HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, “ Amed’in yiğit evladı Tahir Elçi nezdinde hepsine söz veriyoruz: Bu Barışı getireceğiz. Ölenler genç yaşında toprağa girenleri boşuna girmediler. Onların onuruna borcumuzdur bu topraklara barışı, özgür eşit bir yaşamı getirmek” dedi.

Önder Diyarbakır Newroz’unda çözüm süreci ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Sırrı Süreyya Önder’in konuşması şu şekilde:

“Bu mücadele azmi sönmeyecek, bunun sözünü veriyoruz. Bu bölgenin gerçekliğinden bir şey anlamayanlar bizi sürekli psikolojik harbe maruz bırakıyorlar. Safınızı çekin diyorlar.

Bu bölgenin gerçekliğinin bilenler, evlatlarının bir kısmını dağa bir kısmını toprağa gönderdiğini bilirlerdi.

‘BARIŞI BİZ GETİRECEĞİZ’

Hapishanelerde unutmayalım, bu itibarla son savaş çılgınlığında hayatını kaybedenleri, Amed’in yiğit evladı Tahir Elçi nezdinde hepsine söz veriyoruz: Bu Barışı getireceğiz. Ölenler genç yaşında toprağa girenleri boşuna girmediler. Onların onuruna borcumuzdur bu topraklara barışı, özgür eşit bir yaşamı getirmek.

Sayın Öcalan’la aramızda duvarlar olabilir, bize bir mesajı var. 3 yıl barış uğruna beraber mesai yaptık. Daha iyi bir ülke uğruna... Yazdıkları tartıştıkları şeyler bu faşist tecride rağmen bize ulaşıp, muhtemelen şunu derdi:

“Bre siyasi ahmaklar bre akılsızlar ben size eşme ruhu dedi. Bölgeyi ortak evimiz yapalım dedim. Yoldaşlarıma söyledim size yardım ettiler.

Siz Cizre Silopi de katliama varan uygulamaları, kendi halkınıza getirdiniz derdi… Siz bu sokma akılla daha kaç adım gidebileceğinizi gidebilirsiniz diye sorardı Öcalan.

Ciddi özenli bir müzakere bu topraklar ebediyen kamu düzeni dediğiniz şeyi kazanabilirdi dedi. Öcalan ne dediyse tersini anladılar ya da düzünü anlayıp tersini yaptılar.

Öcalan Davutoğlu’na şunu derdi:

‘KÜRT EVİNE GİREMİYOR, TÜRK EVİNDEN ÇIKAMIYOR’

“Sayın başbakan kamu düzenini böyle sağlayacağım dedin, Kürt evine giremiyor Türk evinden çıkamıyor al sana kamu düzeni. Biz de rabia işareti yapalım. İşe kamu düzeni diye getirdiğiniz nokta burası.

Oysa barışın hemen eşiğindeydik. Bugün de fazla uzağında değiliz. Bu iki gözden 4 ölüm bakanlar bizleri sindiremez. Korkacak yılacak yok aramızda. Korkak arıyorsanız aynaya bakın. Fezleke geldiğinde, düne kadar yere göğe sığdıramadığınız mahkemelere ‘biz güvenmiyoruz’ diyorsunuz. Sizin güvenmediğiniz mahkemelere biz gideceğiz öyle mi?

Elimizi uzatsak tutacağımız hem ülkemizi hem bölgemizi yer yüzü cenneti haline getireceğimiz yöntem insancıldır, demokratiktir. Onun da yolu müzakerelerdir. Başbakana çağrı yapıyorum, laf kalabalığını bırakın.

Bölgenin gerçekliğini siz de gözlemlediniz. Bölge halkının demokratik sabrı, beklentisi daha berhava olmuş değil. Siz de başbakansınız, bu topraklara kaçak gelip gideceğinize, burada bekliyoruz. Açın İmralı’nın kapılarını, sizinle el ele tutuşarak mutabık kaldığımız ne varsa oradan başlatalım, bir hafta içinde ülkemizin çehresini güzelleştirelim. AB kapısında vatandaşımı özgürce dolaştıracağım diye kasım kasım gezeceğine burada insanlar evine giremiyor. Hiç mi utanmıyorsunuz?

Size çağrı yapıyoruz, evladının yolunu gözleyen, Türk Kürt Laz Çerkez, Süryani, Arap, ermeni, bütün annelere taahhüt ediyorum. Ciddiyetle yaklaşırlar çatışmasızlık bir haftada sona erer. 8 gün sürerse beni Diyarbakır meydanında dara çekin. Ah diyen namerttir.

Gelin hepimize bir bahçe kılınmış olan bu yeryüzünü savaş ve ölümle daha fazla kirletmeyelim. Zulme boyun eğmeyen biat etmeyi reddeden halkı kendinin malıymış diyenlere ‘Hadi oradan’ diyen kardeşlerim.”