Asrın Hukuk Bürosu avukatları, 27 Temmuz 2011 tarihinden bu yana yetkili mercilere 400 kez başvuru yapmalarına rağmen PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüştürülmüyor. Avukatlar, 1999 yılından bu yana var olan tecridin giderek ağırlaştırıldığını belirterek, 10 milyonu aşkın yurttaşın özgürlüğü için imza topladığı bir kişinin hala tutuklu olmasının halk tarafından kabullenilmediğini söyledi.

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarının, 27 Temmuz 2011'den bu yana yaptığı başvuruların tümü reddedildi ve buna "hava muhalefeti", "koster bozuk" ve "koster tamirde" gibi gerekçeler sunularak avukatların müvekkilleri Öcalan ile görüşmesine izin verilmedi. Öcalan'ın avukatları, müvekkilleriyle görüştürülmemelerinin hukuksuzluk olduğunu belirtiyor.

Avukatlarıyla görüştürülmeme gibi bir uygulamaya dünyada sadece Öcalan'ın maruz kaldığını aktaran Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Mazlum Dinç, Öcalan'ın 4 yıldır avukatlarıyla görüşmesi engellenerek çok ağır bir tecrit uygulandığını dile getirdi.

Görüşmelerin engellenmesinin siyasi bir karar olduğuna işaret eden Dinç, zaman zaman Başbakan ve Adalet Bakanı'nın da bunu açıkça dile getirdiğini ve yetkileri olmadığı halde görüşmeleri engelleyerek suç işlediklerini ifade etti.

'TECRİT, 1999 YILINDAN BERİ UYGULANIYOR’        

Öcalan'ın üzerindeki tecridin aslında 1999 yılından bu yana uygulandığını, sadece kimi zaman uygulamaların siyasi konjonktüre bağlı değiştiğini belirten Dinç, çözüm sürecinin başlamasıyla birlikte var olan tecrit uygulamalarının hala devam ettiğini belirtti. AKP'nin işine geldiğinde kendi hegemonyasını güçlendirme amacıyla görüşmeler yaptırdığını, işine gelmediği zaman görüştürmeme yaklaşımı sergilediğini belirten Dinç, Öcalan'ın süreci bu şekilde sürdüremeyeceğini dile getirmesinin ardından görüşmelerin bir bütünen kesildiğini aktardı.

'YASALAR, İMRALI’DA HİÇBİR ŞEKİLDE UYGULANMIYOR’     

Türkiye'de İmralı Cezaevi haricindeki tüm cezaevlerinde yasal hak olan avukatların müvekkilleriyle istediği zaman ve istediği kadar görüşebildiğini hatırlatan Dinç, Öcalan'la geçmişte yapılan görüşmelerin haftada bir saat olduğunu ve bunun da 2011 yılından bu yana engellendiğini dile getirdi. Yine yasalarda yer alan tutsakların ailesiyle veya yakınlarıyla telefonla görüşebilme hakkının hiçbir zaman Öcalan'a verilmediğini söyleyen Dinç, yasaların İmralı'da hiçbir şekilde uygulanmadığını ifade etti.

Son süreçte İmralı Adası'na giden 5 tutsak hakkında kamuoyunda "sekreterya" görevi sürdüreceklerine ilişkin bir algının yaratıldığını belirten Dinç, "Oradaki 5 tutsağın birbiriyle ve Sayın Öcalan ile görüşmeleri engelleniyor. Onların avukatlarına gönderdikleri mektuplar bile engelleniyor. Özellikle avukat müvekkil görüşmeleri ve yazışmaları hiçbir denetime tabi olmaması ve engellenmemesi gerekirken, onlar bile incelemeye tabi tutulup engelleniyor. Bu koşullarda sekreterya görevi görebilmeleri mümkün değil" dedi.

İmralı Cezaevi'nde yapılan ufak bir takım değişikliklerin bile bu sürecin bir parçası gibi ve sanki bir adım atılmış olarak gösterildiğini belirten Dinç, yapılan değişikliklerin yasalarda yer alan temel haklar olduğunu ve zaten Türkiye'deki diğer cezaevlerinde zaman zaman değişiklik yapıldığını söyledi.

'ÖCALAN’IN KOŞULALRI DÜZELTİLMELİ’    

Öcalan'ın baş müzakereci olması nedeniyle İmralı'daki koşullarının buna göre dizayn edilmesini ve temel hakkı olan avukat ve aile görüşmelerinin gerçekleştirmesi gerektiğini vurgulayan Dinç, ayrıca sivil toplum örgütleriyle de görüşmesinin basına demeç verebilmesinin koşullarının yaratılması gerektiğini söyledi.

'ÇÖZÜM SÜRECİ DEVAM ETMEZSE TÜRKİYE KAOSA SÜRÜKLENİR’    

Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Şinasi Tur ise, Öcalan'ın 1999 yılından beri katı tecrit koşulları altında tutulmasının günümüzde yürütülmekte olan ve yarım kalan çözüm sürecinin devamı açısından hayati önem arz ettiğine değinerek, "Kendisinin başlatıcısı olduğu çözüm sürecinin tıkanmasının temel nedenlerden birisi hükümetin buna siyasal saiklerle yaklaşmasıdır" dedi.

Kamuoyunda Öcalan'ın sadece iki aydır tecrit içinde olduğu yönünde bir algının oluştuğunu aktaran Tur, "Ancak Sayın Öcalan iki ay değil, 1999 yılından beri tecrit altında ve son 2-3 ayda HDP heyeti İmralı'ya gidemiyorsa bu tecridin daha da ağırlaştığını ifade ediyor" dedi. Öcalan'ın başlattığı çözüm sürecinin kaldığı yerden devam edilmesinin elzem olduğunu belirten Tur, aksi takdirde Türkiye'de olası bir kaos ortamının olabileceğini işaret etti. Olası bir kaos ortamının da Türkiye'nin, Ortadoğu'da var olan savaş sarmalına gideceğini hatırlatan Tur, "Bu anlamda Öcalan'ın üzerinde sürdürülen tecridin, bu kaos ortamına zemin hazırlayacağını ve ateşe körükle gitmek anlamına geleceğini belirtmek isterim" dedi.

'ÇÖZÜM SÜRECİNİN TEMEL ŞARTI ÖCALAN’A ÖZGÜRLÜKTÜR’     

"Öcalan'a Özgürlük" talebiyle geçen yıl başlatılan ve geçtiğimiz aylarda biten imza kampanyasına değinen Tur, "Kendisi hakkında 10 buçuk milyon imza toplanmış bir liderin halen tutsak koşullarda tutulması bu halk tarafından kabul edilmemektedir. Bizler tarafından da kabul edilmemektedir" dedi. Çözüm sürecinin birinci temel şartının Öcalan'ın özgürlüğü olduğunu söyleyen Tur, halkın da artık bu talepler yönünde ayağa kalkıp sokaklara çıktığını ve bunun iyi yorumlanması gerektiğini vurguladı.

Gerek Öcalan'ın gerekse İmralı'da bulunan diğer tutsakların aile görüşmeleri ve basın iletişim koşullarının tamamen ortadan kaldırıldığını vurgulayan Tur, "Bunların hepsi bir tecridin varlığını gösteriyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve CPT de raporlarında bu tecridin varlığı defalarca vurgulanmış" şeklinde konuştu. (DİHA)