Milliyet yazarı Mehmet Tezkan, son günlerde tartışmaya açılan "yüzde 10 seçim barajının hak ihlali sayılacağı" konusuyla ilgili kaleme aldığı yazısında, "2015 seçimlerine askeri darbe döneminin ürünü olan yüzde 10 barajıyla gireceğiz," dedi. Tezkan, Anayasa Mahkemesi'nin seçim barajını hak ihlali sayan yasayı iptal etmesi, yani yüzde 10’u ortadan kaldırması durumunda bile, yeni düzenleme için Meclis’e süre vermek zorunluluğunun olduğunu ve bu sürenin de altı ayla bir yıl arasında olacağına dikkat çekti. Tezkan, "Anayasa Mahkemesi’nin kararı hukuken bir sonuç doğurmaz ama siyaseten çok şey ifade eder," diye belirtti.

İşte Mehmet Tezkan'ın "Baraj değişmez ama siyasi sonucu olur" (02.12.2014) başlıklı yazısı:

Nur topu gibi muhabbet konumuz oldu.. Belli ki; Anayasa Mahkemesi yüzde 10 barajını hak ihlali sayacak..

Saydığı andan itibaren tartışma başlayacak..

Başlayacak ama hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek.. 2015 seçimlerine askeri darbe döneminin ürünü olan yüzde 10 barajıyla gireceğiz..

Kurtuluş yok..

Niye mi yok?

Anayasa Mahkemesi hak ihlali sayarsa, düzeltmesi gereken merci Meclis’tir.. Yüzde yüz seçimden sonraya kalır..

Anayasa Mahkemesi aynı zamanda yasayı iptal ederse, yani yüzde 10’u ortadan kaldırırsa.. O zaman da yeni düzenleme için Meclis’e süre vermek zorundadır. Bu süre altı ayla bir yıl arasındadır..

Yine 2015 Haziran seçimine yetişmez..

*

Demem şu.. Boş yere çenemizi yormayalım.. Boş yere demokrasinin kanalları açılacak diye heveslenmeyelim..

Olmayacak duaya şimdiden amin demeyelim..

Demeyelim ama şu da var.. Anayasa Mahkemesi’nin kararı hukuken bir sonuç doğurmaz ama siyaseten çok şey ifade eder..

Çünkü...

Hak ihlali olduğu yüksek mahkeme tarafından saptanan barajla yapılacak seçim daha önce yapılan seçimlere benzemez..

Alınan sonuç-lar daha ilk günden tartışılır hale gelir, o sonuçların çıkaracağı iktidarın meşruiyeti sorgulanır..

Yeni iktidarın ‘hak ihlaliyle’ oluştuğu savı o iktidarı rahat vermez..

*

Merak edilen konulardan biri de şu.. Anayasa Mahkemesi hak ihlali derse iktidar

ne tavır alır?

Kararın zamanlamasını manidar mı bulur?

Seçime gölge düşürme çabaları mı olduğunu söyler?

Kararın arkasında paralelci yapının parmağı olduğunu mu iddia eder?

Haşim Kılıç’ı mı hedef alır?

*

Yoksa.. Anayasa’yı değiştirerek, bireysel başvuru hakkını getirerek ‘Bu kapıyı biz açtık, biz’ diye böbürlenir mi?

Bence birinci şık.. Sizce?