Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem'de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, bugünkü yazısında (21 Haziran 2016) Erdoğan ve iktidarı kastederek “Kürtlere bu zulmü yapanların Türkiye’de baki olmaları mümkün değildir” dedi.

Karasu, Alevilerin hedef alındığını savunarak şöyle dedi: “Şu anda Alevilerin yoğunca yaşadığı Okmeydanı, Tuzluçayır, Gazi, 1 Mayıs, Gülsuyu gibi mahalleler Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Silopi, Gever gibi AKP iktidarının hedefindedir.”

Mustafa Karasu’nun “Şimdi de Okmeydanı ve Tuzluçayır hedeftedir” başlığıyla Özgür Gündem’de yayımlanan yazısı tamamı şöyle:

“Tayyip Erdoğan sadece Kürtlere değil, kendileri gibi düşünmeyen herkese karşı savaş açmıştır. Her kesime savaş diliyle konuşuyor. Gezi Direnişi karşıtı konuşma yaparken, İstanbul Belediye başkanına cesaretli olacaksın; toplumda kim ne derse desin, sen bildiğini yapacaksın, diyor. Aynı gün konuşurken Kürdistan’da nasıl yaptıysak İstanbul’da da devlete kafa tutanlara aynısını yapacağız diyerek tehdit savurmuştur. İşte Tayyip Erdoğan kafası ve kişiliği budur.

Demokratik zihniyet ve yönetim anlayışında toplumdan gelen itirazlar dikkate alınır; despotlar için ise toplumdan gelen itiraz ve tepkilerin bir anlamı yoktur. Devlet bu itirazları dinlemez, ezer geçer. Devlet ve iktidar olmanın gereği bu olarak görülür. İşte Tayyip Erdoğan demokratik olmayan bu yönetim anlayışının tarzını ve söylemini ortaya koymaktadır.

Tayyip Erdoğan Kürtlerin şehirlerini yakıp yıkarak zafer kazandığını sanıyor. Romalı muzaffer komutanlar edasıyla her yerde esip gürlüyor. Kürdistan’da yakıp yıktığı şehirlerin altında kaldığını, o tank ve top atışlarının aslında soykırımcı faşist ceberut devletin başında patladığını anlayamıyor. Düşündüğü zafer, kesinlikle Pirus zaferidir. AKP iktidarı kesinlikle bu yaptıklarının altında kalacaktır. Kürtlere bu zulmü yapanların Türkiye’de baki olmaları mümkün değildir.

Kürt’e yaptığımızı şimdi İstanbul’da yapacağız derken, esas hedef aldığının Aleviler olduğu anlaşılmaktadır. Şu anda Alevilerin yoğunca yaşadığı Okmeydanı, Tuzluçayır, Gazi, 1 Mayıs, Gülsuyu gibi mahalleler Sur, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Silopi, Gever gibi AKP iktidarının hedefindedir. İstanbul’daki konuşmasıyla bu muhalif mahallelere karşı saldırının startını vermiştir. Bu saldırıyla kendine göre bir taşla birkaç kuş vurmayı hedeflemektedir.

Etnik ve inanç topluluklar kültürlerini ve değerlerini ancak toplum olarak bir arada yaşayarak koruyabilirler. Bir arada yaşamayan toplulukların kültürlerini ve inanç değerlerini korumaları mümkün değildir. Türk devleti bu nedenle Kürtleri ve Alevileri İstanbul gibi büyük şehirlere göç ettirip buralarda toplumsallıklarını dağıtarak çoğunluk inanç içinde eritmeyi hedeflemiştir.

Türk devleti, Kürtler üzerinde olduğu gibi Aleviler üzerinde de bir özel savaş politikası yürütmektedir. Çeşitli yol ve yöntemlerle inançlarını var ettikleri topraklardan koparılıp asimile edilerek inanç soykırımına tabii tutulmak hedeflenmiştir. Alevileri katliamlarla, her türlü yol ve yöntemle yaşadıkları Dersim ve Fırat’ın batısından zorunlu göçe tabii tutulmaları bu nedenledir. Alevilerin her şeyden önce bu gerçeği bilince çıkarmaları gerekir.

Aleviler, inançlarını var ettikleri topraklarından sürülmüş, ancak bir toplum olarak var olmak ve inançlarını korumak için gittikleri yerlerde aynı mahallelere yerleşmişlerdir. Böylelikle toplumsallıklarını, yani inançlarını korumak istemişlerdir. Nitekim bu yolla İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer yerlerde inançlarını koruma çabası ve direnci içinde olmuşlardır. Eğer bir toplum olarak belli mahallelere yerleşmemiş olsalardı, şu anda Türkiye metropollerinde Alevilik diye bir şey kalmazdı. Yaşadıkları onlarca yıl içinde Okmeydanı’nın, Tuzluçayır’ın, Gazi’nin ve diğer mahallelerin bir ruhu ve kültürü ortaya çıkmıştır.

Belki on yıllar sonra bugüne kadar korudukları inançlarını ne düzeyde koruyacakları belli değildir. Bu, Aleviliği var eden Dersim, Sivas, Maraş, Malatya, Adıyaman, Erzincan, Varto ve çevresinde kendilerini ne düzeyde güçlendirip güçlendiremeyecekleriyle belli olacaktır. Çünkü buralarda kendini var etmeden Tuzluçayır, Okmeydanı, Gazi, 1 Mayıs, Gülsuyu ve diğer yerlerde kendilerini korumaları zordur. Ancak buralardan kendini var etmeyle birlikte metropollerde toplum olarak yaşadıkları yerleri korurlarsa erimekten ve yok olmaktan kurtulabilirler.

AKP iktidarı şimdi de İstanbul’da ya da başka metropollerde Alevilerin toplu yaşadığı mahalleleri kentsel dönüşüm kılıfı adı altında ortadan kaldırıp Aleviliğin metropollerde var olma koşullarını yok etmek istiyor. Sorun sadece buralarda rant elde etmek değildir. Esas amaç, Alevilerin toplumsallığını dağıtıp soykırıma uğratmaktır. Çünkü Aleviler Okmeydanı ve Tuzluçayır gibi toplu yaşadıkları yerleri kaybettikleri an İstanbul ve Ankara’da soykırıma uğratılmış olacaklardır. Aleviler bu gerçeği görmeli; AKP’nin bu uğursuz planına karşı şimdiden örgütlülüklerini güçlendirmeli, toplumsallıklarını dağıtmayı hedefleyen bu inanç soykırımı saldırısına karşı durmalıdırlar. Bulundukları toplumsal ortamdan koparılıp kendilerine dünyanın cennet köşesi verilse bile kabul etmemelidirler. Tabii inançlarını korumayı temel öncelikleri olarak görüyorlarsa!

Var olduğu topraklardan koparılarak yok edilmek istenen Aleviler, Okmeydanı ve Tuzluçayır gibi model mahallelerde kendilerini korumuşlardır. Buralarda toplu olarak yaşamanın değerini çok iyi bilmelidirler. Bunu anlamayan ve bunu korumak için direnmeyen bir Alevilik, Türkiye metropollerinde bitmiş olur.

İnançlar kesinlikle toplum olarak topluluk biçiminde yaşanarak korunabilir. AKP iktidarı, Alevilerin bu mahallelerde toplum olarak yaşayarak kendini koruduğunu gördüğünden buraları dağıtmak istiyor. Buraları aynı zamanda ezilen ve demokratik karakteriyle demokratik muhalefet merkezleri olduğu için hedef alınmaktadır. AKP iktidarı Kürtlere, tüm demokrasi güçlerine savaş açtığı gibi, demokrasi mücadelesinin önemli bileşeni olan Alevilere karşı da savaş açmıştır. Bu savaşın açık startını İstanbul’da vermiştir. Artık Alevilerin yaşadığı mahalleler Cizre, Sur, Nusaybin, Şırnak, Silopi, Hezex, Gever gibi düşman görülüp hedeflenecektir. Aleviler gafil olmamalı, bu gerçekliği görerek tüm demokrasi güçleriyle birlikte bu faşist saldırılara karşı direnmelidirler. Tabii ki AKP faşizmine karşı direnişin geliştirileceği demokrasi blokunun da aktif bileşeni olmalıdırlar.”