Meclis'e girmesinin Abdullah Öcalan'ın fikri olduğunu söyleyen HDP Mardin Milletvekili Erol Dora, Süryani bir vekilin Meclis'te olmasının Süryani halkı için büyük bir özgüven olduğunu söyledi. 12 kişinin öldürüldüğü Paris'teki Charlie Hebdo katliamı ile ilgili konuşan Dora, "2013 tarihinde Fransa'da 3 Kürt kadın bu şekilde öldürüldü ve Fransa, Avrupanın kalbi denilen bir yerde bunların faillerini ortaya çıkaramadı. Eğer o zaman bu kadınları öldüren failler yakalanıp yargı önüne çıkarılmış olsaydı bugün Charlie Hebdo olayı da olmayacaktı" ifadesini kullandı. 
 
Şimdiye kadar olumsuz bir tepki almadığını belirten Dora, bir dahaki dönem partilerinde "gayrımüslim" sayısının artacağını söyledi.

HDP Mardin milletvekili Erol Dora'nın internethaber.com'dan Nesrin Yılmaz'a verdiği röportajın ilgili bölümü şöyle: 

Siz Meclis'teki tek gayrımüslim vekilsiniz ve Meclis tarihindeki ilk Hristiyan vekilsiniz, nasıl dahil edildiniz Meclis'e?

MECLİS'TE OLMAM SAYIN ÖCALAN'IN FİKRİYDİ

2011 seçimleri adaylık sürecinde adaylığa başvuru için çok az bir süre kala Barış ve Demokrasi Partisi'nden beni aradılar, Sayın Demirtaş o zaman yine Eş Genel Başkanımızdı, benimle görüşeceğini söylediler, kendisi benimle görüştü ve bir Süryani vatandaşı vekil yapıp Meclis'e göndermek istediklerini söylediler.

CUMHURİYET TARİHİNDE İLK SÜRYANİ-HRİSTİYAN VEKİL SEÇİLDİM

Biliyorsunuz 2011 seçimlerinde yüzde 10 baraıj yüzünden Özgürlük ve Demokrasi Bloğu olarak seçime girdik, Mardin'den 3 adaydık, ben, Ahmet Türk ve Gülser Yıldırım. Aday olduktan sonra da Mardin'de partimiz tarafından yapılan seçim çalışmaları doğrultusunda 52.500 civarında bir oyla Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa bir Süryani-Hristiyan vatandaş, Sayın Öcalan ve Kürtlerin ortak kararıyla Meclis'e girmiş oldu.

HAYIR DEMEM MÜMKÜN DEĞİLDİ

Menderes zamanında Ermeni ve Rum milletvekilleri vardı, Tansu Çiller zamanında bir Yahudi milletvekili vardı, Cumhuriyet tarihi boyunca hiç Süryani bir vekil olmamıştı. Teklifi ciddi görünce hayır demem mümkün değildi. Çok güzel tepkiler aldım, basın çok ilgi gösterdi, Kürtler içerisinde de çok büyük mutluluk yarattı. Çünkü biz Kürtlerle, hem Suriye'de, hem Irak'ta, hem Türkiye'de, hem Irak ve İran'da komşu olarak yaşıyoruz.

Dışarıdan ya da içinde bulunduğunuz hareketten hiç tepki geldi mi?

Biz 2011 seçimlerinde Emek, Özgürlük ve Demokrasi Bloğu olarak seçimlere girdik. Hristiyan olarak sadece ben vardım ama Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü, Levent Tüzel gibi, Türklerden de adaylarımız vardı, Alevi arkadaşlarımız vardı. Amaç Türkiye'deki bütün halkları kapsamaktı. Fakat bir Hristiyan'ın adaylığı hem bizim halkımız için hem de Kürtler için daha ilgi çekiciydi.

Meclisteki tek gayrımüslim vekil sizsiniz, Meclis'te bununla ilgili bir eksiklik görüyor musunuz?

PARTİ MECLİSİMİZDE HER KESİMDEN İNSAN VAR

Halkların Demokratik Partisi'ni kurmamızın amacı, Ulus Devlet paradigması doğrultusunda "tekçilik" üzerine homojen bir toplum oluşturulmaya çalışılması doğrultusunda diğer bütün farklılıklar dışlanmasına engel olmaktı. Ermeniler, Süryaniler, Lazlar, Çerkezler, Romanlar, Ezidileri Aleviler... Hem inançsal bağlamda hem etnik bağlamda diğer bütün halklar asimile edilmeye çalışıldı. Bizim amacımız Türkiye'deki bütün halklarla birlikte siyaset yapmaktı, onun için Halkların Demokratik Kongresi oluşturuldu ve bu kongrede hem etnik bağlamda hem de inançsal bağlamda bütün halklar yer alıyorlar.

Bu proje Sayın Öcalan tarafından ortaya atılmış bir paradigmadır. Yani Ulus Devlet paradigmasının vatandaşlara, mutluluk, özgürlük, eşitlik getirmediği, dolayısıyla bunun değişmesi gerektiği ortaya çıktı. Bunun değişmesinin yolu olarak demokratik ulus paradigması yeni bir modeldi.

Bizim politikamız, herkesin kendi kimliğiyle, rengiyle, ana diliyle, inancıyla, özgürce bu oluşumun içinde yer alacağı ve hiçbir halkın birbirine üstün olmayacağı bir çağdaş demokratik cumhuriyetin inşaasına yönelik bir politikadır.

HERKESİN PARTİSİYİZ

Biz de Halkların Demokratik Partisi olarak bu çerçevede hareket ediyoruz. Bu Türkiyelileşmekle ilgili bir projedir, amacımız yalnız Kürt bölgesinden oy almak değildir, projemiz gereğince, Laz, Çerkez, Alevi, Roman, Boşnak kim olursa olsun herkesin partisiyiz. Dolayısıyla biz, Trakya'dan da, Karadeniz'den de, Orta Anadolu'dan da oy almalıyız. Biz Türkiye'deki vatandaşlarımıza yeni bir yaşam vadediyoruz.

Meclis'ten beklediğiniz bir şey var mı, hiç zorlukla karşılaştınız mı?

MECLİSTE HİÇBİR PSİKOLOJİK BASKIYLA KARŞILAŞMADIM

"Ben Hristiyanım, Mecliste bütün partilerden vekiller beni tanıyor, hiçbir partiden olumsuz tepki almadım, psikolojik olarak hiçbir zorluk yaşamadım, hiçbir olumsuz tepkiyle karşılaşmadım, ilgiyle karşılandım. Bu anlamda negatif bir şey söyleyemem, parti içinde de arkadaşlar tarafından çok teveccüh, saygı ve sevgi dışında bir şey görmüş değilim.

Siz şu anda Meclis'te teksiniz, önümüzdeki dönem bu sayı hem partinizde hem de meclis genelinde artar mı, ne düşünüyorsunuz?

İLKELERİMİZE GÜVENİYORUZ

Biz, ilkelerimize güveniyoruz. Türkiye'de ilk defa 76 milyonunun iradesini dikkate alan bir parti olduğumuzdan dolayı savunduğumuz evrensel ve aydınlanmacı değerlere güveniyoruz. Türkiye'de şu anda demokratik özgürlükçü bir laiklik yok, biz demokratik özgürlükçü bir laikliği savunuyoruz. Örneğin, Alevilerin inanç ve ibadet yerlerini biz tanımlayamayız, bu Alevilerin konusudur, onların özgürlüğüdür, bunu müzakere etmek bile abesle iştigaldir çünkü bu temel bir hak ve özgürlüktür diyoruz. Bütün anadillerde eğitimin özgürleşmesi bizim amacımız.

HERKES KENDİSİ İÇİN KAYGILANSIN

Sünni İslama diğer inançlardan daha farklı bir hak tanınmasını kabul etmiyoruz. Hristiyanlara da, Ezidilere de aynı hakların tanınmasını istiyoruz. Örneğin şu an Ezidilerin kimliklerinde din hanesine X konuyor. Kimliklerde din hanesinin olması aslında Anayasamız da aykırıdır, Anayasa bunun için; "Kimse inancını beyan etmek zorunda değildir" der. Şu anda kimlikteki din hanesine istemeyen yazdırmıyor ama yazdırmayınca daha kötü, din hanesinin de olmaması gerekir. Biz Türkiye'de hiçbir halkı başka bir halktan üstün tanımıyoruz, bütün halkları eşit olarak kabul eden bir partiyiz.

BARAJ AŞMA KONUSUNU GÜNDEMİMİZDEN ÇIKARDIK

Biz, yüzde 10 barajını çok kolaylıkla aşabileceğimize inanıyoruz. İnancımız, savunduğumuz ilkelerden geliyor. Halk bize bu teveccühü gösterecektir, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birçok propogandasal açıdan negatif durumlarla karşılaşmamıza rağmen yüzde 9.8 oy aldık. Biz barajı aşma konusunu gündemimizden çıkarmış bulunmaktayız, kaygılanmanın boşa harcanmış düşünceler olduğunu biliyoruz. Kimse bizim için kaygılanmasın kendisi için kaygılansın. Çünkü Türkiye'de esas muhalefet biziz.

Oy oranınız için bir tahmininiz var mı?

Yüzde 10 barajını aşacağız ama net bir rakam veremem. Yüzde 11 mi olur, 13 mü, 14 mü olur o biraz da bizim çalışmamıza, performansımıza bağlı. Halka ilkelerimizi ve proğramımızı anlatabilirsek barajı aşmamızda hiçbir engel yoktur, bizim için baraj konusu anlamını yitirmiştir.

Çözüm süreci ne aşamada sizce, Mart'ta o merakla beklenen çağrı yapılabilecek noktaya gelinecek mi?

2013 Newoz'unda Diyarbakır'da Sayın Öcalan tarafından bir deklarasyon yayınlandı. Artık silahların miadını doldurduğu, demokratik siyasetin, ideolojilerin ve fikirlerin ön plana alınarak demokratik siyasetin ön plana alınması gerektiği noktasında dünyaya bir çağrı yaptı ve sonrasında da bir ateşkes ilan etti, bu ateşkes bugüne kadar da devam etti. Bu Türkiye açısından çok önemlidir, bazıları "çözüm süreci ne getirdi" diye soruyor; insanların ölmemesi kadar güzel bir şey var mıdır.

Yaklaşık 20 aydır Sayın Öcalan'la bir diyalog sürdürülmekteydi. Bu demokratik çözüm ve barış sürecinin müzakere sürecine evrilmesi noktasında beklentilerimiz var.

Paris'te yaşanan katliam tüm dünyayı ayağa kaldırdı. Bu saldırı için ne söylemek istersiniz?

3 KÜRT KADININ KATİLİ BULUNSAYDI CHARLİE HEBDO SALDIRISI OLMAZDI

2013 tarihinde Fransa'da 3 Kürt kadın bu şekilde öldürüldü ve Fransa, Avrupanın kalbi denilen bir yerde bunların faillerini ortaya çıkaramadı. Eğer o zaman bu kadınları öldüren failler yakalanıp yargı önüne çıkarılmış olsaydı bugün bu olay da olmayacaktı. Charlie Hebdo dergisi çalışanlarına yapılan bu saldırıyı kınıyorum, çağdışı bir saldırıdır, kabul edilebilir değildir. Allah adına, din adına bu tür saldırıların yapılması insanlıkla bağdaşmamaktadır. Kimse Allah'ın avukatlığına soyunamaz.