Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Antep’te düzenlediği halk buluşmasına katıldı.

“Savunma Kampanyası” kapsamında düzenlenen halk buluşması, Şehitkamil ilçesindeki HDP İl Örgütü önünde gerçekleştirildi.

Alanda Deniz Poyraz’ın fotoğrafı ile “Deniz Poyraz ölümsüzdür” yazılı pankart asıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yanıt veren Buldan, “Diyarbakır’da çözüm süreci başta olmak üzere, Bu ülkede HDP'nin katkı sunduğu, içinde olduğu, bütün kıymetli süreçlerden onur ve gurur duyuyoruz. Ama şunu herkes iyi bilsin, çözüm sürecini bitiren HDP değildi, HDP olmadı, HDP olmamıştır. Dolmabahçe Mutabakatı’ndan hemen sonra ‘Ben tanımıyorum’, ‘Ben bu süreci başlatmadım’ diyerek, 7 Haziran ve 1 Kasım tarihleri arasında bu ülkede zulüm ve baskı uygulayan, herkesi tutuklatan, bu ülkenin iradesine saygısızlık yapan, Kürtlerin iradesine saygısızlık yapan bir iktidardan, Cumhurbaşkanı’nından beklenen ancak budur” dedi.

'SEÇİMLER YAKLAŞIRKEN ANTEP'E ÇIKARMALAR YAPACAĞIZ'

"Bugün burada olmaktan büyük bir onur duyduğumu ifade etmek istiyorum" diye konuşmasına başlayan Buldan, "Sevgili Antepliler, bildiğiniz gibi, bu bir miting değil, bugün sadece bir halk buluşmasıyla Antep’i ziyaret için buradayız. Seçimler yaklaşırken Antep'e elbette çıkarmalar yapacağız, büyük mitingler gerçekleştireceğiz" dedi.

'YAPACAĞIMIZ TEK ŞEY, SEÇİMLERDE ANTEP'İ YÖNETMEYİ ELDE ETMEKTİR'

Buldan, Antep'teki belediye başkanlarının "Antep halkının hak ettiği şekilde kenti yönetmediğini" söyledi. Bu esnada konuşmayı dinleyen bazı kişilerden "yuh" sesleri geldi. Buldan, "Yuh çekmeyin arkadaşlar, yapacağımız tek şey seçimlerde çalışma yaparak Antep'i yönetmeyi elde etmektir. Bunun için şimdiden çalışmalarınıza başlayın ve Antep halkının iradesini seçimlerde sandığa yansıtmak için var gücünüzle çalışmayı bir ilke olarak önünüze koyun" dedi.

'BU KENTTE YAŞAYANLARIN NELERE MARUZ KALDIĞINI BİLİYORUZ'

Buldan, "Antep’in bir işçi kenti olduğunu biliyoruz. Pandemiyle birlikte Antep’te esnafın, üreticinin nelere maruz kaldığını da hep birlikte gördük. İşçileri pandemi gerekçesiyle işten çıkarılanlar, Kod-29, Kod 46 ile işçinin işine son verenler, pandemiyi gerekçe gösterdiler, kendi yandaşlarını gözeterek, süreci yönetmeye çalıştılar. Antep’te çiftçi de, esnaf da, kadın da, genç de herkes bu kentin, bu kentte yaşayanların nelere maruz kaldığını biliyoruz. Onun için bu kentte elbette ki irademize sahip çıkacağız, büyük mücadelemizin, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesi için Türkiye halklarının hak ettiği şekilde demokrasi ve özgürlüğe susamışlığını esas alarak, çalışmalarımızı yürüteceğiz" dedi.

'BİR GİDER, BİN GELİRİZ'

"Onlar karşımıza siyaseten çıkmıyorlar; gaspla, zulümle, gözaltı ve tutuklamayla çıkıyorlar. İşte burada bu ilde, bu binada çalışma yürüten yüzlerce arkadaşımızı sebepsiz yere gözaltına alıp, tutukladılar" diyen Buldan, "Şu an 55 arkadaşımız haksız bir şekilde cezaevinde yatıyorlar. Onlar zannettiler ki Antep'te bu kapıdan içeriye girenleri gözaltına alıp tutuklarsak, kapıya kilit vurular diye düşünenler, HDP kapısına kilit vurulacak bir parti değil. Bir gider bin geliriz, bu kapıyı kapattırmayız."

Buldan, konuşmasına şöyle devam etti:

"HDP'ye kapatma davasının ilk sürecini burada arkadaşlarımızı gözaltına alıp tutuklayarak başlattılar. Onun arkasından diğer illerde yapılanlar ve HDP'ye açılan kapatma davasıyla süreci bugüne kadar getirdiler. Sanıyorlar ki, HDP kapanırsa HDP fikriyatı da biter ve insanlar evlerine çekilir, otururlar. Onlar bilmiyorlar ki HDP milyonlardır, bu ülkenin iradesidir, halkların cesaretidir, halkların umududur.

Bu topraklarda kök salan, filizlenen HDP'yi bitireceklerini düşünenler yanılıyorlar. HDP'nin kapanmasına Türkiye halkları ve Kürtler asla ve asla izin vermeyecekler.

'DİYARBAKIRLILARIN GÖZLERİNİN İÇİNE BAKARAK 'BAN OY VER' DİYECEKSİN, HADİ ORADAN!'

Seçimler yaklaşırken HDP'yi kapatmak isteyenler özellikle Kürt seçmenin oylarına gözlerini diktiler. İki gün önce bu ülkenin cumhurbaşkanı Diyarbakır'a giderek seçimlerin yaklaştığını ve Kürtlerden oy istediğini bir kez daha bizlere gösterdi. Her sıkıştıklarında Karadeniz'e gidip yalandan gaz çıkaranlar, yine her sıkıştıklarında Diyarbakır'a gidip Kürtlerden oy isteme cesaretini kendilerinde buluyorlar.

Şunu bilsinler ki, Kürtlere zulüm edenlere, Kürtleri yok sayanlara, Kürtlere hakaret edenlere, Kürtlere her gün dava açanlara, Kürtlere seçme ve seçilme hakkını tanımayanlara, Kürtlerin iradesini, seçilmiş milletvekillerini ve belediye başkanlarını cezaevine koyanlara hatırlatmak isteriz ki, sizin Kürtlerden oy istemeye ne hakkınız ne de haddiniz var.

Bu ülkede Cumhurbaşkanı adayı olarak halkın önünde çıkan Selahattin Demirtaş’a hüküm vereceksin, son seçimlerde bu ülkede yüzde 10’un üzerinde bir partiye kapatma davası açacaksın, eş başkanlarına her gün meydanlarda hakaret edeceksin, ondan sonra da Diyarbakırlıların gözlerinin içine bakarak 'bana oy ver' diyeceksin; hadi oradan, hadi oradan!

Kürtlerin sizin bu yalanlarınıza, dolanlarınıza karnı tok. Kürtler hiçbir zaman hiçbir süreçte bu tür yalanların arkasına kapılmadı. Kürtler her zaman kendi iradesine sahip çıktı. Bu dönemde aynı geçmişte olduğu gibi bir kez daha önümüzde sandık konulursa, biz sandıkta Kürtlerin de demokrasi güçlerinin de Türkiye halklarının da tercihlerini biliyoruz. Şimdi bizi öcü gibi, sanki bu ülkede yüzde 10’nun üzerinde oy almamış bir parti gibi kriminalize etmeye çalışan iktidar ve ortağına vereceğimiz en güzel cevap elbette seçim sandıklarında olacaktır.

'SÜRECİ BİTİREN HDP OLMADI'

Diyarbakır’da çözüm süreci başta olmak üzere, Bu ülkede HDP'nin katkı sunduğu, içinde olduğu, bütün kıymetli süreçlerden onur ve gurur duyuyoruz. Ama şunu herkes iyi bilsin, çözüm sürecini bitiren HDP değildi, HDP olmadı, HDP olmamıştır. Dolmabahçe Mutabakatı’ndan hemen sonra ‘Ben tanımıyorum’, ‘Ben bu süreci başlatmadım’ diyerek, 7 Haziran ve 1 Kasım tarihleri arasında bu ülkede zulüm ve baskı uygulayan, herkesi tutuklatan, bu ülkenin iradesine saygısızlık yapan, Kürtlerin iradesine saygısızlık yapan bir iktidardan, Cumhurbaşkanı’nından beklenen ancak budur. O sürecin içerisinde olan biri olarak, çözüm sürecinde, 3 yıllık süreçte, o kıymetli süreçte, eğer bu ülkeye cenazeler gelmediyse, anneler ağlamadıysa, burada en büyük pay bu sürecin aktörlerindedir. En büyüğü de HDP’dedir. Bu sürecin içerisinde olanlardadır.

Sadece süreci bitirmekle kalmadılar. Sadece buzdolabına kaldırmadılar. Bu süreci toprağın altına gömdüler. Öyle bir yaptılar ki o süreçte bizler görev aldık diye bizleri yargılamaya kalktılar. Kendileri sarayda otururken, o dönem bu çalışma yürütenlere davalar açtılar, yargılamalar başlattılar. Bu da yetmedi Sayın Öcalan’a tecridi getirdiler. İmralı cezaevinden sesinin bile çıkmasını önlemeye çalıştılar. Çözüm süreci bu ülkenin en kıymetli süreciydi, bu süreçte yaptıklarımızı, bundan sonra da önümüze gelirse, yine yaparız. Onlar pişman olabilirler, biz bu sürecin içinde olduğumuzdan dolayı asla pişmanlık duymuyoruz.

'KÜRTLER KİMSEYE MECBUR DEĞİL, HDP'Yİ VE KÜRTLERİ ESAS ALMAK ZORUNDASINIZ'

Bizler AKP hükümetinin de küçük ortağının da işçinin, emekçinin, kadının, gençlerin geleceğini nasıl karattığını iyi biliyoruz. Bir dahaki seçimde elbette görev ve sorumluluğumuzu yerine getireceğiz. Ancak sadece bir taraf için söylemiyorum, diğer taraf da, diğer taraf derken, elbette Millet İttifakı’nı kastediyorum. Bu ülkede kim iktidar olmak istiyorsa, ülkenin en büyük sorunu olan Kürt sorununu çözmek zorundadır. Bu sorun çözülmeden bu ülkeye demokrasi gelmeyecektir. Hiç kimse Kürtlerin, Kürt halkının oylarını cebinde kesin olarak görmesin, çantada keklik olarak görmesin. Kürtler kimseye mecbur değildir, kimseye mahkum değildir. Biz kimseye mecbur değiliz, mahkum da değiliz. Bu ülkede eğer demokrasinin gelişmesini, özgürlüklerin, adaletin, hakkın, hukukun gelişmesini istiyorsanız, o zaman HDP’yi ve Kürtleri esas almak zorundasınız. Öyle kolay bir lokma olarak görmeyin. Geçmişte özellikle son seçimlerde, İstanbul seçimlerinde Ankara, İzmir, Adana, Mersin, Antalya seçimlerinde desteklediğimiz demokratik güç birlikleri elbette önemliydi. Ancak bundan sonraki süreçlerde hiç kimse bizden aynı tavrı beklemesin, aynı tavrı göstermeyeceğimizi de herkes bilmelidir.

'GEMİYİ LİMAN MUTLAKA AMA MUTLAKA ULAŞTIRACAĞIZ'

Yolumuz uzun, bu uzun yolda, kat edeceğimiz yolda zorluklar olabilir. Ama biz bütün bu zorlukların ve sıkıntıların üstesinden gelebilecek güce sahibiz. Sevgili kadınlar, gençler Antepliler, çok çalışacağız, bu yolu hep birlikte aşacağız. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, o gemiyi limana mutlaka ama mutlaka ulaştıracağız.”