Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, DBP MYK üyeleri ve il eşbaşkanları ile DBP Diyarbakır il binasında toplantı düzenledi. Toplantı öncesi basına konuşan Tuncel, son günlerde yaşanan siyasal gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Kürtlerin Ortadoğu'da çok önemli bir güç olduğunu vurgulayan Tuncel, yeniden şekillenen Ortadoğu'da Kürt halkının olmazsa olmaz bir rol üstlenmiş olduğunu belirtti.

28 Mayıs'ta gerçekleştirdikleri olağanüstü kongrelerinin partilerine yönelik gerçekleştirilen saldırılara bir cevap olduğunu ifade eden Tuncel, başta Eş Genel Başkan Kamuran Yüksek olmak üzere çok sayıda yöneticilerinin yaptığı siyasi konuşmalar nedeniyle haksız bir şekilde cezaevinde tutulduğunu ifade etti. Kongrelerini yoğun bir baskı altına gerçekleştirdiklerini vurgulayan Tuncel, kongrelerinin demokrasideki ısrarlarının ifadesi olduğunu da söyledi. 

Sebahat Tuncel’in açıklamaları şöyle:


"Hurşit Külter’den hiç haber alamıyoruz. Şırnak Valisi'nin bu duruma açıklık getirmesi gerekir. Toplumu tatmin edecek herhangi bir açıklama resmi makamlarca yapılmamış. Bu toplantı aracılığı ile bir kez daha arkadaşımızın akıbetini soruyoruz. Biz arkadaşımızın can güvenliğinden endişe ediyoruz. Külter ile birlikte yeni kayıpların olacağının mesajı verilmek isteniliyor" dedi.

'ERDOĞAN AKP'NİN İRADESİNE EL KOYMUŞ'

"Ülkeyi AKP yönetmiyor. Cumhurbaşkanı AKP'nin iradesine el koymuş durumda. Erdoğan'ın hizmeti için çalışan bir iktidar var karşımızda. Çok büyük bir biat kültürü mevcut. AKP kongresinde Erdoğan'ın mesajının ayakta alkışlanması bunun örneğidir."

'BARIŞ İÇİN AKP GİTMELİ'

“Erdoğan’ın "İlk insanla başlayan bu mücadele kıyamete kadar sürecek" açıklaması hanedanlığın sürdürülmesi için savaşın yürütüldüğünün göstergesidir. Bu açıklamaya halklar 'evet' demeyecek. Bu açıklama savaş, ölüm ve zulmün hep devam edeceğinin açıklamasıdır" dedi. Halkların geleceğinin savaşta değil barışta gizli olduğunun altını çizen Tuncel, AKP gitmeden kalıcı bir barışın sağlanamayacağını belirtti. Tuncel, "Onlar gitmeden ülkeye kalıcı barışın ve demokrasinin geleceği mümkün değildir" dedi. CHP'nin AKP'ye hayat suyu verdiğini de vurgulayan Tuncel, "CHP de ülkeye barışı getiremeyecek. Erdoğan'ın rejim değişikliğini destekliyor. Ülkedeki hiçbir soruna ilişkin politika geliştiremiyor. 

'HESAP VERECEKLER'

"Polise, askere insanlık suçunu işletenler bunun hesabını mutlaka verecektir. Nisêbîn, Gever, Cizîr, Şirnex'te yaşanılanlar kabul edilebilir bir durum değildir. 'Yurttaşım' dediği Kürt halkının evini adeta başına yıkmış. Çatışmaların olmadığı alanlarda dahi evleri yıkmışlar. Operasyon bitti açıklamasına rağmen yasaklar neden devam ediyor? Orada halkın evleri talan ediliyor. Gever'de çıkan durumun Nisêbin ve Şirnex'te çıkmaması için bütün sivil toplum örgütlerine çağrıda bulunuyoruz. Bizim devletten bir beklentimiz yok o yüzden ona herhangi bir çağrı yapmayacağız. 

'HALKIMIZ DAYANIŞMA İÇERİSİNDE OLMALI'

"Toplumumuz da Ramazan ayı birbirini anlamak ve dayanışmayı güçlendirmek olarak değerlendiriyor. İnsanlar halkla dayanışmak için fitrelerini, zekatlarını saldırıların olduğu merkezlerde yaşayan insanlarımıza göndermeli. Bu dayanışma ağını oluşturan kurum Rojava Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği'dir. Tüm halkımızın bu konuda duyarlı olması gerekir. 

'DİRENİŞİ BÜYÜTMEK GEREKİR'

"Bu savaş politikalarına karşı halkımızın örgütlenerek direnişi büyütmesi gerekiyor. Mücadeleyi koruduğumuzun bir kez daha altını çizmek istiyoruz. Bu dönemde devletin savaş politikaları karşısında demokrasiyi özgürlüğü savunmak çok insani ve hayati derecededir. Bütün saldırılara rağmen demokrasiyi, özgürlüğü savunmak bizim görev ve sorumluluğumuzdur. 

'KÜRDİSTAN COĞRAFYASINI MUTLAKA DİKKATE ALMAK ZORUNDALAR' 

"Yeniden şekillenen Ortadoğu'da Kürt halkı olmazsa olmaz bir rol üstlenmiş durumda. Sykes Picot'un 100'üncü yılında Kürdistan coğrafyasını mutlaka dikkate almak zorundalar. Ortadoğu'nun demokratikleşmesi, Ortadoğu halklarının geleceği, Kürt halkının geleceğiyle doğrudan bağlantılıdır. İran, Irak ve Suriye'nin demokratikleşmesi açısından yeni olanakların ortaya çıktığı çok net. Bu riski olanaklara çevirmek Kürtlerle savaşmak değil Kürtlerle düşmanlık hukukundan vazgeçip yeni bir hukuk geliştirmekten geçiyor. Türkiye'nin savaşta ısrarı değil bu olanağı kullanması gerektiği kanısındayız."