Serhat KORKMAZ / Bianet

 

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi (İLEF) Sinema Topluluğu'nun düzenlediği söyleşide öğrencilerle bir araya geldi.

 

Fakültedeki Mahmut Tali Öngören Sinema Salonu'nda dün saat 13.30'da gerçekleştirilen söyleşide Önder, Cihan Kırmızıgül'e verilen hapis cezasından, Suriye meselesine kadar birçok konuya değindi.

 

"CİHAN'IN İDDİANAMESİ PARODİLERE KONU OLACAK"

Konuşmasına, Cihan Kırmızıgül'e verilen hapis cezasına atıfta bulunarak başlayan Önder "Cihan benim yetiştiğim topraklarda doğmuş. Aşağı yukarı benimkiyle aynı seyri izleyen bir hayat hikâyesi var. Çok değil iki, üç sene içerisinde parodilere konu olacak bir şebeklikte iddianamelerle ve kararlarla 11 yıl küsur hapse mahkûm edildi" diye konuştu.

 

Kırmızıgül'e yönelik politikanın, Roboski katliamına yönelik duyarlıkları engellemek gibi bir amaç taşıdığını belirten Önder, bu olayların birbirleriyle ilintili olduğunu ve aralarında bir hiyerarşi kurmadan üzerlerine gidilmesi gerektiğini belirtti.

 

"SOKAK ÖRGÜTLEYİCİ KAMPANYALAR YAPMALI"

Yeni anayasa yapım sürecinde oluşturulan 12 kişilik Anayasa Komisyonu'nda yer aldığını ifade eden Önder, hayatın "garipliklerle" dolu olduğunu söyledi.

 

"Bir zamanlar 'Anayasayı tebdil, tağyir ve ilgaya tam teşebbüs'ten yargılanmıştım. Hayat getirdi getirdi yeni anayasayı teslim ettikleri 12 kişiden birisi yaptı beni."

 

Türkiye'de genel olarak bir soyutlama sıkıntısı olduğunu dile getiren Önder, bu sıkıntının Anayasa Komisyonu'nda da kendisini var ettiğini söyledi.

 

"Enerjimizin çoğunu kavram karmaşışına veriyoruz. Örneğin; Bir insanlık onuru tarifi yapacağız üzerinde anlaşamıyoruz. Birileri 'Bir grup insan onuru demeyelim manevi ve maddi insani bütünlüğümüz diyelim' diyor."

 

"Türkiye'de iklim barışa el verirse o zaman gerçek bir anayasa olur" diyen Önder, böyle bir dönemde sokağın da örgütleyici kampanyalar yapması durumunda anayasa üzerinde etkili olabileceğini belirtti.

 

"İLK FIRSATTA YAZIYA DÖNECEĞİM"

Bir öğrencinin kendisine sorduğu "Yönetmenliği mi? Yazarlığı mı daha çok özlüyorsunuz?" sorusuna, yazarlık cevabını veren Önder, etkili ve kesin bir sonuç alınabilecek tek mecranın basın olduğunu dile getirdi.

 

"Bu ülke günlük müdahalelerin yapılması gereken günler ve şartlardan geçiyor. Bu ülkeye makul bir ülke olsaydı sinemayı daha çok tercih ederdim. İlk fırsatta yazıya döneceğim. İkinci bir dönem vekillik yapmayı düşünmüyorum."

 

"SÜRİYE'DE KÜRTLER STATÜ KAZANACAKTIR"

Suriye meselesine de değinen Önder, Kürtlerin, Suriye'de her halükarda bir statü kazanacağını ifade etti.

 

"Şu an Irak'taki gelişmelerle birlikte ele alındığında Sünni mihver oluşturma kararlılığı var. İran etkisini kırmak, Kürtlerin hali hazırda bir statü kazanmasını önlemek, petrol için daha az maliyetli ve daha güvenlikli bir koridor oluşturmak gibi durumlar var.

 

Genellikle hesaplar rasyonel yapılır fakat sonuçlar irrasyonel çıkar. Halkların direnme kat sayısı kâğıt üzerinde hesaplanamaz.

 

Şuan savaşı en çok isteyen işbirlikçi büyük sermaye... Niye? Siz sıkıntılarınızı ancak ihraç ederek çözebilirsiniz. Batı bunu hep böyle yapmıştır. Kendi iç sıkıntılarını yoksul ülkelere ihraç etmiştir ve bu kendi ülkesine refah ve nispi bir barış olarak geri dönmüştür.

 

"BAZI GAZETECİLERİ KENDİLERİNE MEMUR YAPTILAR"

Devlette ve AKP'de bu logaritmayı çözecek bir akıl yok. Bunu bir aşağılama anlamında söylemiyorum. Çok nitelikli muhafazakâr gazeteciler vardı. Onları kendilerine memur yaptılar, budadılar. Eğer bunu yapmasalardı kendilerine bu konu da yardımcı olacak isimler olacaktı.

 

Savaş dediğiniz orduyla yapılır. Bu ordu savaşacak bir ordu değil. Kendi yurttaşına bomba yağdırmak hüner değildir. Savaş çocuk oyuncağı değil. Biz elimizden geldiğince bu olayı teşhir edip karşısında duracağız."

 

"MECAZ YETKİNLİK MESELESİDİR"

"İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin hakkında ne düşünüyorsunuz?" sorusuna, "O kötü bir şaka gibi" diyen Önder, birinin Şahin'e 'Tamam, tamam sen İçişleri Bakanı oldun. Artık heyecanlanma' demesi gerektiğini belirtti.

 

"Sevilmediğini kendisi de biliyor. O yüzden birisi seviyorum deyince şüpheye düşüyor. 'Takla at' gibi laflar söylüyor. Mecaz laf kullanmak bir yetkinlik meselesidir. Kullanamıyorsanız bunu yapmayın.

 

Fakat bu zulüm kişisel bir zulüm değil. Şahin bu zulmün en kaba hali. 'İyi' görünen isimler daha rafine gözüküyor sadece."

 

Söyleşinin ardından İLEF öğrencileri Önder'e puşi hediye etti.