2014 Yerel Seçimlere Doğru Yerel Yönetimler Konferansı'nın açılış konuşmasını yapan BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Sorun ittifak politikaları değil, tam tersi halka geniş bir güvenin verilmemesi. Bu yerel seçimler, kendi kaderimizi elimize alma dönemi olarak da sayılabilir" dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Halkların Demokratik Kongresi'nin (HDK) düzenlediği, "2014 Yerel Seçimlere Doğru Yerel Yönetimler Konferansı" Cezayir Restaurant Toplantı Salonu'nda başladı.

Konferansın açılış konuşması BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, "Yerel seçimlere doğru ne yapacağımızı konuşmadan önce kent anlayışımızı ve kenti yönetme anlayışımızı, önerilerimizi anlatacağımız bir kampanya düşünüyor herkes. Herkesin dediği şey, 'Gezi'den sonra hiçbir şey eskisi olmayacak' fakat her şeyi de eskisi gibi yapmaya devam ediyoruz" dedi.

Tartışmalara "Kent yaşamı içinde kendimiz için nasıl bir hayat istiyoruz sorusu" ile başlamak gerektiğini dile getiren Önder, "Günde kaç saat çalışmaktan tutun, kültürel aktivitelere varan bir sürü şey içeriyor. Etkili bir kent muhalefeti yaratmanın kent iktidarından daha düzenleyici ve dönüştürücü olacağını düşünüyorum. Bunun ilk adımı Gezi'de atıldı. Forumlar bunun en önemli alt organları oldu" diye konuştu.

'ŞEFFAF YEREL YÖNETİM POLİTİKASI YOK'

Hem iktidarın hem de muhalefetin şeffaf bir yerel yönetim politikasının olmadığını belirten Önder, şunları söyledi: "Şu ana kadar hiçbir partinin yerel yönetimlere ilişkin berraklaşmış politikası yok. Özellikle Gezi isyanından sonra gelen anlayışla birikimlerin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini anlıyoruz ve bunun tartışılması gerektiği için de böyle bir toplantı gerçekleştiriyoruz."

Yerelde genişlemede, kadın temsiliyetinin belirleyici olduğunu ve bireysel temsiliyetin ciddiye alındığı bir politika benimseyeceklerini belirten Önder, "Bizi bekleyen en büyük sıkıntı, sol güçlerin yıllardır işitmekten perişan olduğu 'ya oylar bölünürse' sendromudur" dedi. Türkiye'de sol hareketin gerilemesinde tarihi sebeplerin yanı sıra sosyal demokratların yerel yönetim tarzı olduğunu belirten Önder, "Türkiye'deki solun gerilemesinde, birçok sebep sayılabilir ama en az bunlar kadar sosyal demokratların 3 büyükşehir belediyesini almaları ve bunun üzerinden gösterdikleri oburluklardır. Sorun ittifak politikaları değil, tam tersi halka geniş bir güvenin verilmemesi. Bu yerel seçimler, kendi kaderimizi elimize alma dönemi olarak da sayılabilir" diye konuştu.

Açılış konuşmasının ardından konferansın "Neden Yerinden Yönetim" adlı ilk oturumuna geçildi. Oturumun moderatörlüğünü HDK Yürütme Kurulu üyesi Sevtap Akdağ yaparken, TESEV Yönetişim Direktörü Fikret Toksöz, gazeteci-yazar Cengiz Aktar ve BDP Muş Milletvekili Demir Çelik ise konuşmacı olarak katıldı. Oturumda "ademi merkeziyetçilik, bölgesel yönetimler, yeni anayasa, demokratik özerklik" gibi başlıklar altında tartışmalar yürütüldü. (Haberfx)

AKTAR: EN DOĞRU KARAR 'YERİNDEN' ALINAN KARARDIR

Konferansın, "Neden yerinde yönetim" başlıklı ilk oturumuna TESEV Yönetişim Direktörü Fikret Toksöz, gazeteci-yazar Cengiz Aktar ve BDP Muş Milletvekili Demir Çelik konuşmacı olarak katıldı.

Dünya ülkelerindeki yerel yönetim modellerine ilişkin örnekler veren Fikret Toksöz, İngiltere'de yetkilerin merkezi yönetim değil, yerel yönetimlere verildiğini hatırlattı.

Fransa'da bölgesel yönetimlerin güçlü olmadığını ancak kalkınma için güçlü planlar yapıldığını söyleyen Toksöz, şöyle devam etti: "Bölge meclisi bir kalkınma planı yapıyor ve merkezi hükümet ile bölgeler arasında kalkınma sözleşmesi yapılıyor. Buna göre kalkınmanın giderleri üzerine anlaşma yapılıyor ve harekete geçiliyor."

Türkiye’de ise yerel yönetimlerin alışılmış kalıplar içinde düşünüldüğünü belirten Toksöz, kent muhalefetinin önemli olduğunu ifade ederek "Kendinden doğan kent muhalefeti çok önemli. Bu Gezi ile başlayan bir süreç oldu" dedi.

Bölge yönetimleri oluşturulması tartışmalarının yeni bir konu olmadığını aktaran Toksöz, "1922'de Celal Bayar yazdığı raporda, bölgesel projelerle Türkiye'yi kalkındırabileceklerini söylüyor. Cumhuriyette de bunun gibi bir takım girişim ve çabalar var" dedi. Mevcut durumda Türkiye'de bölgeler arası ciddi eşitsizliklerin olduğuna dikkat çeken Toksöz, "Sosyal alanda, sağlık alanında, ekonomi alanında birçok problem var. Örgütlenmelere en yerel birimlerden başlanmalı. Kalkınmalar mahallerden örgütlenerek, programlar yaparak yukarıya doğru sağlanabilir. Türkiye kamuoyunu ikna etme açısından da bunu söyleyebiliriz" diye konuştu.

YERELLEŞME ÖCALAN'IN ÖZERKLİK TARTIŞMASIYLA BAŞLADI

Dr. Cengiz Aktar ise "Neden yerinden yönetim?" sorusuna yanıt verdi.

 "Yerindenlik, en doğru kararın yerinden alınabileceğini gösteriyor. Gezi olayları da bunu gösterdi zaten. Vatandaşın kamu hayatına katılımı, işlevselliği, siyasi alanın muazzam genişleyeceği yer yerelliktir. Gezi'de kamusal eğilim olarak da eylem sahiplenildi. Vatandaşın sesi duyuldu. Bu katılımdır. Yerel yönetim bu işe yarar" diye konuştu.

Yerelleşme konusunun en iyi BDP tarafından anlaşıldığını söyleyen Aktar, Özerklik ya da yerellik meselesi, Avrupa Konseyi'nin Özerklik Şartı ile biten bir şey değil. Bu anayasal bir konu, anayasa ile bitebilir. Bunu Türkiye'de bir tek BDP anladı. Verdiği anayasa teklifinde de ademi merkeziyet bağlamında düzenlenmesi gerektiğini söyledi. Yerellik, sadece Kürt illeri için değil Tüm Türkiye için bir gelişme olacak" dedi.

Türkiye'de yeni başlayan bu tartışmanın Abdullah Öcalan'ın "demokratik özerklik" tartışması ile başladığını hatırlatarak "Aslında bu Abdullah Öcalan'ın özerklik tartışmaları ile başlattığı bir tartışma. AKP bu tartışmaya başkanlık sistemi ile eklemlendi" dedi.

Başbakan'ın açıkladığı "demokratikleşme paketi"nde yerel yönetimlere ilişkin maddeler olmadığını hatırlatan Aktar, "İyi ki girmedi, girseydi bu anlayışla çok kötü şeyler ortaya çıkardı" dedi.

ÇELİK: YERELİ SİYASETE KATAN MODELİ ÖNGÖRDÜK

Aktar'ın ardından söz alan BDP Muş Milletvekili Demir Çelik, özgürlükleri yok eden yapıların devlet ve iktidar sistemi olduğunu söyledi. Bu sebeple Kürt özgürlük hareketinin "demokratik modernite" deneyimi ile devlet dışı sistemin esas alınıp alınamayacağını sorguladığına dikkat çeken Çelik, "Devlet dün de vardı, bugün de var. Önümüzdeki yıllar da demokratik modernite ile kapitalist modernite tartışmalarının yaşanacağı yıllardır. Biz devlet dışılığı esas alan, özgür yerel yönetimler modeli için verdiğimiz mücadele ile düşe kalka bugüne geldik. Biz Ankara'nın belirlediği merkeziyetçilikten farklı olarak yereli siyasete katan, demokratik bir örgütlenme öngördük. Aynı şekilde ekolojik bir dengenin oluşturulabilmesi açısından mücadele yürüttük" dedi.

Kürtlerin emperyalizme karşı "itiraz büyüten" bir halk olduğunu ifade eden Çelik, "Bağlı bulunduğumuz coğrafyada demokratik özerklik projemize devlete rağmen can katmaya devam ettik. Demokratik özerklik bir Kürt projesi değildi. Bizden önce başlayan otonom yapılara benzeyen ve toplumun tüm kesimlerini içine alan bir proje. Bu yüzden Kürdistan'da resmiyete rağmen, uygulamaya çalıştık ve çalışıyoruz. Bu proje tüm Türkiye'ye de uygulanabilecek bir proje. Sadece Kürdistan'da mücadele yürüten bir sınırlamada olmadık. Demokratik paradigmanın büyütülebilmesi noktasında da Halkların Demokratik Kongresinde yer bulduk" diye konuştu.

Çelik, demokratik moderniteyi, "ekoloji, kadın özgürlüğü, halkın katılımcılığı ve demokrasi" ayakları üzerine kurduklarını ve var etmeye çalıştıklarını belirtti.

Konuşmaların ardından soru ve cevap bölümü ile "Neden Yerinden Yönetim" adlı oturum sona erdi. (bestanuçe)

HALKÇI BELEDİYELER DENEYİMLERİNİ PAYLAŞTI

HDK ve HDP'nin düzenlediği 2014 Yerel Seçimlerine Doğru Yerel Yönetimler Konferansı, "Yerel yönetimlerde iyi uygulamalar ve deneyim paylaşımları" başlıklı forum ile devam etti.

Forumda, Diyarbakır Belediyesi Eş Başkanı Hafize İpek, Pertek Belediye Başkanı Kenan Çetin, Aydın Savuca Belediye Başkanı Ahmet Ölçe, Hopa Belediye eski Başkanı Yılmaz Topaloğlu, Van İl Genel Meclis Başkanı Öner Yiğit, Diyarbakır Kent Konseyi Sekreteri Metin Kılavuz, Mersin Akdeniz Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Altuntaş deneyimlerini paylaştı.

MAHALLE MECLİSİNİN KARARI BELEDİYEYİ BAĞLAR

Pertek Belediye Başkanı Çetin, Dersim'in en büyük belediyesi olduklarını belirtti, "Söz ve karar hakkını halktan alıyoruz" dedi.

Belediyenin 119 yıl sonra sağcı yöneticilerden solcuların eline geçtiğini belirten Çetin, "Halkçı belediyecilik anlayışıyla çalışıyoruz" dedi. Halkın, yaşam alanlarının nasıl olması gerektiği konusunda katılımcı olmaya hazır olduğunu gördüklerini belirten Çetin, mahalle meclislerini seçerken, kadın ve gençlerin yer almasına önem verdiklerini söyledi. Üç ayda bir toplanan meclisin aldığı kararların belediyeyi bağladığını söyleyen Çetin, yerel zenginlikleri halkın hizmetine sunduklarını, tarihi kültürel dokuyu korumak için çabaladıklarını belirtti.

Çetin, Halk Meclisinin kararı ile TOKİ yapımına izin vermediklerini de sözlerine ekledi.

SOL ÖNEMLİ KAZANIMLAR ELDE EDEBİLİR

2004-2009 yılları arasında Hopa Belediye Başkanlığı yapan Topaloğlu, hızla halkı yönetime dahil etmek için çalışmalara başladıklarını söyledi. 6 mahalleden oluşan kent meclisi kurduklarını hatırlatan Topaloğlu, 5 yıl boyunca toplantıların halka açık geniş katılımlarla yapıldığını kaydetti.

Sadece su ve alt yapıyı geliştirmek değil, sosyal belediyecilik anlamında da önemli çalışmalar yaptıklarını ifade eden Topaloğlu, bazı projelerin ise ANAP başta olmak üzere diğer partiler tarafından engellendiğini belirtti.

Topaloğlu, "Sol bugün kendi dünyasını yeniden tanımlayarak, yeniden önemli bir kazanım elde edebilir" dedi.

İHALELER HALKA AÇIK YAPILIYOR

Mersin Akdeniz Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Altuntaş, Akdeniz'in ilin motoru olduğunu ve çok çeşitli halkların yaşadığını hatırlattı.

Paranın nasıl yönetildiği ve harcandığının yerel yöneticilik bakımından önemli olduğunu anlatan Altuntaş, tüm ihalelerin halka açık yapıldığını belirtti.

TOKİ PROJESİ KABUL EDİLMEDİ

Mersin'in konumu itibariyle ranta açık olduğunu ifade eden Altuntaş, AKP'nin TOKİ üzerinden "Kentsel dönüşüm projesi"ni hayata geçirmeye çalıştığını söyledi. Altuntaş, mahallelerde yaptıkları anket çalışması ile projeyi iptal ettirdiklerini söyledi.

Eğitim Destek Evi, spor kulübü, gıda bankası, kadın danışma merkezi, kadın konuk evi kurduklarını belirten Altuntaş, yılda 5-6 bin kişiye tiyatro izleme şansı verdiklerini söyledi.

Altuntaş'ın ardından Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkan Vekili Hafize İpek söz aldı.

Diyarbakır'da 8 bin yıldır çok dinamik bir yaşam sürdüğünü, halkın büyük bölümünün yoksulluk sınırında yaşadığını bildiren İpek, Türkiye'de yerel yönetimlerin ikili hukukla sağlandığını söyledi, bunları da "yasalarla sağlanmış yerel yönetim ve siyasal iktidar tarafından sarmalanan yerel yönetimler" olarak açıkladı.

CİNSİYET EŞİTLİKÇİ BİR MODEL

Demokratik cinsiyet eşitlikçi bir modelle hizmet ürettiklerini söyleyen İpek, "Bu model iktidar erkini reddeder" dedi. Yetkinin sadece belediye başkanında değil, diğer yöneticiler ve halkın da söz sahibi olduğunu belirten İpek, tüm kadın çalışanlardan oluşan kadın birimi olduğunu söyledi.

Demokratik, ekolojik, ekonomik alan kurulları olduğunu belirten İpek, bu alanların doğal denetim mekanizmaları olduğunu kaydetti.

BDP'li belediyeler hakkında açılan tüm davaların siyasi olduğuna dikkat çeken İpek, yolsuzluklara ilişkin hiçbir soruşturma olmadığını kaydetti. İpek, ekledi: "Asla ve asla bir pet bardak dahi kayıtsız değildir."

KADINLAR İÇİN AYRI BÜTÇE

Bu modelin uygulanmasına kadın ile başladıklarını belirten İpek, şunları söyledi: "Kadın birimi BDP'li belediyeler dışında hiçbir belediyede yok. Bütçede kadın müdürlüğü başlığı altında kadınlar için harcanan kalemi resmi olarak gösteriyoruz."

Dünyanın hiçbir yerinde olmayan Sosyal Konut Projesi'ni uyguladıklarını anımsatan İpek, bu projeleri yoksul emekçi semtlerinde uyguladıkların, yıkılması gereken evleri yıkarak yerine yenilerini yaptıklarını ve sahiplerine verdiklerini bildirdi.

HALKA DAYANMAYAN POLİTİKALAR SÜREKLİLEŞEMEZ

Diyarbakır Kent Konseyi Sekreteri Metin Kılavuz, Kent Konseyi çalışmalarına ilişkin bilgi verdi. Halka dayanmayan hiçbir şeyin süreklileşemeyeceğini söyleyen Kılavuz, Türkiye'de ilk olarak eş sözcülük sistemi uygulanan spor kulübü olduklarını hatırlattı.

Kılavuz, yılda iki kez Kent Konseyi'ni topladıklarını, yerel kalkınma, şeffaflık, hesap verilebilirlik, sürdürülebilirliği esas aldıklarını kaydetti.

Son sözü Van İl Genel Meclisi Başkanı Öner Yiğit aldı. 26'sı BDP, 17'si AKP'li, 1'i ise bağımsız olmak üzere 44 üyelerinin olduğu bilgisini veren Yiğit, hiçbir köyde yol ve kanalizasyon olmadığını söyledi. Valilik başta olmak üzere yerel yönetimlerin ilde hizmet üretmediğini belirten Yiğit, belediyenin dar imkanlarla, zor koşullarla hizmet götürmeye çalıştığını dile getirdi. (etha)

"YEREL SİYASETTE KATILIMCILIK ÖNEMLİ"

Konferansın “Yerel Yönetimler ve Demokratikleşme” başlıklı oturumunda, İstanbul Üniversitesi’nde kentleşme ve çevre sorunları çalışan Doç. Dr. Ayten Alkan, Bursa, Nilüfer Belediyesi’nden, Şehir Planlamacısı İkbal Polat ve Sabancı Üniversitesi Yerel Politikalar Merkezi’nden Dr. Ümit Şahin konuştu. Oturuma Satı Burunucu moderatörlük etti.

Oturumda, sosyal, ekolojik, katılımcı, toplumsal, cinsiyet eşitlikçi yerel yönetimler tartışıldı.

ALKAN: NEGATİF AYRIMCILIK KALKANA DEK

İlk söz alan Doç. Dr. Alkan, yerel yönetimlerde cinsiyet eşitliğiyle ilgili konuştu. Alkan, 2009 yerel seçimlerinde en düşük kadın katılım oranının, Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) en yüksek katılım oranının da o dönemki Demokratik Toplum Partisi’nde olduğunu belirtti.

“Tüzüklerde yazılı olan katılım politikaları çok önemli. Negatif ayrımcılık ortadan kalkana dek kota gibi uygulamaların tüzüklerle belirlenmesi ve uygulanması gerekiyor.”

bianet’in erkek şiddeti çetelesinden de örnekler veren Alkan, Ağustos ayında 24 kadın ve bir çocuğun öldürüldüğünü, yerel yönetimlerdeki politikalarda bunun da göz önünde bulundurulmasının önemini anlattı.

“Cinsiyete dayalı iş bölümü yerel yönetimlerde devam ediyor. Çevre Etki Değerlendirmesi (ÇED) gibi ‘cinsiyet etki değerlendirmesi’ yapılmalı.”

POLAT: HER ADIMDA HALKIN KATILIMI

Bursa Nilüfer Belediyesi’nde hemşirelerin yerel yönetimlere katılımı konusunda çalışan İkbal Polat da belediyedeki katılımcı siyaset deneyimlerini ve mahalle komiteleri uygulamasını anlattı.

“Mahalle ölçeğinde yönetimi kurmaya yönelik bu uygulama 2009’da başladı. Nilüfer Belediyesi’nde 42 mahalle komitesi kuruldu. Komiteler her ay toplanıp taleplerini oluşturuyor, bu talepler belediyeye iletiliyor.”

Polat, bu işleyişle mahalle sorunlarının çözülmeye başladığını ifade etti.

“Mahalle komitelerinin yanı sıra sağlıklı kentler, cinsiyet eşitliği ve engelli birimleri de kararları tartışıyor ve değerlendiriyor. Kararlar birlikte alınıyor.”

Polat, birlikte alınan kararlardan da örnekler verdi: “Manolya Parkı’nın Gazi Caddesi’nin planları halk toplantıları, mahalle komitelerindeki tartışmalarla şekillendi. Plan-projelerin her adımı halkın katılımıyla yürüyor.”

ŞAHİN: MAKRO DEĞİL YEREL POLİTİKA

Dr. Ümit Şahin de “yeşil yerel yönetim” kavramından ve yaklaşan yerel seçimlerden bahsetti:

“2014’te yerel seçim var. Makro politikaların yerine, yerel seçimde yerel politikalara odaklanılmalı.”

“Katılım, demokrasi ve ekoloji mücadelesi Gezi direnişinde ortaya çıktı. yerel seçim öncesi de bu perspektife odaklanılmalı. İstanbul için ulaşım, katılım ve yeşil alanlar üzerine projeler geliştirilmeli. Çevre ve ekolojiyle ilgili diğer meseleler de kampanyada öne çıkmalı.”  (bianet)