Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, sığınmacılar konusunda başta siyasi partiler olmak üzere sosyologlar, göç uzmanları, tarihçiler, bu konuyla doğrudan doğruya ilgilenen akademisyenler, yetkin isimlerden oluşan bir komisyon oluşturulması gerektiğini kaydetti.

Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında, dün Sivas'ta İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e yapılan "provokatif müdahaleyi üzüntüyle karşıladığını" söyledi. 'Yaşanan hadiseyi medyanın daha farklı gündeme getirdiğini' ifade eden Karamollaoğlu, bunu doğru bulmadığını belirtti.

Eğitim dönemine kısa bir süre kala Milli Eğitim Bakanının değiştiğine işaret eden Karamollaoğlu, AK Parti iktidarları döneminde, 19 yılda 8 Milli Eğitim Bakanı değişikliği yapıldığını, bu konuda bir sistemin oturtulamadığını dile getirdi.

Temel Karamollaoğlu'nun açıklaması şöyle:  

SAYIN MERAL AKŞENER'İ ARADIM

Gündemimiz çok yoğun bazı üzücü hadiselere de temas etmek mecburiyetinde kalıyoruz, münferit de olsa… Dün kendi memleketim Sivas’ta Sayın Meral Akşener’e provokatif bir müdahalenin yapılmasını üzüntü ile karşıladım. Aslında bizim kardeşlerimiz hakikaten misafirperverdir. Dışarıdan gelen kim olursa olsun, nazik davranırlar. Ben Sayın Akşener’i biraz önce aradım, bizzat geçmiş olsun dileklerimi ilettim. Bazen özellikle bu hadiseleri medya provokotif bir şekilde aktarmayı görev biliyor, bunu da doğru bulmuyorum.

Bildiğiniz üzere Türkiye’de aylardır; devlet-mafya-medya üçgeninde çok ciddi iddialar ortaya gündeme getiriliyor. Bunca şayia ortaya dökülmesine rağmen kimsenin kılı kıpırdamamaktadır. Bunu anlamak hakikaten mümkün değil. Ne var bu şayialarda? Ne yok ki; Uyuşturucu ticareti, kara para aklama, hâkimlere savcılara talimat verme, rüşvet, yolsuzluk, otelleri tankla gasp etme… Yok, yok ülke adeta Kurtlar Vadisi dizi setine dönmüş durumda. İnşallah birileri müdahale eder ve gerçekleri bize aktarırlar, bu haksızlığın hukuksuzluğun üzerine giderler diye ümit ediyorum.

19 YILDA 77 KERE SİSTEM DEĞİŞTİ

Değerli arkadaşlar; malumunuz iktidar 7. Kez Milli Eğitim Bakanı değişikliğine giderek Ziya Selçuk’un yerine Prof. Dr. Mahmut Özer atandı. Bu noktada Sn. Bakanı’nın yeni görevinin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Fakat bu hayır temennisinin yanında ülkemizin eğitim karnesini de huzurlarınızda masaya yatırmak istiyorum. Herkes bilmeli ki; gençlik bir cevherse, o cevherin işleneceği süreç de eğitim sistemidir. Bakınız 19 yıldır ülkeyi aynı iktidar, aynı anlayış yönetiyor. 19 yılda 7 kere bakan, neredeyse 77 kere de sistem değişti. Değişen bakanların hepsi de, bir önceki sistemi eleştirip, yeni bir sistem getireceğini söyleyerek göreve başladı. Sonuç? Hüsran, hayal kırıklığıyla sonuçlandı. Maalesef Cumhuriyet tarihinin bu konuda en çok yanılan iktidarıyla karşı karşıyayız. Bizzat kendileri, hemen her konuda “yanılmışız” dediler. Ne yazık ki Reform diye getirdikleri her sistem bir öncekini mumla arattı.

Gariplik şurada ki; yapanlar da kendileri şikâyet edenler de… Ancak eğitim başka yanlışlara benzemez.

Eğitimde yapılan bir yanlış gelecek 50 yılınızı, gelecek 100 yılınızı etkiler.

EN ÖNEMLİ GÜNDEMİMİZ OKULLARIN YÜZ YÜZE EĞİTİME AÇILMASI

Pandemi döneminde ne yazık ki eğitim sisteminde çok ciddi zafiyetler gösterildi. Çocuklarımızın, gençlerimizin büyük çoğunluğu yeterli teknik altyapıya sahip olmadığı için eğitimden mahrum kaldılar. Aslında ve özellikle şimdi hepimizin üzerine düşen elbirliği ile topyekûn gençlerimizi, evlatlarımızı geleceğe hazırlamaktır. Bunun için de en önemli gündemimizin eylül ayında okulların yüz yüze eğitimle açılması olarak önümüzde duruyor. Bir başka önemli husus öğretmenlerimizin sorunlarının çözülmesidir. Çünkü bir ülkede nesiller öğretmenler eli ile yetiştirilir. Bu noktada öğretmenlerimizi nitelik bakımından daha iyi bir noktaya taşımak ve sorunlarını çözmek hepimizin vazifesidir.

Bugün ortalama 500 bin öğrencimiz üniversite sınavlarında barajı geçemedi, tercih dahi yapamayacaklar. Hiçbir başarı tesadüf olmadığı gibi hiçbir başarısızlık da tesadüf değildir ve bu başarısızlık kesinlikle öğrencilerimize değil, eğitim sistemimize aittir. Barajı düşürme teklifleri de bu başarısızlığın üstünü örtmez, bunu da bilmek lazım. Maalesef sistem bu arkadaşlar! Bu sistem değişmeden kim gelirse gelsin hiçbir şey düzelmez. İtibardan edilmeyen tasarruf, eğitimden edildiği sürece hiçbir sorun düzelmez. İktidar istiyor ki bu düzen böyle gitsin ama sorunlar da çözülsün. Kusura bakmayın kimsenin elinde sihirli değnek yok. Çözüldü mü bu zamana kadar? Çözülmedi! Yedi kere izledik bu filmi şimdi sekizincisi gösterime girdi.

TÜRKİYE MÜLTECİLER KONUSUNDA SINIFTA KALDI

Son günlerde gündemimizi en çok meşgul eden meselelerin birisi de mülteciler konusudur. Ne yazık ki iktidar ve bir takım muhalif kimseler bu konuda iyi bir sınav verememektedirler. Hemen belirtmek istiyorum ki iktidarın Suriye ve Afganistan politikalarını eleştirmek başka, Suriyelileri ve Afganları eleştirmek başka şeylerdir. Bu konuda ülkemizde ciddi bir kafa karışıklığı var, kimisi hemen mültecileri göndereceğiz diyor, kimisi AB ile anlaşma yapacağız diyor. Bu konu bir bütün, bu Ortadoğu’yu karıştırmak isteyenlerin projesi… İktidarlar bu projeye alet oldukları için bu sıkıntılar yaşanıyor. Bu projenin adı Büyük Ortadoğu Projesi olabilir ama aslen Büyük İsrail Projesi sürdürülmektedir. Türkiye bugün mülteciler konusunda, geriye göç, entegrasyon, sınır güvenliğini koruma hususlarında ne yazık ki sınıfta kalmıştır. Fakat bunun faturasını yerini yurdunu savaştan kaçarak gelen garibanlara kesmek, onlardan hınç almak doğru değildir.

KOMİSYON KURULMALI

Burada yapılması gereken başlıca çalışma; Türkiye’de toplumsal bir uzlaşı sağlanması ve herkesin mutabık kalacağı bir yol haritası çıkarılması açısından, siyasi partiler başta olmak üzere, göç uzmanları, sosyologlar, tarihçiler ve konuya dair uzmanlığı olan tüm alanlarda yetkin isimlerden bir Göç Komisyonu kurulmasıdır. Akabinde çok ciddi mütalaalar sonucu kısa ve uzun vadeli göçmen politikası ve planlarının belirlenmesi gerekmektedir.

ŞİDDETLE MÜCADELE YASASI ÇIKARILMALI

Son zamanlarda gündemi meşgul eden bir başka konu ise giderek artan şiddettir. Geçtiğimiz hafta yine genç bir kızımız vahşi bir cinayete kurban gitti. Ondan önce sağlık çalışanları sık sık şahit olduğumuz gibi yine şiddete maruz kaldı. Sadece bu iki örnekle sınırlı kalmayan; yüzlerce şiddet olayı göstermiştir ki şiddete karşı daha etkin bir mücadele yürütülmelidir. Şiddet yalnızca failin olayı gerçekleştirdiği anda ortaya çıkmaz. Şiddet failin çocukluğunda, büyüdüğü sosyal çevrede şekillenir. Bu nedenle eğitim sistemimizden başlayarak yeni bir mücadele tarzı benimsemeliyiz. Şiddete karşı mücadele bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı ve şiddeti ortaya çıkaran ekonomik, sosyal, kültürel etmenler dikkate alınarak yeni bir bakış açısı ortaya konulmalıdır. Bu konuda öncelikle komisyon kurulmalı; akademi dünyasından, sivil toplum kuruluşlarından, eğitim camiasından ve toplumun diğer kesimlerinden tarafları bir araya getirerek şiddeti ortaya çıkaran etmenleri, şiddeti yaratan eğilimleri araştıracak bir mekanizma inşa etmelidir. Bunun yanında şiddetin önüne geçecek caydırıcı cezai müeyyidelerin içeren, şiddeti de yöneldiği taraflara göre ayırmayan bütüncül bir şiddetle mücadele yasası çıkarılması gerekiyor. Burada şu hususa da dikkat çekmek istiyorum; Siyasiler olarak bizlerin ifadeleri çok önemli biz insanları sükunete davet edeceğimize halkı tahrik etmeye kalkarsak o zaman fecaat büyür, müsebbibi de siyasiler olarak biz oluruz. Biz Saadet Partisi olarak bu konuda sorumluluk almaya ve elimizden geleni yapmaya hazırız ve şiddeti önleyecek her türlü adımın da yanında olacağımızı şimdiden belirtmek isteriz.