Bazen çığ felaketi, bazen deprem, bazen Efrin'de olduğu gibi savaş, işgal, Cizre bodrumları gibi insanların yakılması ya da Gezi gibi. Nereye bakarsanız bakın, toplumun tüm kesimlerine yönelik topyekun bir saldırı söz konusu. Bu saldırılarda, aslında bu ülkenin resmini görebiliyoruz" dedi. 
 
ÜLKENİN UTANCI
 
Adnan Bilen'in Mezoptamya Ajansı'nda yer alan haberine göre, topluma, halka, doğaya, kadınlara ve yaşama karşı başlatılan bu saldırıları durdurmanın yegane ve tek yolunun ülkenin AKP iktidarından kurtulması olduğu ifade eden Temelli, "Bunu yaparken hem iktidardan hem de bu zihniyetin yeniden kendisini var edemeyeceği yeni bir sistemi var etmemiz gerekiyor. Demokrasi ittifakı çağrımız tam da budur işte. Yani yerel demokrasi ile güçlendirilmiş bir parlamenter sistem. Parlamentoların olması yetmez. Biz o parlamentoları eskiden de gördük. O parlamentolar bu zihniyeti yeniden üreterek buraya kadar getirdi. Biz yerel demokrasi diyoruz. Yani yereldeki kaynakların yereldeki halkın ihtiyaçları için karşılanması ve çözüm üretilmesi projesini ortaya koyuyoruz” diye konuştu.
 
Yerel demokrasinin sağlanması durumunda ekonomik kriz sonucu ölümlerin yaşanmayacağını dile getiren Temelli, “Bu sağlandığında işte insanlar o zaman kendisini yakmaz, o zaman o kentte aç yatan aileler ve çocuklar olmaz. 'Çocuklarım aç' diye insanlar kendisini yakıyorsa; bu o ülkenin utanıcıdır. İnsanlar açlıktan ölüyor ve kendisini yakıyorsa o durum o kentin utancı, o kenti yönetenlerin sorumluluğudur. İşte bu acıları ve bu gidişatı ters yüz etmemiz gerekiyor. Bu gidişat insanın kendisini yakacak hale getirdiği bir gidişattır. Çığla, depremle, insanların kendisini yakmasıyla bezenen bu ülke fotoğrafından kurtulmak ve bu yangını söndürmenin yegane yolu bu zihniyete karşı durmaktır" diye belirtti.  
 
HER YERDE AYNI ZULÜM 
 
Bu yaşananlara karşı tepkilerin gelişmemesi için iktidarın baskı politikalarını devreye koyduğunu söyleyen Temelli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Siyaset yapmak müdahil olmak ve hak mücadelesi vermektir. Herkes bu iktidara karşı kendi hakkını hatta kendisi ile beraber içerisinde yaşadığı toplumun, kentlinin hakkını savunmak zorundadır. Bunun için topyekun bir hak mücadelesini büyütmemiz gerekiyor. Türkiye'nin şimdiki fotoğrafına baktığınızda aslında her parçada aynı saldırıyı, aynı hak ihlalini ve aynı zulmü görüyoruz. Cezaevi mi? Bakın orada aynı zulmü görürsünüz. Mahkeme salonları mı? Bakın aynı şey orada da var. Okullar mı? Hangi sınıfın kapısını açarsanız, bu zulmü görürsünüz. Buralardaki durum hiç değişmez. Hepsinde de ayrımcı, ayrıştırıcı bu zihniyeti karşınızda görürsünüz. Halkın ihtiyaçlarını yok sayan, toplumun ihtiyaçlarını görmeyen bir anlayışla karşı karşıya olduğunuzu görürsünüz."
 
KÜRT DÜŞMANLIĞI
 
“Nasıl oluyor da bu kadar sürdü, sürüyor? Halk bu kadar mağdurken, insanlar bu kadar canından bezmişken, kendisini yakacak hale gelmişken nasıl oluyor da bu sistem hala kendisini yaşatabiliyor?” diye soran Temelli, devamla şunları söyledi: "Bu ülkenin tüm kaynaklarını sattılar, özelleştirdiler, borçlandılar, ülkenin tüm kaynaklarını çarçur ettiler. Yolsuzluk, talan, haksız zenginleşme ve her türlü şeye rağmen nasıl oldu da, toplum 18 yıldır bu iktidara katlandı? Bunu analiz etmek gerekiyor. Nasıl oldu da, bu ülke topyekun tecrit edilerek açık bir cezaevine dönüştürüldü?  Nasıl oldu da, bu kadar baskı ve zulüm bu derece yükseldi? Tek bir nedeni var. Bu da en bariz şekilde ortaya konan ayrımcı politikalar ve Kürt düşmanlığıdır. Toplumu bloklaştırmak, kamplaştırmak, karşı karşıya getirmek ve toplumu büyük bir tehdit altına almakla bu politikayı sürdürdüler. Çünkü bu iktidarın 18 yıldır yeniden yeniden ürettiği tek şey bu. Aslında kendisinden önce, yani 1990'lardan miras aldığı şey bu. Toplum sürekli bir şiddet ve savaş girdabında tutulduğu sürece, siyaset yapamaz hale getirilerek, iktidarlarının ömrünü uzatıyorlar. Bunu kırmanın yegane yolu; topyekun mücadele etmek, yaşamın her alanını demokratikleştirmektir. Topyekun bir demokrasi mücadelesi vererek ancak bu saldırılara karşı çıkabiliriz." 
 
ERDOĞAN'IN 'FELAKET' AKLI
 
AKP'nin ülkeyi gelecek felaketlerle mahkum bıraktığını söyleyen Temelli, şöyle konuştu: “Bütün bu coğrafyalara baktığınızda, her yerde potansiyel bir felaketin bizzat AKP, Erdoğan aklı tarafından yaratıldığını görüyoruz. Bunları karşı mücadeleyi tüm boyutlarıyla değerlendirmek gerekiyor. Bu iktidara ve zihniyete karşı verdiğimiz mücadele tam da insanların yaşam haklarının korunması mücadelesidir. Bu konuda herkesin, tüm halkın duyarlı olması gerekiyor. Bakın 2018 yılında söz verilmiş ama yapılmamış tünellerden dolayı insanlar öldü. Ama bu iktidar öte yandan Ukrayna'ya para yardımı yapabiliyor. Ne olacak? Bu verdikleri para şartlı. Yani Ukrayna bir süre sonra Türkiye'den, yani damadın fabrikasından SİHA alacak. Anlayış ve zihniyet bu. Kimin umurunda bölgede, Van'da Şırnak'ta, Ağrı'da yaşayanlar? Kimin umurunda bu ülkede yaşananlar? Çünkü bunların tek düşündükleri ikballeri."