HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, önceki Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve eski milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in hapis cezasının onaylanmasına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Temelli,  "AİHM kararının açıklandığı gün Cumhurbaşkanı bu kararı tanımadığını ve gereğinin yapılacağını söylemiştir. Yargıya açıkça talimat vermiştir. İstinaf Mahkemesi’nin kararı yok hükmündedir” dedi.

HDP Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in açlık grevine dikkat çeken Temelli, “Bugün sevgili Leyla Güven’in açlık grevi 28’inci gününde. Her gün gün sayıyoruz. Halen Türkiye emekçilerinin, demokratik kamuoyunun bir duyarlılık göstermesi lazım. Leyla Güven yalnız değildir yalnız kalmamalıdır, toplum ona destek vermelidir. Açlık grevi 28’inci gününde olmasına rağmen herhangi bir yazar 28 satır yazı yazmamış, hiçbir aydın 28 kelime etmemiştir. Bu konudaki duyarsızlık Türkiye’yi daha büyük bir adaletsizliğe sürüklemektedir. Çünkü Leyla Güven son 3 yıl, 3,5 yılda yaşadığımız adaletsizliğe dikkat çekmektedir” ifadelerini kullandıç

Halkların Demokratik Partisi (HDP) EŞ Genel Başkanı Sezai Temelli, Çukurova Bölgesi’nde sürdürdüğü ziyaretler çerçevesinde Hatay’ın İskenderun ilçesinde yerel basınla bir araya geldi.

‘KARARI TANIMIYORUZ’

Önceki Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve eski vekil Sırrı Süreyya Önder hakkında kesinleşen hapis cezasına ilişkin de konuşan Temelli, şöyle devam etti:

“Bundan önce özellikle belirtmek istediğim dün İstinaf Mahkemesi’nin, İstanbul 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sevgili Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder ile ilgili verdiği onaylama kararıdır. Zaten 26’ncı Ağır Ceza Mahkemesi yargılama sürecinde birçok usulsüzlüğe hukuksuzluğa imza atan bir mahkemedir. Bu mahkemenin aldığı geçerliliği tartışmalı bir kararın İstinaf Mahkemesince onaylanması tarafımızca kabul edilebilir bir karar değildir, bizim için yok hükmündedir. Çünkü bu kararı bu kadar alelacele aldıran mesele Cumhurbaşkanının açık talimatıdır. Bilindiği gibi, AİHM Selahattin Demirtaş hakkında çok net bir karar vermiştir. Tutukluluk halinin derhal sona ermesi yönünde karar vermiştir. Karar o denli kapsayıcıdır ki, siyaset yapma hakkının gasp edildiği yönünde bir karardır ve emsal niteliğindedir.

‘YARGI ERDOĞAN’IN TALİMATINI YERİNE GETİRDİ’

 “AİHM kararının açıklandığı gün Cumhurbaşkanı bu kararı tanımadığını ve gereğinin yapılacağını söylemiştir. Yargıya açıkça talimat vermiştir. Uzun süredir Türkiye’de yargının bağımsız ve tarafsızlığını yitirdiğini dile getirdik. Bu konuda hukuk dışı pek çok kararı teşhir ettik ancak bu tür bir kararla ilk kez karşılaştık. AİHM kararını inceleyecek olan 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi süreci oyalayarak, tahliye kararı vermeyerek bu kararı beklediğini açıklamıştı. Bu karar dün geldi.

Biz bu kararı tanımıyoruz yok hükmündedir. Adalet bırakın tecelli edilmeyi, yok sayılmıştır, adalet mahkeme salonlarından dışlanmıştır. O adalet bir gün o salonlara geri dönecek o zaman bu suçu işleyenler, bu suça ortak olanlar o zaman adaletin var olduğu salonlarda yargılanacaklar, hesap verecekler. Bu suça bu ülkenin yargıçları ortak olmuşlardır. Yargıçlar bir parti üyesi gibi hareket etmektedirler, parti genel başkanından aldıkları talimatları hayata geçirmektedirler.

Türkiye bu denli hukuk garabetinin yaşandığı bir ülkeye dönüşmüştür. Bu, bu ülkenin ayıbı ve utancıdır. Bundan hep birlikte kurtulmamız lazım, bunun için bu adalet ve demokrasi mücadelesine güç katmamız lazım. Sesimizi çıkarmamız lazım. Faşizmin mahkemelerine karşı hep birlikte adalet mücadelesini açığa çıkarmamız ve bu mücadelenin yanında yer almamız lazım. Adaletsizlik her yerde.

‘GÜVEN İÇİN DUYARLILIK YOK’

Bugün sevgili Leyla Güven’in açlık grevi 28’inci gününde. Her gün gün sayıyoruz. Halen Türkiye emekçilerinin, demokratik kamuoyunun bir duyarlılık göstermesi lazım. Leyla Güven yalnız değildir yalnız kalmamalıdır, toplum ona destek vermelidir. Açlık grevi 28’inci gününde olmasına rağmen herhangi bir yazar 28 satır yazı yazmamış, hiçbir aydın 28 kelime etmemiştir. Bu konudaki duyarsızlık Türkiye’yi daha büyük bir adaletsizliğe sürüklemektedir. Çünkü Leyla Güven son 3 yıl, 3,5 yılda yaşadığımız adaletsizliğe dikkat çekmektedir. Bu adaletsizliğin temelindeki tecrit politikasına dikkat çekmektedir. Türkiye 2013--2015 yılları arasında herkesin umutlandığı bir süreç yaşandı. Bu süreç Kürt sorunun çözüleceğine dair umutlandığımız bir süreçti. Meselenin çözümünün ancak muhatapları ile mümkün olacağı ortaya çıkmıştı ve birinci elden muhatabı olan Sayın Öcalan çok önemli inisiyatifler ve sorumluluklar almıştı. Bunun gereğinin yerine getirilmesi Türkiye’nin barış ve demokrasi konusundaki güçlü adımlar atmasına vesile olacaktı.

Gelin görün ki bu iktidar tüm toplumun umut beklentilerini boşa çıkardı çöktürme planları hazırlayarak bütün toplumun geleceğini kararttı. Ülkeyi topyekün savaşa ve içinden çıkılmaz bir şiddet girdabına sürükledi. Açlık grevi tam da bunun önünü almak için yapılıyor buna işaret ediyor.

‘NEWROZ KONUŞMALARI CEZALANDIRILDI’

Biraz önce Önder ve Demirtaş’ın cezalarının onaylandığına dikkat çektim. Hangi cezadır. 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi bütün davalar birleştirilirken ayrı tutulmuştur ve bu mahkeme 2013 Newroz'undaki konuşmalar üzerinden ceza vermiştir. Oysa 2013 Newroz'u herkesin dikkatle dinlediği ve umutta birleştiği bir Newroz'dur. O gün bu konuşmayı alkışlayanlar bugün arkadaşlarımızın cezalandırılması konusunda talimatlar verenlerdir. Türkiye’deki bu gidişatta hiç bir arkadaşımızın sorumluluğu yoktur, aksine barış ve demokrasi mücadelesini sürdürmektedirler. İçeride de olsalar bu mücadeleden asla vazgeçmediler. Asla boyun eğmediler asla diz çökmediler. Leyla Güven buna bir kez daha dikkat çekiyor bedeni ile açlık grevi ile bir itirazı dillendiriyor. Ben de bu itiraza güç katmaya, herkesin bunun etrafında birleşmeye çağırıyorum. Eğer Leyla Güven’i yalnız bırakırsak bu adaletsizliğe karşı çıkmazsak bu adaletsizlik gelir herkesi bulur, herkesi bu dipsiz kuyunun içine iter. 

‘SADECE BELEDİYE BAŞKANLARINI SEÇMEYECEĞİZ ‘

Yerel seçimler bu anlamı ile çok büyük önem arz ediyor. Sadece belediye başkanlarını seçmeyeceğiz büyük bir demokrasi mücadelesi vereceğiz, bu gidişata hep birlikte dur diyeceğiz. Bu tekçi anlayışa bu otoriterliğe hep birlikte dur diyeceğiz. Temaslarımız çalışmalarımız bu anlamıyla önemlidir. Bütün buluşmalarımızda bu gidişata dur demek için bu büyük demokrasi yürüyüşüne güç katmak için üzerimize düşen görevi yapmaya hazırız. 

Çok az bir zaman kaldı, 4 ay sonra yerel seçimlere gideceğiz. 31 Mart yerel seçimleri için söz verdik, dedik ki bu ülkeyi bu kayyumcu zihniyetten kurtaracağız. Nerede kayyum varsa onları süpürüp atacağız. Mahallemizi kentimizi bu zihniyetten kurtulacağız. Sadece bununla kalmayacağız, sadece kayyumlardan kurtulmayacağız, Türkiye’nin her yerinde bu zihniyetten bu savaştan ve yolsuzluktan beslenen anlayıştan kurtulacağız. Türkiye’nin her yerinde güç birliği yapmak yan yana gelmek gerekiyorsa, demokrasi cephesini büyütmek için ne yapmak gerekiyorsa gereğini yerine getireceğiz. Bu ülkeyi bu adaletsizlikten bu demokrasi körlüğünden hep birlikte kurtaracağız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.”

Daha sonra gazetecilerin 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü dolayısıyla sorduğu bir soruya, “Toplumsal mücadele alanlarında eşitlikçi mücadelemizi var etmekten geçiyor. Bu mücadelemiz hepimizin onur ve gurur duyduğu bir farklılığımızdır. Türkiye’nin bütün sorunlarının altında bu erkek egemen zihniyetin hakim olduğunu görüyoruz. Mücadelemiz buna karşı. Bu erkek egemen zihniyetten kurtulmak çok önemlidir. Faşizm bu zihniyette kendisini var ediyor ve eğer faşizme karşı mücadele ediyorsanız erkek egemen zihniyetle mücadele etmeniz gerekiyor. Faşizm evlerimizin içinde. AKP döneminde resmi rakamlara göre 12 binden fazla kadın tecavüze uğramış, Türkiye’de yılda en az 300 kadın, kadın cinayetinde hayatını yitiriyor. Ensest vakalarının yaygınlığı bütün çıplaklığı ile ortada. Nasıl oluyor da AKP döneminde bu rakamlar bu kadar dramatik oranda artıyor. Çünkü AKP eril dil ile bu siyaseti var etti. Kadını siyasetten dışlayan bu kültürü yaygın hale getiren iktidar bu suçun da ortağıdır, kadına yönelik cinayetlerde, tecavüzde iktidarın payı vardır” diye konuştu.