BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Doğalgaz ve elektriğe zammın gelmesi demek her şeye zam gelmesidir” dedi. “Ödediğiniz vergi size katı, sıvı ve gaz olarak dönüyor” diyen Demirtaş, polisin copu, tazyikli suyu ve gaz bombalarına işaret etti.

 

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, partisinin grup toplantısında partililere seslendi. Demirtaş, Keçiören İlçesi'nde zehirlenen 5 yurttaşın ve Eskişehir'de maden kazasında yaşamını yitiren 4 işçinin ailesine başsağlığı diledi. Demirtaş, her grup toplantılarını başsağlığı dilekleri ile açtıklarını, bunun Türkiye'nin ve işçilerin kaderi olmadığını, yaşananların iş cinayeti olduğunu söyledi. Türkiye'de insan yaşamının ucuz olduğunu söyleyen Demirtaş, "9 yurttaş yoksulluktan hayatını kaybetti ama Başbakan'ın keyfi yerinde, ülke güllük gülistanlık havası yaratmaya çalışıyor" dedi. Bingöl M Tipi Kapalı Cezaevi'nde iki gözü görmeyen 75 yaşındaki tutuklu Mahmut Karataş'ın hayatını kaybettiğini söyleyen Demirtaş, "Bu işte ölüm cezasının kendisidir. İdam cezası kaldırıldı diyenlere ibret vesikasıdır. Türkiye'de kimse idam cezası yok demesin. Yardım yataklıktan 75 yaşındaki şeker hastasını içeri atarak idam cezasını uyguluyorsunuz zaten" dedi.

 

ROBOSKİ DEĞİL 98 GÜN 98 YIL DA UNUTULMAYACAK

Roboski katliamının üzerinden 98 gün geçtiğini hatırlatan Demirtaş, "Uludere'yi örttük diyenlere sesleniyorum. İki elimiz yakanızda o sorumlular ortaya çıkacak. Bu katliamın üstünü örtebileceklerini düşünenler kendilerini kandırırlar. 98 gündür tek bir yetkili tutuklanmadı. Tutuklananlar kimler? Roboski'de katledilenlerin yakınlarıdır. Ama tek bir yetkilinin ifadesi alınmış değil. Milletvekilleri, gazeteciler, belediye başkanları tutuklu ama onları katledenler ifadeye bile çağrılmadı" dedi. Soruşturma kapsamında halen dosyanın gizli olduğunu söyleyen Demirtaş, bu soruşturmanın mağdurlar için yürütülmediğini eğer böyle olsaydı dosyanın açık olacağını söyledi. "Neyi kimden gizliyorsunuz" diyen Demirtaş, "Hükümet halen Roboski'nin üstünü örtmeye, katliamı hasıraltı etmeye çalışıyor. Meclis İnsan Hakları Komisyonu, 1 aydır Genelkurmay Başkanlığı'ndan yazı bekliyor. 50 metrelik yolu 1 aydır kat edemediniz mi?" dedi.

 

HESAP SORMAYAN KOMİSYON BAŞKANI İSTİFA ETMELİ

Darbe yapılmak istendiğinde yarım saatte Meclis'in kuşatmaya alındığını hatırlatan Demirtaş, "Neden Uludere ile ilgili rapor yollayamıyorsanız. Komisyon bunun hesabını sormalı. Soramıyorsa istifa etmelidir. Uludere'de yaşanan bu katliama Dünya sessiz kalsa da, arkanıza uluslar arası güçleri alsanız da vicdanlarda mahkum oldunuz. Bu adaletten kaçamazsınız. Sorumlusu kimse 34 defa müebbet suçla itham edilecek. Başbakansa başbakan, genelkurmay başkanı ise o bunun hesabını verecek. Savaş uçakları ile 19'u çocuk 34 genci parçalayacaksınız sonra hesap sormayacaksınız. Buna da hukuk devleti diyeceksiniz. Uludere kapanmadı kapanmayacak" ifadesini kullandı.

 

POLİTİK SUÇLU ÇOCUK DİYE BİR ŞEY VAR

Pozantı'da yaşananların da Uludere'den farklı olmadığını her birinin katliam trajedisi olduğunu söyleyen Demirtaş, "Türkiye'de politik çocuk suçlu diye bir şey var. Onlarca çocuk cezaevinde. At adlilerin içine tecavüz edilsin. Bunun da adı adalet olsun. Bir halk hükümetin nasıl bir zulmü ile karşı karşıyadır. Herkes empati yapsın. Biz bu işkence uygulamalarını hücreleri 12 Eylül'den hatırlıyoruz. Bunlar Kenan Evren uygulaması. Tutuklu ve hükümlü sayısına bakın. Artık kapasite bile yetmiyor" dedi. Cezaevlerinde insanların tam bir trajedi yaşadıklarını belirten Demirtaş, "Slogan attın yasak. Açlık grevi yaptın yasak. Bunlar 12 Eylül'de yaşanmıyor. AKP'nin darbe ile yüzleşiyorum dediği dönemde yaşanıyor. İşkence bitti diyenler bu utanç tablosunu görsünler. Hükümetin ve Adalet Bakanı'nın utancıdır bunlar. Yoktur diyorlarsa hangi cezaevini isterlerse beraber gidelim" şeklinde konuştu. Türkiye'de bin 500 kişinin açlık grevinde olduğunu hatırlatan Demirtaş, "Bu dışarıdaki vahşet için yapılıyor. Onların üzerindeki baskı ve faşizan uygulama dursun diye. Kendileri için değil. Birçoğu ölüm sınırında ama hükümetin ve Türkiye'nin böyle bir gündemi yok. Her biri insandır. İçeride sadece dolaşma hürriyetleri kısıtlanabilir, onun dışında yapılamaz. Buradan açlık grevine bedenini yatıran bin 500 kişiye selam gönderiyoruz. Yanlarındayız" dedi.

 

40’TAN FAZLA AVUKAT TUTUKLU

5 Nisan'ın avukatlar günü olduğunu ancak cezaevinde 40'tan fazla avukatın olduğunu söyleyen Demirtaş, bunlardan 35'inin ise Öcalan'ın avukatları olduğunu söyledi. Demirtaş, "Savcı ısrarla onlara Oslo'ya giden heyet kimdir. İmralı'ya kimler gidiyor diye soruyor. Bunlara ilişkin bir şey alamayınca tutukluyor. Oslo'da görüşen avukatlar değil ama fatura onlara çıktı. Hükümet kendi müsteşarını tek kişilik yasa ile koruyor ama avukatlar tutuklanıyor" dedi.

 

MİT krizinde yargılananın Oslo süreci olması durumunda avukatların tutuklanmasının nedeninin ne olduğunu söyleyen Demirtaş, "Madem Oslo'ya sahip çıkıyorsunuz. Avukatları neden korumuyorsun. Bir yandan müzakere diyorsun onun en önemli ayağını tasfiye etmek istiyorsun. Avukatlar İmralı ve Oslo sürecine rehine olarak tutuklanmış. Hükümet buna sahip çıkmamıştır. Madem müzakereyi seviyorsunuz buyurun oradan başlayın. Avukatlara sahip çıkın. Asrın Hukuk Bürosu ve avukatlar yalnız değildir. Bu halk onların onurlu duruşunu sahiplenmiştir" dedi.

 

PAKETLERDEN BIKTIK

Demirtaş, böyle bir süreçte ortada hiç bir şey yokmuş gibi birilerinin "yeni strateji" diye bir şey ortaya attığını belirterek, "Varsa hükümetin stratejisi açıklasın tartışalım. Ama AKP genel başkanın söylediği bir şey var. 'Terörle mücadele siyasi uzantıları ile müzakere' diye. Bakın Cumhuriyetin kurulduğu günden bu yana onlarca rapor hazırlandı Kürt sorununa ilişkin. Çok az bir kısmı diyalogu savunmuştur. Paket çoktur" dedi. Demirtaş, 1992, 1993, 1996, 1997, 2000,2012 yıllarında hazırlanan paketleri göstererek, "Biri çıksın farkı anlatsın biz de ikna olalım. Paketlerden bıktık siz açıklamaktan bıkmadınız. 'Ya benimsin ya kara toprağın' psikolojisi ile devam ediyorlar" dedi.

 

TÜRKİYE NE OLUYOR BİLSİN

Demirtaş, hükümetin çözüme niyeti olması ve samimi olması durumunda kapılarının açık olduğunu söyleyerek, "Gerçekten siyasi çözüm niyeti varsa. Buyurun müzakerenin zeminini ve koşullarını birlikte yaratalım. Şu anda bu yok sizde biliyorsunuz. 2,5 yıldır yürütülen müzakere var. Bu niye koptu bunu açıklayın. Yeni bir süreç başlayacaksa niye koptu bunu önce açıklayın. O nedenle biz müzakerenin koşullarını ve zeminini oluşturmak üzere diyalog kurmaya hazırız. Bir şart olarak ifade etmiyorum ama yapacağımız görüşme canlı yayınlansın. Türkiye ne oluyor bilsin. Buyursunlar görüşelim. Bir şart olarak ifade etmiyorum. Arzu ediyorlarsa yok canlı yayın olmuyorsa da biz kapalı görüşme yapmayız. Ne konuşulmuş halkımızla paylaşırız. Bizim derdimiz AKP'nin teşhiri değil o taktiği stratejik bir çözüme dönüştürmek. Müzakere yapmak isteyen samimi olur biz de bunun gelişmesi için katkı sunarız" dedi.

 

İŞİN BÜTÜN AKTÖRLERİ SÜRECE DAHİL EDİLMELİ

Demirtaş, BDP'nin yaklaşımının net olduğunu belirterek, "İşin bütün aktörleri sürece dahil edilmelidir. Siz müzakere masasını karşı tarafı zayıflatmak tasfiye etmek için kullanamazsınız. O artık karşılıklı güven ortamıdır. Müzakereye hükümet de böyle ciddi yaklaşmalıdır. Hükümetin bizimle ilgili yaklaşımı sıkıntılıdır. Eğer bizle müzakere etmek istiyorsa hakaret dilinden vazgeçmelidir. Biz kimsenin uzantısı veya siyasi temsilcisi değiliz. Biz halkın oyları ile seçilmiş meşru temsilcileriz. Bizim ile bu sıfatta görüşebilirsiniz. Hakaret ettiğin biri ile nasıl oturup neyi konuşacaksın" şeklinde konuştu.

 

AMARA YÜRÜYÜŞÜ MEŞRU BİR HAKTIR

Hükümetin mesafe kat etmek istiyorsa Amara yürüyüşünü yasaklamak yerine önünü açması gerektiğini söyleyen Demirtaş, "Bu yasak ile nasıl bir diyalog süreci başlatabilirsin. Hükümetin cesur bir yaklaşımı beklenirken ortaya çıkan yasaklamadır. Buna karşı halkımız boyun bükecek değil. O nedenle tıpkı Newroz gibi Amara yürüyüşü de meşru bir haktır. Biz de halkımızın yanında olacağız ve yarın Amara'da olacağız" dedi.

 

Diyarbakır Valiliği'nin Kürt partileri ve hareketlerinin ortak düzenlediği imza kampanyasına ilişkin aldığı yasak kararını eleştiren Demirtaş, "Müzakere isteyen hükümetin valisinin aldığı karar ortadadır. Herkes anayasa taleplerini ortaya koyuyor. Biz de taleplerimizi ortaya koyuyoruz" dedi. 4 talebi sıralayan Demirtaş, taleplere ilişkin imza kampanyası yapıldığını, ancak Vali'nin "Bu talepler anayasa aykırı" dediğini söyleyerek, "Zaten bu anayasa faşist darbe anayasası olduğu için değiştiriliyor. Anayasaya uygun değişiklik talebi olacaksa biz neyi tartışıyoruz. Diyarbakır Valiliği'nin bu kararı yetkililere ve Meclis başkanına iletilmesine rağmen eleştirilmemiştir. İnsanlar isterse bağımsızlığı savunur, miting yapar diyememiştir" dedi.

 

KİM KİMİ KANDIRIYOR

TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in "Halk anayasa değişikliklerini değişik yöntemlerle bize bildirebilir" sözünü hatırlatan Demirtaş, "Diyarbakır Valiliği bu imza kampanyasını engelliyor. Bu valinin genel başkanı müzakereden söz ediyor. Siz kiminle neyi müzakere etmek istiyorsunuz. Buna tahammülünüz yoksa neyi tartışacağız. Kim kimi kandırıyor. Halka bu kadar umut dağıtmanın ne anlamı var. Normalde böyle bir süreçte bir vali bunu yaparsa Başbakan'ın yapması gereken şey onu merkeze çekmekti. İlerde bakın o vali ödüllendirilecek ve milletvekili olacak. Diğerleri böyle geldi. İstanbul valisi de böyle geldi" ifadesini kullandı.

 

Demirtaş, “Diyarbakır Valiliği'nin bu kararı hukuki değil, AKP adına alınmış politik bir karardır. Aynı kampanya Antalya'da stantlardadır. Aynı ülkede iki vali farklı uygulama yapamaz. Bu sorunları bile aşamayacaksa hükümet herkes onunu müzakere niyetini anlamıştır" dedi.

 

HERŞEYE ZAM GELECEK

Hükümetin Türkiye Cumhuriyeti tarihinin doğalgaz ile en büyük zammını yaptığını belirten Demirtaş, "Doğalgaz ve elektriğe zammın gelmesi demek her şeye zam gelmesidir. Hükümet Çin'den sonraki en büyük büyüyen ülkeyiz derken zammı aradan geçirdi. Sosyo ekonomik olarak ise 92. durumdayız. Bunların nedeni 90 milyar dolara dayanmış olan cari açıktır. Bu zammın külfeti yoksulların üzerine olacaktır. Elimizi yüzümüzü yıkadığımız suya sabuna, kahvaltı ederken yediğimiz ekmeğe, çiğnediğimiz sakıza vergi ödüyoruz. Sabahtan akşama kadar vergi ödüyoruz. Yetmiyor maaşlarda, oturduğu evden attığı çöpten vergi alıyorsun. Niye alıyorsun hizmet götüreceğiz diye. Yapıyorsun sonra köprüden geçerken, hastaneye giderken yine vergi veriyoruz. Halk bunlara itiraz edecek sokağa çıkıyor. Ödediğiniz vergi size katı, sıvı ve gaz olarak dönüyor. Vergi orda doğrudan vatandaşa iade ediliyor" dedi. Devlete verilen vergilerin onurlu ve insani bir yaşam sunulması için verildiğini söyleyen Demirtaş, bunların da zam olarak geri döndüğünü belirtti.

 

AKP’Lİ SEÇMENE ÇAĞRI

AKP'li seçmenlere seslenen Demirtaş, "Siz Kürt sorunu çözülsün, adil yargı olsun diye oy verdiniz. Ama hükümet bunu baskı aracı yaptı. Sizin de artık hükümeti uyarmanız lazım. Ne yapıyorsun demeniz lazım. Bakın sendika yasası ortadadır. Referandumda bu yasa için oy istedi. Ama taslağa bakıyorsunuz, grev hakkı yok. Siz bunun için mi evet dediniz? Bunun hesabını sormayacak mısınız? İçişleri Bakanı gibi bir mucize bakan olmasına rağmen daha çok sokağa çıkın ve taleplerinizi haykırın. El birliği ile muhalefeti güçlendirmeliyiz" dedi.