HDP Grup Başkanvekili Ahmet Yıldırım, Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

Gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Yıldırım TEOG'un kaldırılmasıyla ilgili konuştu.

"Cumhurbaşkanı TEOG'un kalkacağını söylediğinde Başbakan'ın, Milli Eğitim Bakanı'nın haberi yoktu" diyen Yıldırım, "Milli Eğitim Bakanı eğitim süreçlerini planlamıyor. Paralel bakan olarak eğitimle, vakıflarla ilgili işleri Bilal Erdoğan yönetiyor. Bakan'ın TEOG’un kalktığından haberi yoktu ama Bilal Erdoğan’ın vardı" şeklinde konuştu.

Yıldırım'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

1992’de Musa Anter, hain bir tezgahla götürüldüğü Diyarbakır Seyrantepe Mahallesinde katledildi. Mirası bugün bizim düşünce ve mücadele yolumuzu aydınlatıyor. 1992’de 74 yaşındaki Apê Musa’yı (Musa Amca'yı) bu şekilde kaybettik. Bu ülkede faili meçhuller zihniyeti faili belli olma biçiminde artarak devam etmektedir. O günlerin bu günlerden temel bir farkı vardı. O günler siyasiler açısından acziyet dönemiydi. Kara günlerin planlayıcısı sadece siyasiler değildi. Devletin derin dehlizlerinde planlananların ürünü olarak birçok kişi sokak ortalarında katledildi. Ve hiçbir zaman su yüzüne çıkmayan derin dehlizlerde kaldılar.

Mesela kaçırılan bir siyasetçi için Demirel’e ulaşmak istiyorlardı. Demirel gerçekten çaba sarf ediyordu ama sonuç alamıyordu. Bugün bu ülkeye bunları yaşatan ise tamamen siyasi iktidardır. Kendileri bu tablonun bizzat savunucusudurlar. Gezi Direnişindeki cinayetler böyle oldu. Orada öldürülen çocuğun annesi ülkeyi yöneten tarafından yuhalatılıyor. Ethem’in, Ali İsmail’in katledilmesine ilişkin bir nedamet getirilemiyor. Bu ülke kan pazarına dönüştürülmüştür. Bunu bizzat iktidar, iktidar partisinin genel başkanı savunmaktadır. 90’larda hiçbir siyasi şahsiyet cinayetleri sahiplenmedi. 

SALDIRGANLARIN AKP KONGRESİNDE SELFİELERİ VAR

90’lı yıllarda mezarlığa saldırı da, mezarlığa saldıranlarla bakanların fotoğraflarını da göremezdiniz. Sanki isteyen herkes karakola girip bakanla fotoğraf çektiriyormuş, bakanlarla halkın fotoğraf çektirdiği stüdyolar karakoldaymış gibi kendini aklamaya çalışıyor. Sadece bakanla mı fotoğrafları var AKP kongrelerinde selfieleri var bu adamların. Mızrak çuvala sığmadığı için göz boyamak için 7 kişi gözaltın alındı, yarın birgün bırakılmak üzere de 3 kişi tutuklandı. Neden de 2911’e muhalefet. Yani gösteri toplantı yasasına muhalefet. Irkçılıktan mı hayır. İnanca, kültüre saldırıdan mı? Hayır. 

Cumhurbaşkanı ABD’ye gitmeden önce TEOG’u kaldırılacağını söyledi, zamanını kendisi planladı. Bu siyasi iktidar hemen hemen bütün konularda başarısız oldu ama eğitim konusundaki başarısızlığı diğer başlıklarla kıyaslanmayacak kadar ileride. 6 bakan değiştirmiş. Değiştirebilir, sorun yok. Birçok açıdan müfredata, okulların işleyişine, özüne dönük müdahaleler olmakla birlikte, sadece 8. sınıf öğrencilerini ilgilendiren 5 değişiklik yapıldı. Bir iktidar 15 yılda 5 defa sistem değiştirir mi? 2000’de OKS sistemi vardı. Sadece 2 yıl sürdü, SBS getirildi. 2010’da 3 aşamadan 2 aşamaya düşürüldü, 2012’de SBS tek aşamaya dönüştürüldü. Sonra da bugün kaldırılan TEOG getirildi. 

Cumhurbaşkanı bu açıklamayı yaparken 4 yıl uygulanan TEOG’un muhasebesi yapıldı mı? Getirdikleri götürdükleri bir bilimsel rapora konu oldu mu? Bu değişiklik bir bilimsel rapora dayanmakta mıdır? Bir değişiklik yapılabilir ama bu bir bilimsel çalışmanın sonucunda olur. Ama burada böyle bir süreç yok. İddia ediyoruz; cumhurbaşkanı TEOG'un kalkacağını söylediğinde Başbakan'ın, Milli Eğitim Bakanı'nın haberi yoktu. Şimdi Milli Eğitim Bakanı çıksın, "biz bunu tartıştık, haberimiz vardı, gerekçesi belliydi, bunun çalışmasını yapmıştık" desin. Yoktu. Daha bir gün önceki haberlerde bu yılki TEOG sınav takvimi üzerine açıklamalar yapılıyordu. 

Bakan dün açıklama yapıyor, "Liselere girişin nasıl olacağı konusunda bir çalışmaya başladık, sonuçları 1 ay sonra açıklayacağız" diyor. Burada bir şeyler ters işlemiyor mu? Önce çalışmalar yapılıp, verilerin ortaya konmasından sonra bu kararın alınması gerekmiyor muydu. Önce öldürün sonra eskinin eksikleri neydi tartışmasını yürütün. 

Bakan'ın, Başbakan'ın haberi yoktu. Çünkü AKP Genel Başkanı bunu gelenek haline getirdi. 2 ay önce ne demişti: "Ya bu yardımcı doçentlik nedir?" Birinin yardımcı doçent olabilmesi için üniversite bitirmesi, yüksek lisans yapması, doktora yapması, yayınları olması gerekir. Değiştirilebilir. Ama düşünün bu kariyerin süreçlerine AKP Genel başkanı karar veriyor. Aynı Genel Başkan kendisinin üniversite diploması olup olmadığı konusunda toplumu ikna edebilmiş değil. Biri üniversite mezunu olup olmadığı konusunda toplumu ikna edemiyor, biri inceltme işaretini bilmiyor. Ama çocuklarımızın sınavlarıyla ilgili kararları bunlar veriyor. 

PARALEL BAKAN BİLAL ERDOĞAN

Milli Eğitim Bakanı eğitim süreçlerini planlamıyor. Paralel bakan olarak eğitimle, vakıflarla ilgili işleri Bilal Erdoğan yönetiyor. Bakan'ın TEOG’un kalktığından haberi yoktu ama Bilal Erdoğan’ın vardı. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı konusundaki çalışmalara da Sümeyye Erdoğan’ın müdahil olduğunu herkes biliyor. 

Sayın Bakan geçen yıl TEOG’a giren her 6 çocuğumuzdan biri herhangi bir liseye kayıt yaptıramamış. Açık liselere gitmişler. Belli bir bölümü de 400’ün üzerinde puan almışlar. Yapmak istedikleri bu 200 bin çocuğu İmam Hatip Liselerine göndermek. 

Cumhurbaşkanı sıkıştığı anda, politik hareket etme alanı daraldığı anda gündemi değiştirmeyi çok iyi biliyor. TEOG konusu da böyle bir süreçte gündeme geldi. Ülkenin temel meselleri, yoksulluk, açlık, toplumsal barış i istikrar, yaşam hakkının tartışılmaması gerekiyor. Tartışıldığı anda hükümeti afakanlar basıyor. Bunların önüne geçecek bir çıkış yapmak gerekiyor. ABD’ye giderken, ABD’deyken burada TEOG’un tartışılmasına ihtiyaç duyduğu zamanlardan geçiyordu. 

CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Öztürk Yılmaz’ın açıklamasına dair bazı hususları kendisine sormak istiyorum. Toplum sizden Irak Kürdistan Bölgesinin referandum kararından önce 101 gün boyunca nasıl hayatta kaldığınızı dinlemek istiyor. Nasıl misafir edildiğinizi, hangi pazarlıklar sonucu bırakıldığınızı izah ederseniz daha iyi bir iş yapmış olursunuz. Sayın Yılmaz’a öneriyorum, bu dış politikanızı CHP’ye oy veren Kürtlere anlatın önce. Orada alınmış referanduma değil Kürt’ün gün yüzü girmesine yönelik saldırı var. Sayın Yılmaz gitsin CHP’nin Dersim, Hakkari, Diyarbakır, Urfa teşkilatına sorsun. “Orada referandum yapılırsa 24 saat içinde müdahale edilmelidir diyoruz" desin. Kaldı ki bu ağız CHP ağzı değil. Bu dış politika Hükümetin düşmanlık üzerine kurgulanan dış politikasını besleyen bir söylemdir. Kendisi bugüne kadar kalkıp 101 güne ilişkin tek kelime etmemiş, Musul Konsolosluğunun nasıl basıldığını anlatmamış ama Kürt’ün kaderini belirlememesi, statü sahibi olmaması konusunda söz söylemiştir. Bıraksın iktidarı ikna etmeyi de önce gitsin kendi teşkilatlarını ikna etsin. 

ŞIRNAK'TA TÜRK'ÜN GÜCÜ VİDEOSU

Son 24 saattir Şırnak’ta güvenlik güçlerinin kullandığı araçta çekilen bir video paylaşılıyor. Orada Şırnak’a dair duygunun itirafı vardır. Hangi ırkçı duygularla Şırnak’ın yerle bir edildiğinin itirafı var o videoda. Devletin ikinci resmi marşı haline getirilen bir şarkı eşliğinde, bir Kürt şehrinin nasıl yıkıldığı güvenlik güçlerince itiraf edilmektedir. Sur’un, Yüksekova’nın, Cizre’nin nasıl yıkıldığının da itirafıdır. . Ölürüm Türkiyem Kürt şehirlerinin yıkılmasında, güvenlik güçlerinin itirafları eşliğinde çalınabiliyor. 

Parti sözcümüz Ayhan Bilgen’in tahliyesinden sonra yeniden yakalanmasına ilişkin karar verenleri kınıyorum. TCK’nin hiçbir maddesinde böyle bir uygulama yok. Buna müdahil olan hakimler ve savcılar Anayasa suçu işlemektedir. 5 Haziran’da Diyarbakır İstasyon Meydanında katliamı gerçekleştirenlerden birinin tahliyesine itiraz edilmiş, Mahkeme böyle bir müessese yoktur demiştir. Bilgen daha tahliye edildiği saatlerde onu tahliye eden mahkemeye bir dosya gelmiş. Yargılandığı dosyayla ilgili olmayan bir dosya. Ayhan Bilgen tahliye edildikten sonra tutuklanırken kendisi hakkında olmayan bir dosya üzerinden tutuklanmıştır. Bu hakim ve savcıların siyasi iktidara karşı boyun eğmeleridir. Yargı içinde farklı siyasi klikler mi var. Bu devletin hangi kliği tahliyesine hangi kliği tutuklanmasına karar verdi. 

Yıldırım gazetecilerin sorularını da yanıtladı:

SORU: Türkiye’nin referanduma ilişkin tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?: 

Türkiye’nin referandum tavrını herhangi bir dış politika nosyonuna oturtmak kolay değil. Erdoğan, birkaç ay önce Irak Başbakanı Haydar İbadi için “benim kıratım değil” diyordu. Ama söz konusu Kürt’ün huzuru olunca kendi kıratı olmayanlarla görüşüyor. Hani kıratın değildi?

Dünyanın farklı coğrafyalarında bağımsızlık süreci yaşayan halklar var. Bunlardan biri de Katalan halkı. Türkiye hükümeti ve devletini ne kadar ilgilendiriyor bu süreç? Katalonya bağımsızlık ilan ederse İspanya’nın toprak bütünlüğü önemli olmuyor da Irak’ın toprak bütünlüğü önemli mi oluyor? Bu samimiyetsizliktir. 14 yıldır Kürdistan Bölgesel Yönetimiyle en yüksek ticaret hacmine sahip ülkesiniz. Tartışılan konu oylamadır, Kürdistan halkı ne düşünüyor, budur. Türkmeniyle, Arabıyla, Süryanisiyle ne düşünüyorlar? Nasıl bir gelecek tahayyül ediyorlar? Katalonya halkının tahayülleri ne kadar ilgilendiriyorsa o kadar ilgilendirmelidir. 

Hükümetin dış politikada yaptığı yanlışların bedelini bu halkın ödememesi konusunda bir çabamız var. Hükümet kendi siyasi tahayyüllerini 80 milyonun düşüncesi gibi yansıtamaz. Defalarca hakaret etmekten imtina etmediğiniz kişilerle konu Kürt karşıtlığı olunca görüşme yarışına girebiliyorsunuz. Biz halkın iradesinin sandığa sağlıklı yansımasını isteriz. Aynı şeyi Katalan halkı için de, Filistin halkı için de istiyoruz. Bütün dünya halklarına tanınmış olan self determinasyon hakkı evrenseldir. Oradaki halkın iradesinin sandığa yansımasını arzuluyoruz. 

SORU: "Askeri seçenek dahil her şey masada" deniliyor. Nasıl yorumlarsınız?

13 ay önce benzer söylemlerle MGK kararıyla Suriye Cerablus üzerinden El Bab’a kadar uzanan bir operasyon yapıldı ve 100 genç hayatını kaybetti. Sonuç; Türkiye’nin Suriye’deki gücü sıfır. Oradaki örgütler kadar etkili olmayan bir noktada. Demek ki celallenerek, halkların rızası olmadan alınan kararların bu ülkeye kazandıracağı hiçbir şey yok. Ülke ne kazandı? Orada geriletmeye çalıştığınız yapılar ne kaybetti? En son 10 gün önce Suriye’de geldiğiniz nokta 5 yıllık Esed’in yeniden Esat olması. Suriye'deki yanlışı Irak Kürdistanında denemelerini istemem. Yine kaybeden bu ülkenin insanları ve bu ülkenin imajı olur.