Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem'de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, bugünkü yazısında (1 Temmuz 2016) IŞİD’in İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki katliamını konu edindi.

Karasu, Havalimanı Katliamı'yla ilgili AKP'nin suçlu olduğunu savunarak, “AKP iktidarı bu olayla hem IŞİD ile yaptığı kirli ittifakın üstünü örtmek ve unutturmak istiyor; hem de bu olay üzerinden Kürtlere karşı yürüttüğü savaşı normalleştirmeyi ve meşrulaştırmayı hedefliyor” ifadelerini kullandı.

Mustafa Karasu’nun “Kürt düşmanlığındaki ortaklığın sonuçları” başlığıyla Özgür Gündem’de yayımlanan yazısı tamamı şöyle:

"Bugünkü yazımızı Sivas Madımak Katliamı üzerine yazacaktık. Ancak IŞİD’in İstanbul Katliamı üzerine yazımızın konusu değişmek durumunda kaldı. Sivas Katliamı da Kürt düşmanlığı üzerinden dinci şovenist kesimlerin kışkırtılmasıyla ortaya çıkmıştı. Amaç, Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin Kürt halkıyla birleşmesinin ve ortak mücadele etmesinin önüne geçmekti. Bilindiği gibi 1993 yılları Kürt düşmanlığının zirveleştirildiği yıllardı. Bu gerçeklik ve bugün yaşanan İstanbul Katliamı, Türk devleti Kürt düşmanlığını bırakmadığı müddetçe politikalarıyla Türkiye’yi her zaman savaş, kaos ve katliamlar ülkesi konumunda tutacaktır. Bu açıdan Sivas Katliamı’nı da, bugünkü katliamları da ortadan kaldıracak tek yol, tüm Türkiye halklarının demokrasi hedefiyle ortak mücadele edip tüm halkların ve inançların özgürlüğüne dayalı demokratik bir Türkiye yaratmaktan geçmektedir. Bu vesileyle Sivas’ta katledilenleri bir daha minnet ve saygıyla anıyor, bu katliama yol açan zihniyeti ve gerçekleştirenleri şiddetle kınıyorum.

"IŞİD İstanbul’da yeni bir katliam yaptı. Şimdiye kadar Türkiye’de sadece AKP muhaliflerine ve yabancılara saldıran IŞİD, bu defa herkesi hedef alan bir saldırı gerçekleştirdi. Saldırının zamanlaması ve nedenleri tartışılıyor. Kürt halkına karşı yürütülen soykırım saldırıları döneminde, AKP iktidarının dış politikadaki yalnızlığını gidermek istediği süreçte bu katliam gerçekleşmiştir. Böyle olunca birçok yorum ve değerlendirme yapılmakta, kuşkular dile getirilmektedir.

"Yorumlar, değerlendirmeler, kuşkular ne olursa olsun, bu saldırıları ortaya çıkaran kesinlikle Kürt düşmanlığıdır. Kürt düşmanı politikaların Türkiye’yi getirdiği nokta budur. AKP iktidarı Kürt düşmanlığı nedeniyle IŞİD’in büyümesi ve güçlenmesine destek vermiştir. IŞİD’i bir siyasi enstrüman olarak kullanmak için bu desteği vermiştir. AKP’nin çok bilmiş akıldaneleri, “Diğer büyük devletler dış politikasında bu tür araçları kullanıyor, biz niye kullanmayalım” demiş ve böyle kirli bir ilişki içine girmiştir. Öyle ki, MİT IŞİD’e eleman toplama birimleri kurmuş, Türkiye üzeri binlercesinin Suriye’ye gidişine yardımcı olmuş, yine Türkiye’yi Suriye’den Avrupa’ya ve dünyanın diğer yerlerine giden IŞİD’in otobanı haline getirmiştir. Bunu dünyada herkes bilmekte ve söylemektedir. Sadece bedelini ödeme korkusu yaşayan AKP iktidarı, yandaşları ve yalakaları bu kirli ittifakı inkar etmektedir.

"AKP iktidarına göre Kürt kötü ve düşman, IŞİD ise Kürt’e karşı savaştığı için iyidir. IŞİD Kürt’e karşı korunup kollanabilir. Bu nedenle Rojava’da IŞİD’in elindeki yerlerin Kürtlerin eline geçmesine en fazla karşı çıkan AKP iktidarı olmuştur. Hatta bunun için dünya ile karşı karşıya gelmiştir. Eğer AKP’nin Kürt düşmanlığı, Rojava Devrimi düşmanlığı olmasaydı şu anda IŞİD tasfiye olmuştu. Özellikle Türkiye sınırlarının yakınında IŞİD diye bir çete örgütü kalmazdı. AKP’ye göre Kürtler ve PKK’ye karşı dünyada herkesle kirli ittifak kurulabilir. İşte son yıllarda Türkiye dış  politikasının en temel ilkesi bu olmuştur.

"IŞİD ile AKP iktidarı dünya tarihinin en kirli ittifakını kurdular. AKP iktidarı IŞİD üzerinden kendi düşmanlarını, IŞİD de AKP üzerinden kendi düşmanlarını saf dışı etmek istediler. Aslında bu durum AKP ve IŞİD’in dost ve düşman konusunda ortaklaşmasını da ortaya koymaktadır. AKP’nin IŞİD politikasının merkezinde Kürt düşmanlığı vardır; IŞİD’i Kürtlere karşı savaşta iyi bir araç olarak görmüştür. AKP IŞİD’e karşı olduğunu söylemeye başladığı dönemde bile bunu PKK karşıtlığı temelinde yapacağını ortaya koymuştur. IŞİD’e söylemde karşı olduğunu dile getirdiği dönem, esas olarak Kürtlere karşı topyekün savaşı yoğunlaştırdığı 24 Temmuz 2015 sonrasıdır. Bu tarihten sonra sürekli PKK, IŞİD ve tüm terör örgütlerine karşıyız diyerek IŞİD karşıtlığı üzerinden PKK’yi tasfiye etme politikasına destek olmaya çalışmıştır. Uluslararası güçlerin IŞİD’i tasfiye etme politikasından PKK’yi de halletme biçiminde yararlanmak istemiştir.

"İstanbul’daki havaalanı saldırısından sonra bile ‘her türlü terör örgütüne karşı ortak tavır alalım’ teranesi tutturmuştur. IŞİD’in bu eylemini bile Kürdistan’da yürüttüğü soykırım savaşına meşruiyet kazandırmak için kullanacağını göstermiştir. IŞİD’in bu eylemini bile Kürt düşmanlığının ve yürüttüğü soykırım savaşının örtüsü yapmak istiyor. Böylece Kürt soykırımına dünyanın sessiz kalmasını sağlamayı amaçlıyor. AKP iktidarı bu olayı böyle ele alınca, acaba bu olayı IŞİD içindeki MİT mi yaptırdı kuşkusu ortaya çıkıyor. Nitekim bu olaydan sonra yine IŞİD-PKK kokteyl terör lafları kullanılınca, Kürtler içinden bu tür yorumlar ve kuşkular dile getirilmektedir. Kendi cumhurbaşkanını katledenler, insanların öleceği bir savaşı ortaya çıkarmak için gerekirse 5-10 füze attırırım diyen bir zihniyet ve iktidar her şeyi de yapabilir. Özcesi AKP’nin bu olayı kullanma biçimi bu kuşkuları gündeme sokuyor.

AKP iktidarı bu olayla hem IŞİD ile yaptığı kirli ittifakın üstünü örtmek ve unutturmak istiyor; hem de bu olay üzerinden Kürtlere karşı yürüttüğü savaşı normalleştirmeyi ve meşrulaştırmayı hedefliyor. Özellikle Lice ve çevresinde yürüttüğü tehcir ve soykırımı daha kolay yapmayı hesaplıyor. Kürtler ve demokrasi güçleri AKP’nin bu çirkin ve kirli katliamcı oyununu görmeli, bunu teşhir ederek, AKP’nin bu olayın tozu dumanı arasında Kürt soykırımı politikası ve uygulamalarını sürdürmesine karşı koymalıdırlar.

"Bu olayı en yanlış tartışma biçimi sadece güvenliğe indirgemektir. Tartışmayı buna indirgemek, AKP’nin istediği zeminde tartışmak olur. Kuşkusuz somut bir şey olduğu için bundan da söz edilebilir. Ama esas olarak bu olayları ortaya çıkaran zihniyet, politika ve süreç ortaya konmalıdır. Yoksa AKP iktidarı dünyada bu olaylar oluyor, güvenliği daha da arttıracağım deyip işin içinden sıyrılır. Nitekim Erdoğan “Bundan sonra da bu tür olaylar olacaktır, ölümler olacaktır” diyerek hem Kürtlere karşı yürüttüğü soykırım savaşını, hem de bu tür katliamları meşrulaştırmaktadır. Dolayısıyla esas olarak Kürt düşmanı politikası ve bunun ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinden yola çıkarak istifa çağrılarıyla birlikte bu hükümete karşı mücadele ve düşürme esas alınmalıdır. Sadece IŞİD politikası üzerinden bile iyi teşhir edilirse, bu temelde mücadele yükseltilerek AKP iktidarı saf dışı edilebilir.

"Türkiye’yi bir yıllık kirli savaş sürecine Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu’nun iktidar hevesi getirmiştir. 7 Haziran aslında Türkiye için demokratik istikrarın zeminini ortaya çıkarmıştı. Ama Tayyip Erdoğan hükümet kurulmasını engelleyip bu seçim sonuçları istikrarsızlık çıkardı yalanını ortaya atarak, toplumu aldatarak Türkiye’yi istikrarsızlığa götüren, savaşa yol açan bir döneme sokmuştur. IŞİD AKP’yi iktidara getirmek için Suruç ve Ankara katliamlarını yapmıştır. Tayyip Erdoğan 24 Temmuz’da topyekün savaşı yaygınlaştırarak Kürt düşmanlığı ve kaos üzerinden iktidarda kalmayı hedeflemiştir. Kürt düşmanlığı üzerinden şovenizmi körükleyip faşist iktidarını pekiştirme hesabıyla savaşı tırmandırmıştır. Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu 7 Haziran istikrarsızlık getirdi, yeni bir seçimle istikrar getireceğiz deyip Türkiye’yi bu duruma getirmiştir.

"Türkiye’de demokrasi güçleri ve Kürtler AKP’nin politikalarının ve Tayyip Erdoğan’ın iktidar hırsının Türkiye’yi bu noktaya getirdiği üzerinden mücadeleyi yükseltmelidirler. Yoksa sadece güvenlik zaafı üzerinden AKP’yi eleştirmek, AKP’nin yanlış politikalarının sorgulanmasını değil, daha fazla baskıya yönelmesini beraberinde getiren bir sonuç ortaya çıkarır. Bu açıdan bu olayı Kürt düşmanlığı, demokrasi düşmanlığı ve bu temelde yürütülen politikalar ve uygulamaların ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinden ele almak ve mücadeleyi yürütmek gerekmektedir."