Hüseyin Ali” mahlasıyla Özgür Gündem'de yazan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, bugünkü yazısında “Türk devleti savaş kararını 2014 sonbaharında almıştır” ifadelerini kullandı. 

Karasu, köşe yazısında 7 Haziran seçimlerinin başarısını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın politikalarını ve gündeme dair değerlendirmelerini aktardı.

Mustafa Karasu’nun “7 Haziran ruhu” başlıklı yazısı şöyle:

“Türkiye neden savaşın bu kadar şiddetlendiği bir ülke haline geldi? Türk devleti neden dünyada görülmedik biçimde bizim dediği şehirleri yakıp yıktı; yüzlerce sivili kadın, çocuk, yaşlı, genç demeden katletti? Bunun neden yapıldığını savaşın başladığı sırada Başbakan olan Ahmet Davutoğlu itiraf etmiştir. 24 Temmuz’daki saldırılardan sonra bir yıldır bu savaşın hazırlığının yapıldığını söylemiştir. Zaten tüm AKP yetkilileri, 2014 yılından itibaren her ağızlarını açtıklarında ‘asayişi sağlayacağız, kamu güvenliğini hakim kılacağız’ derlerken, Kürt halkının örgütlülüğü ve özgür yaşam için mücadelesini hedef almışlardır.

Türk devleti savaş kararını 2014 sonbaharında almıştır. Kürt Halk Önderi bu savaşı önlemek için büyük çabalarla Dolmabahçe Mutabakatı’nı sağlamıştır. Ancak Tayyip Erdoğan bu mutabakatı yok sayarak ve İmralı’da ağır tecrit uygulayarak savaştaki ısrarını ortaya koymuştur. Buna karşı Kürt Halk Önderi, Özgürlük Hareketi ve demokrasi güçleri 7 Haziran seçimlerinden başarılı çıkarak bu savaşın önüne geçmek istemişlerdir. 7 Haziran seçim sonuçları bu imkanı da ortaya çıkarmıştı. Ancak Tayyip Erdoğan savaşta ısrarlı olduğundan tüm Kürt ve demokrasi düşmanı herkesi yanına alarak 7 Haziran seçimlerine karşı da darbe yapmıştır. Israrla savaşına siyasi kılıf ve meşruiyet olacak bir seçim planlamıştır. 1 Kasım seçimi tamamen planlanmış, düzenlenmiş bir seçimdir. 7 Haziran’ı ortadan kaldırıp savaşa siyasi meşruiyet olarak gösterilecek 1 Kasım seçim oyunu yapılmıştır. İşte bugüne kadar şiddetle sürdürülen ve Kürt halkına soykırımı dayatan savaşı yaratan zihniyet ve amaç budur.

7 Haziran, Türkiye’de demokratikleşme önünde engel olan ulus-devletçi tekçi anlayışı yıkmıştır. Türkiye meclisine Kürt, Arap, Azeri, Alevi, Süryani, Ermeni, Mehalmi gibi tüm etnik ve inanç toplulukları, Türkiye’nin tüm sosyolojisi yansıdı. 7 Haziran sabahı Türkiye yeni bir umuda uyandı. Türkiye toplumsal gerçeğine uygun bir siyasi harita ortaya çıkmıştı. İşte bu 7 Haziran ruhu eski devlet yapılanmasının tersi yeni bir Türkiye öngörmüştür. AKP kendini iktidardan düşüren bu tablo karşısında tüm Kürt düşmanı ulus-devletçi faşistleri de yanına alarak Türkiye’yi bir kirli savaşın içine sokmuştur.

Tayyip Erdoğan 7 Haziran’a yaptığı siyasi darbeyi bir yıl sonra 7 Haziran seçimlerinin yıldönümünde dokunulmazlıkların kaldırması ile ilgili anayasa değişikliğini onaylayarak tamamlamıştır. Böylece 7 Haziran seçimlerine karşı tutumunun ne olduğunu bir daha gözler önüne sermiştir. 7 Haziran ruhunun kökünü kazımak için savaşı başlattığı gibi, 7 Haziran ruhunu mecliste canlı tutmak isteyen milletvekillerini de ezip susturmayı hedeflemiştir.

Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu 7 Haziran ruhunu Türkiye için ihanet görüyor. İhanet derken kast ettikleri bu ruhtur. Çünkü 7 Haziran tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrağa karşı demokratik ulus, ortak vatan, yerel demokrasinin gerçekleştirilmesi, tüm kültürel değerlere ve sembollere saygı gösterilip Türkiye’nin zenginliği olarak bakılmasını Türkiye’nin önüne koymuştur. İşte 7 Haziran düşmanlığı bu zihniyet ve amaca karşı yapılmıştır.

Ulus-devlete karşı demokratik ulusa dayalı demokratik Türkiye’yi öngören politikanın öncülüğünü de Kürtler yaptığından, en başta da Türkiye’yi bu duruma getiren Kürt Özgürlük Hareketi’nin tasfiye edilip Kürtlerin ezilmesi amaçlanmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi ve Kürtler ezildiğinde demokratik ulus ve ortak vatan projesine sahip çıkmak zor olacaktır. Çünkü Kürtler ezildiğinde diğer demokrasi güçlerinin kolay ezileceği düşünülmüştür.

7 Haziran düşmanlığıyla Kürdistan’da şehirlerin yakılması ve yıkılmasının birebir bağı vardır. 7 Haziran seçimleri, demokratik ulusu, dolayısıyla özyönetimlere dayalı yerel demokrasiyi, yani demokratik özerkliği öngörüyordu. Kürt halkı on yıllarca yürüttüğü mücadeleyle kendi kendini yönetmeyi hedeflemiştir. 7 Haziran yerel demokrasi temelinde Kürt sorununun çözümü için önemli bir adımdı, önemli bir gelişmeydi. Ancak AKP şahsında Türk devleti Dolmabahçe Mutabakatı’ndan sonra 7 Haziran seçimlerini de yok sayınca, Kürt halkı özgür ve demokratik yaşamını kendisi inşaya yönelmiştir. Özyönetim ilanları, Türk devletinin çözümsüzlükteki ısrarına karşı Kürt halkının kendi çözümünü kendisi yaratması olarak gündeme gelmiştir.

7 Haziran’a düşman olan Tayyip Erdoğan, Saray Gladyosu ve faşist müttefikleri 12 Eylül askeri faşist darbesinin mantığıyla Kürt halkının özyönetim alanlarına saldırarak özyönetimlerin kökünü kazımayı hedeflemiştir. Zaten Kürt halkının örgütlülüğü ve kendi yaşamını örgütleme mücadelesiyle devletin otoritesinin Kürt şehirleri, mahalleleri ve sokaklarında zayıfladığını gören AKP iktidarı, asayişi sağlama ve kamu düzenini kurma gibi bir söylemle Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine karşı bir savaş kararı almıştır.

7 Haziran’ın hedeflenmesi ve darbe yapılması da bu nedenledir. Çünkü 7 Haziran Kürt halkının yerel demokrasi ve özyönetim mücadelesini meşrulaştırmıştır. Türkiye’de zihniyet ve politika değişmediğinden 7 Haziran ruhunun kökünü kazıma savaşı başlatılmıştır. Bu savaş bugün tüm şiddetiyle sürdürülmektedir. Ancak Tayyip Erdoğan ve Saray Gladyosu’nun zihniyeti ve politikalarının 7 Haziran ruhu karşısında kazanma şansı yoktur. 7 Haziran ruhu mutlaka zafer kazanacak, Türkiye yerel demokrasi temelinde demokratikleşerek ayaklarındaki prangalardan kurtulacaktır.”