HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Muş'ta yurttaşlarla bir araya gelerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Çözüm mözüm yok, geçti o iş’ açıklamasına yanıt veren Temelli, “Erdoğan diyor ki "Bu ülkede artık  çözüm beklemesinler, çözüm mözüm yok." Biz de diyoruz ki senden zaten çözüm beklemiyoruz, senden gelecek hayır Allah'tan gelsin. Sen gölge yapma yeter. Senin veya seninle beraber hareket edenlerin siyaseti bu ülkede tükendi. Bu siyasetin bu ülkeye vereceği bir şey kalmadı. Şiddet, zulüm, baskı ve tükenmiş siyasetle karşı karşıyayız. Yakında bu ülke bu siyasetten kurtulacak. Yeni bir siyaset başlıyor. O yeni siyaset filizlendi, büyüyor. Bu siyaset yerellerden başlıyor ve iktidara geliyor” dedi.

Temelli’nin açıklamaları şu şekilde:

Bugün DTK Eş Başkanı, Hakkari Milletvekilimiz Leyla Güven'in açlık grevindeki 41’inci günü. 41 gündür Leyla Güven bedeniyle, fikriyle bu faşist zihniyete karşı direniyor, Türkiye toplumunu toplumsal barışa davet ediyor. Onun direnişi bize yol gösteriyor. Onun kararlı duruşu Türkiye’nin önünü açmaya yöneliktir. Çünkü Türkiye barışını arıyor. Türkiye bu ceberut iktidardan kurtulmanın yollarını arıyor. Bu yolları hep birlikte açacağız. Direne direne, dayanışa dayanışa barışın önündeki demokrasinin önündeki bu iktidardan kurtulacağız.

‘LEYLA GÜVEN’İN AÇLIK GREVİNE KULAK VERİN’

Sizlerin huzurunda tüm Türkiye halklarına, sivil toplum örgütlerine, sendikalara, emekçilere, kadınlara ve barışı isteyen, demokratik bir cumhuriyette yaşama arzusunda olan herkese çağrı yapmak istiyorum. 41 gün çok uzun bir süre, daha neyi bekliyorsunuz? Gelin bu barış mücadelesine destek olun, bu direnişe sahip çıkın. Leyla Güven’in açlık grevine kulak verin. Kulak verin ki geç kalmayalım, irademizi ortaya koyarak barışın önündeki bu anlayıştan hep birlikte kurtulalım.

‘ÖCALAN’A UYGULANAN TECRİT BU ÜLKENİN BARIŞINA UYGULANAN TECRİTTİR’

Türkiye barışını arıyor. Barış olmadan demokrasi olmaz, demokrasi gelmeden de barış gelmez. Bu iktidar demokrasi gelmesin diye, barış olmasın diye elinden geleni ardına koymuyor. Bunun yolunun da tecrit olduğunu çok biliyor. Tecrit sonlanmadan bu meselede yol alınamayacağını Türkiye anladı. Çünkü Sayın Öcalan’a uygulanan tecrit bu ülkenin barışına, demokrasisine uygulanan tecrittir. O yüzden mücadelemizle, bu tecride de son vereceğiz. Eğer güzel ülkemizde barış ve demokrasi içinde yaşamak istiyorsak tecride son vermeliyiz. Bu bizden önce bu ülkenin ve herkesin meselesi. Çünkü bir ülkeyi ülke yapan vatandaşların bir arada yaşama iradesidir. Sayın Öcalan'ın çağrısı da budur. Buna tecrit uygulayanlar bir arada yaşama iradesini yok sayanlardır. Biz de diyoruz ki biz ortak vatanımızda bir arada yaşayacağız. Demokratik cumhuriyeti inşa edeceğiz.

‘SENDEN ZATEN BİR ŞEY BEKLEMİYORUZ ERDOĞAN’

Erdoğan diyor ki "bu ülkede artık  çözüm beklemesinler, çözüm mözüm yok." Biz de diyoruz ki senden zaten çözüm beklemiyoruz, senden gelecek hayır Allah'tan gelsin. Sen gölge yapma yeter. Senin veya seninle beraber hareket edenlerin siyaseti bu ülkede tükendi. Bu siyasetin bu ülkeye vereceği bir şey kalmadı. Şiddet, zulüm, baskı ve tükenmiş siyasetle karşı karşıyayız. Yakında bu ülke bu siyasetten kurtulacak. Yeni bir siyaset başlıyor. O yeni siyaset filizlendi, büyüyor. Bu siyaset yerellerden başlıyor ve iktidara geliyor.

‘YENİ YAŞAM YERELLERDE İKTİDARA GELECEK’

Biz buraya 2014'te geldiğimizde "bijî bijî HDP" şarkısı çalıyordu. Bu bizim 2014 yerel seçim şarkımızdı. Şimdi 5 yıl geçti, yeniden yerel seçimlere gidiyoruz. Bu seçimlerde de tıpkı 2014’te olduğu gibi büyük bir başarıya imza atacağız. İşte o yeni siyaset, yeni yaşam yerellerde iktidara gelecek. Bu sadece belediyeleri kazanmak değildir. Büyük bir dönüşümün adımlarıdır. Tekçi anlayışa karşı çoğulcu bir toplumu, demokratik cumhuriyeti inşa etme yolundaki en güçlü adımı olacaktır. Bu güçlü adımı Türkiye’nin her yerinde hep birlikte atacağız. Atacağız, hukuksuzluk son bulsun diye; atacağız, insan haklarını yok sayan anlayış son bulsun diye; atacağız AİHM kararlarını tanımayan bu iktidar gitsin diye.

‘DEMİRTAŞ BARIŞ MÜCADELESİNDEN VAZGEÇMEDİ’

Bugün binlerce arkadaşımız cezaevinde, çünkü onların bir sevdası var. Barış içinde yaşama sevdaları var. Barış mücadelesi verdikleri için bugün tutsaklar. Tüm bu hukuksuzluğa rağmen, tüm bu yargı şiddetine rağmen hukuk mücadelesine devam ediyorlar. Ve nihayet AİHM 2 yıl sonra bir karar verdi. Geç ama doğru bir karar verdi. Hatta Türkiye’yi 18. maddeden suçlu bularak siyaset yapma hakkının gasp edildiğini ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da mahkemelere talimat verdi. Mahkemeler gereğini yaptı. Selahattin Demirtaş’ın tahliyesine engel oldunuz diye, Selahattin Demirtaş barış mücadelesinden ve davasından vaz mı geçti? Asla.

‘SAVAŞA HAYIR DEMEK BU ÜLKEYE SAHİP ÇIKMAKTIR’

Bu savaşa dur diyelim. Çünkü bu savaş bu ülkeyi yıkımın eşiğine getirdi. Bu yıkıma dur demenin yolu savaşa ve bu iktidara dur demekten geçiyor. Savaşa hayır demek bu ülkeye sahip çıkmaktır. Bu ülkeyi bu yıkımdan kurtarmaktır. Şimdi savaşa hayır deme zamanı.

‘ROJAVA’YA SALDIRIDAN MEDET UMANLAR ÜLKEYİ İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR YERE SÜRÜKLEYECEKLER’

Bakın Rojava’ya yönelik saldırılardan medet umanlar ülkeyi bir kez daha içinden çıkılmaz bir yere sürükleyecekler. İktidarın bu tuzaklarına düşmeyelim. Bu ülkede bir arada yaşama iradesine sahip çıkmak Orta Doğu’ya barış getirecek adımdır.

‘ERDOĞAN'LA PAZARLIK YAPANLAR KENDİLERİNİ KORUDUKLARINI SANIYORLAR’

Ben burada Avrupa’ya da sesleniyorum. AB müktesebatı, Kopenhag kriterlerine dayanır. Kopenhag kriterleri çerçevesinde kurun ilişkilerinizi. Yoksa “ben kendi huzuruma bakarım iktisadi çıkarlar çerçevesinde hareket ederim” derseniz bu savaş gelir sizin de kapınızı çalar. Bu iktidarla, Erdoğan'la pazarlık yapanlar kendilerini koruduklarını sanıyorlar. Oysa hem Suriye hem Türkiye halklarının hem de Avrupa halklarının aleyhine olan bu duruma gözlerini kapatarak büyük bir insanlık dramına neden oluyorlar. İnsanlar birbirine düşman oluyor.

‘BU İKTİDARDAN KURTULAMAZSAK YAŞAMLARIMIZDAN DA OLACAĞIZ’

Hayır, biz Türkler, Kürtler, Araplar, Aleviler, Süryaniler, Êzidîler bir arada yaşıyoruz. Biz hangi dinden hangi inançtan olursak olalım bir arada yaşamaya devam edeceğiz. Bizim bir aradalığımıza nefret söylemi ile saldıran bu iktidara karşı şimdi yan yana gelme zamanı. Biz bu iktidardan kurtulamazsak sadece haklarımızdan değil yaşamlarımızdan da olacağız.

‘BİZ SENİ SURUÇ'TA SUÇÜSTÜ YAKALADIK SÜLEYMAN SOYLU’

Bakın Muş'a bakın, sadece Muş bile nereye sürüklendiğimizi göstermesi açısından önemli bir örnek. Muş'un nüfusu 100 bin, 8 bin madde bağımlısı varmış. Türkiye’nin her yerinde uyuşturucu kullanımı bu iktidarla beraber arttı. Çünkü uyuşturucuyu bir siyaset alanı haline getirdiler. Kürt gençlerine yönelik uyuşturucu politikası tüm Türkiye’yi sarmaladı. İçişleri Bakanı olacak zat diyor ki “bana bir örnek gösterin, ben istifa ederim.” Al sana 8 bin örnek daha ne bekliyorsun? Okulların önünde de satılıyor, mahallelerin içinde de satılıyor, iş yerlerinde de satılıyor. Uyuşturucu kullanımı bu denli yaygınlaşmışken İçişleri Bakanı HDP'ye saldırmaya devam ediyor. Sanıyor ki böylece kendi suçunu fark etmeyeceğiz. Oysa biz seni Suruç'ta suçüstü yakaladık. Şenyaşar ailesinin katilleri hala yakalanmadı. O katiller yakalanmadığı sürece sen o suçun ortağısın. Biz sana suçüstü yaptık.

‘BU ÜLKENİN KAYNAKLARI YANDAŞ MÜTEAHHİTLERİN ŞEHİR HASTANELERİ PROJELERİNDE’

Buraya Kars’tan geldik, Kars’ın en büyük sorunu hastane. Muş’a geldik Muş’un en büyük sorunu hastane. Bir şehir hastanesi furyasıyla milyonlarca lirayı çarçur ettiler, betona döktüler parayı ama Kars’ta, Muş’ta hastane yok. Hastalanırsanız ya Erzurum'a, Diyarbakır’a gideceksiniz ya da yolda öleceksiniz. Peki nerede bu ülkenin kaynakları, yandaş müteahhitlerin şehir hastaneleri projelerinde.

‘BUNLARIN DERDİ İNŞAAT SEKTÖRÜNÜ BESLEMEK’

Şehir hastaneleri sağlık hizmeti konusunda en verimsiz yöntem, ama bunların derdi halka hizmet sunmak değil, bunların derdi inşaat sektörünü beslemek. İşte, tam teşekküllü bir hastaneden Muş yoksun. Hayvancılık, tarım yok edildi. Yayla yasakları geldi, ormanlar yakıldı. Sonra da “niye o öğrenci battaniyeden çanta yaptı?”  Çünkü sizin tarım politikanız yoksulluğun en temel nedeni.

‘KAYYUMLARI SÜPÜRÜP SARAY’A POSTALAYACAĞIZ’

İnsanları yoksulluğa mahkum ettiniz. En fazla nasibini alan illerin başında yine Muş geliyor. Çünkü bu iktidarın Kürt düşmanlığının bir izini de bu ekonomide görürsünüz. Bu iktidarın Kürt illerine yönelik tek icraati kayyum atamaktır. O zaman da Kürt illerinde yaşayan bizler 31 Mart’ta kayyumları süpürüp Saray’a postalayacağız.

‘BÜYÜK BİR DÖNÜŞÜM İÇİN GÜÇLÜ BİR ADIM ATACAĞIZ’

Az kaldı. 3 buçuk ay var. 3 buçuk ay boyunca 7 gün 24 saat çalışacağız. Bu kayyumlardan illerimizi ilçelerimizi hep birlikte kurtaracağız. Sadece Muş’u, Ağrı’yı kurtarmayacağız, tüm Türkiye’yi kayyum utancından kurtaracağız. 2014’te aldığımız 102 belediyeden çok daha fazlasını alacağız. Bununla da yetinmeyeceğiz tek başımıza kazanamayacağımız yerlerde demokrasi güçleriyle yan yana geleceğiz. İlkelerimizi koruyarak belediyeleri bu iktidardan kurtaracağız. Bize düşen sorumluluk budur. Bu fedakarlığı yapacağız. Bu sayede sadece belediyeleri almakla kalmayacağız. Büyük bir dönüşüm için güçlü bir adım atacağız. Bir arada yaşama irademiz yaşama geçsin diye, Türkiye’ye, Orta Doğu’ya barış gelsin diye…

Şimdi bize düşen müşahit olmaktır, HDP çatısı altında örgütlenmektir. İnanıyorum ki bunu layıkıyla yerine getireceğiz. Çok kısa süre sonra tüm Kürt illerinde yerellerde umudun partisi HDP iktidara gelecek.

Demokrat Haber/Muş