İki yıl önce açıklanan Dolmabahçe Mutabakatı’na giden tüm adımların Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla atıldığını söyleyen İmralı Heyeti’nden Pervin Buldan, “Erdoğan’ın sonra reddettiği 10 maddelik mutabakat esas alınsaydı bunca kriz yaşanmazdı” dedi. 

İmralı görüşmelerinin en somut adımlarından biri olan Dolmabahçe Mutabakatı’nın bugün ikinci yılı geride kaldı. Dolmabahçe’deki görüşmede yer alan İmralı’nın üç HDP heyeti üyesinden biri olan TBMM Başkanvekili ve İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, dihaber'den Sadiye Eser ve Asya İnedi'ye  değerlendirdi. 

‘MÜZAKERENİN TARİHİ OLACAKTI’

Buldan, “Sayın Öcalan tam da 28 Şubat’a denk gelecek şekilde düşündü” dediği Dolmabahçe Mutabakatı'nın Türkiye tarihi açısından önemli bir fırsattı olduğunu ve bu fırsatın heba edildiğini svundu. 10 madenin Türkiye’nin barış ve demokratikleşme ortamına erişmesi açısından önemli olduğunu kaydeden Buldan, "Bu mutabakat, 3-4 toplantıda tartışıldı. Maddeleri tek tek ele alınarak yazıldı. Hem Sayın Öcalan’ın hem de devlet yetkilerinin üzerinde anlaşma sağladığı bir metindi. Dolmabahçe Sarayı’nda okunmasının, orada kamuoyuna açıklanmasının da ayrı bir önemi vardı. Çünkü Dolmabahçe Sarayı devletin aslında bütün görüşmelerinin yapıldığı ve buradan yapılmasını Türkiye kamuoyuna vereceği mesajı anlamlı olması açısından önemsendi ve karar verildi.

Dolayısı ile Sayın Öcalan eğer Dolmabahçe Mutabakatı kabul edilirse demokratikleşme açısından PKK’ye yapılacak olan çağrı açısından önemli bir gelişme olacağını söylemişti. Bu mutabakat eğer kabul edilseydi Sayın Öcalan mutabakatın kabul edileceği günü müzakere sürecinin de tarihi olarak belirleyecekti ve PKK’ye bir çatışmasızlık çağrısı yapacaktı. Fakat Dolmabahçe Mutabakatı okunduktan sonra devlet ve hükümet yetkilileri tarafından kabul edilmedi” dedi. 

‘GÖZLEMCİ HEYET İLE MUTABAKAT BAŞLAYACAKTI’

Dolmabahçe Mutabakatı’nın kabul edilmesi halinde Öcalan’ın bir gözlemci heyetinin adaya gelmesi gerektiğini ifade ettiğini dile getiren Buldan, şunları söyledi: “Gözlemci heyetin şahitliğinde bu Dolmabahçe Mutabakatı dediğimiz 10 madde tartışmaya açılacaktı. Gözlemci heyetin kurulması elbette ki anlamlıydı. İsimler üzerinde de aslında bir anlaşma sağlanmıştı. Bu gözlemci heyet 8 kişiden oluşan bir heyet olacaktı. İçerisinde aydın ve yazarların olduğu, siyasetçilerin olmadığı, tamamıyla bağımsız, hiçbir partiye yakın olmayan, üye olmayan, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve barışının içselleştirmiş olan insanlardan oluşacak olan bir heyetti. Bu heyet eğer kabul edilmiş olsaydı, bu Dolmabahçe’de okunan 10 maddelik mutabakat gözlemci heyet şahitliğinde tartışılmaya açılacaktı. Tek tek tartışılacaktı. Dolayısıyla da gözlemci heyetin katılacağı ilk toplantı aslında müzakere tarihinin de başlangıcı olacaktı.”

‘ERDOĞAN'IN HER ŞEYDEN HABERİ VARDI’

Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuna deklare edildikten sonra Cumhurbaşkanı “bu mutabakatı tanımadığını ve orada herhangi bir antlaşmanın yapılmadığını ifade ettiğini” belirten Buldan, şöyle devam etti: “Oysa hem mutabakat maddeleri hem de mutabakatın açıklanacağı yer ve oradaki oturma düzeni hepsi devlet ve hükümet yetkililerinin isteği ve talebi üzerine gerçekleşti. Oturma düzenine kadar aslında her şeye Cumhurbaşkanı karar verdi. Hükümeti temsilen AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal toplantıya katıldı. Yine devleti temsilen de hem Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu katıldı. Ama aynı zamanda hükümeti temsilen de Yalçın Akdoğan ve Efkan Ala da bu toplantıya katılmıştı. İmralı heyeti olarak da ben, Sırrı Süreyya Önder ve İdris Baluken’den oluşan heyet, bu mutabakatta yerimizi aldık. Oturma düzenine başta itirazımız olmuştu. Ancak Sayın Mahir Ünal, Cumhurbaşkanı ile bizzat görüşerek oturma düzenine bile farklı bir yön verdiler. Yani bizim itirazımız üzerine bu gerçekleşti. Bu da kabul edildi. 

GÖRÜŞMELER BIÇAKLA KESİLİR GİBİ KESİLDİ

Fakat mutabakattan iki gün sonra Cumhurbaşkanı ne yazık ki bu mutabakatın kendileri tarafından kabul edilmediğini, öyle bir mutabakatın olmadığını, öyle bir masanın olmadığını ifade etti. Bu tabi ki hem barış sürecine yaklaşım açısından hem de müzakere sürecine, Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelere yaklaşım açısında önemliydi. Aynı zamanda mutabakatı ret etmek Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerin ret etmek anlamına geliyordu. Barış ve müzakere sürecinin sona ereceğinin bir göstergesiydi. Mutabakat ve süreç heba edildi. Dolayısıyla o günden bugüne zaten gelinen aşamada hem barış ve müzakere süreci rafa kaldırılmış oldu hem de Sayın Öcalan ile görüşmeler bıçakla kesilir gibi bir anda kesildi ve ondan sonra bir daha Sayın Öcalan ile herhangi bir görüşme sağlanmadı.” 

‘ERDOĞAN SAVAŞ KONSEPTİ DEVREYE KOYDU’

Buldan, Erdoğan’ın birden değişen bu farklı politikasını şöyle değerlendirdi: “O süreç içerisinde HDP’nin güçlendiği de ortaya çıkmıştı. AKP’nin çözüm sürecine yaklaşımı, AKP’nin çözüm süreci çerçevesinde izlemiş olduğu yol ve yöntem kabul edilir bir yöntem değildi. Cumhurbaşkanı bu süreci heba ederek, kendi iktidarını pekiştirmek adına farklı bir politikayı devreye koydu. O tarihten sonra özelikle Kürdistan’da, Kürtlerin yaşadığı bölgelerde sokağa çıkma yasakları ilan edilerek, bir savaş konsepti devreye koydu. Bu konsept ile birlikte hem sürecin heba edildiğini gördük hem de Kürtlere karşı yaklaşımın çok farklı bir şekilde ele alındığını gözlemledik. Sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte katliamların gerçekleştiği, evlerin yakıldığı, yıkıldığı ve HDP’ye yönelik linç girişimlerinin başladığı bir süreç yaşandı. Elbette ki Cumhurbaşkanı bu süreci heba ederek savaş konseptini devreye koyan AKP’nin iktidarda kalmasının gelişeceğini düşündü. Bu amaçla yaptığını düşünüyoruz. Ancak barış ve müzakere sürecini yok sayan, Kürtlerle barışı konuşmayan, Kürtlerle bir masa etrafında oturmayan hiçbir iktidar iktidarda kalamaz.” 

‘ELBETTE Kİ GERİ DÖNÜŞÜ SAĞLANABİLİR’

“Dolmabahçe Mutabakatı esas alınmış olsaydı bugün Türkiye'de bunca kriz ve kaos yaşanmazdı" diyen Buldan, Öcalan ile yapılan görüşmeler sürecinde ülkede bir huzurun ve barış umudunun olduğunu ifade etti. Bu süreçte ölümlerin olmadığını da belirten Buldan, ancak Dolmabahçe Mutabakatı’nın rafa kaldırılmasıyla ölümlerin yeniden yaşandığını ve devam ettiğini söyledi. Dolmabahçe Mutabakatı eğer gözlemci heyet şahitliğinde tartışmaya açılmış olsaydı, bugün Türkiye'de çok farklı bir ortamın olacağını belirten Buldan, “Bu sürece elbette ki geri dönüşü sağlanabilir. Zararın neresinden dönersen kardır misali, AKP hükümeti bu mutabakatı tekrar devreye koyarak, bu çatışmasızlık sürecinin sağlanmasında rol oynayabilir” diyerek, bu sürecin gelişmeye açık bir süreç olduğunu dile getirdi. 

'KRİZİ ÖCALAN ÇÖZEBİLİR'

Kendilerinin de bu konuda rol almaya hazır olduklarını kaydeden Buldan, “Yaşanan ölümlerden elbette ki rahatsızlık duyuyoruz. Bu savaş ortamından bir an önce geri dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu krizden çıkmanın yolu Sayın Öcalan ile bir kez daha görüşmelerin başlatılması, bu görüşmeler çerçevesinde 10 maddelik mutabakatın kabul edilmesi, gözlemci heyetin de İmralı Adası’na gitmesi ve bunların şahitliğinde 10 maddenin tartışılmaya açılmasıdır. Bunu hükümet isterse yapabilir. Ancak bunun için barışa inanmak gerekir” dedi. 

‘ÖNCE İÇ BARIŞ SAĞLANMALI’

Cezaevinde birçok yazar, aydın, akademisyen, siyasetçi ve gazetecinin olduğunu hatırlatan Buldan, şunları söyledi: “Bütün bu insanları sadece kendi çıkarları uğruna cezaevlerine koymak elbette ki demokratikleşme alanında bir kazanım sağlamayacaktır. Tüm bu insanların bir an önce cezaevinde çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’nin bu gidişatının çok şey kaybettirdiğini düşünüyorum. Çünkü dış politika açısından da Türkiye bugün bir krizin içerisindedir. Kendi içerisinde barışı sağlayamayan bir ülke dışarda da bir barış ortamında kendini bulamayacaktır. Bütün bunları değerlendirdiğimiz zaman acilen bu sürecin bir kez daha ele alınması gerektiğini, bu sürece bir kez daha geri dönülmesi gerektiğini özellikle belirtmek istiyorum.” 

‘AKP’SİZ BİR TÜRKİYE’ 

16 Nisan referandum sürecine de değinen Buldan, şöyle konuştu: “AKP’nin oy kaybına uğradığını çok net olarak göreceğiz. Şu an yapılan anketlerde zaten ‘Hayır’ oyunun önde olduğunu ve Türkiye’de yaşayan insanların, hiçbir zaman savaş yanlısı olmadığını, sürekli barış ve demokrasi istediğini biliyoruz. Bu kesimlerin referandum sürecinde ‘Hayır’ oyu kullanarak, AKP’ye bir ders vereceğini biliyoruz” dedi. 

Referandum sonra yapılacak olan ilk seçimlerde AK Parti iktidarının biteceğini ve Türkiye’nin AK Partisiz bir Türkiye olacağını gördüklerini ifade eden Buldan, bu süreçle birlikte yeniden bir müzakere sürecinin başlayabileceğini söyledi. Bütün kamuoyunun barış ve müzakere sürecine sahip çıkması gerektiğini belirten Buldan, toplumsal barış ve demokratikleşme açısından buna ihtiyacın olduğunu kaydetti.